Tabiat Eczahanesinden Kekik
İsmail DENİZ
Yeryüzü her yönüyle bizler için hazırlanmış ve
sayısız nimetlerle donatılmıştır. Dünya hikmet nazarıyla
incelendiğinde, onun hem bir mesken, hem bir erzak deposu, hem de bir
eczahâne olduğu görülür. Bitkilerin birçoğu potansiyel ilâç deposudur.
Şifalı bitkiler bakımından ülkemiz zengin kaynaklara sahip kılınmıştır.
Şifa vesilesi bitkilerden biri olan kekiğin latince ismi Thymus
serpyllum L.'dır. Buradaki "thymus" kelimesi Lâtincede, güç, kuvvet
anlamlarına gelir ve kekiğin önemli bir özelliğini ifade eder. Tür
ismini tanımlayan "serpyllum" ise, "serpere"den türemiş olup sürünmek
mânâsına gelir. Bitkinin âdeta toprakta sürünerek yayılmasını tarif
eder. Anadolu'da bölgeden bölgeye değişen ve bitkideki tür veya varyete
şeklindeki farklılıkları gösteren mahallî isimlerin bazıları şunlardır:
bilyal kekik (İzmir kekiği); kara kekik (İstanbul kekiği); toka kekiği
(Sütçeler kekiği, yayla kekiği); beyaz kekik (Alanya kekiği); dağ
kekiği (Suriye kekiği); İspanyol kekiği; sivri kekik ve Trabzon
kekiği... Kökleri küçük, gövdesi odunsu olan kekiğin topraktan 10-20 cm
yüksekliğinde, dört tarafından ince dallar çıkar. Kekiğin yaprakları,
karşılıklı dizilmiş, 5-15 mm uzunluğa sahip, kısa saplı ve ovaldır.
Mikroskopla bakıldığında, yaprağın zemininde kekik yağını salgılayan
bezler görülür. Dallarının ucunda küre şekilli, hoş kokulu, koyu
erguvan renk veya açık kırmızı renkte çiçekleri vardır. Haziran-eylül
ayları arası çiçek açar. Meyvelerinin içinde küçük, yuvarlak tohumlar
bulunur.
Akdeniz'e has bir bitki olan kekik, ballıbabagiller (Labiatae)
familyasına mensup uzun ömürlü bir bitkidir. Bu gruba ait bilinen en
eski kekik türü bahçe kekiğidir (Tymus vulgaria). Tabiat eczahânesinde
kekiğe, tarla kenarlarında, yol ve orman kıyılarında, kumsallarda,
4.500 m yüksekliğe varan kayalık arazilerin kurak ve güneşli
bölgelerinde rastlanır. Bu bitkinin ziraî üretimi, hususi şartlarda
çimlendirilmiş fideleriyle veya tabiattan kökleriyle alınıp bahçeye
dikilmesi yoluyla yapılır. Güneşli havaları seven, suya çok az ihtiyaç
duyan kekik, yüksek dağ ve tepelik alanlardan hoşlanır.
Bitkinin tamamı, haziran-eylül arasında toplanır; yerden yaklaşık 3-5
cm yükseklikten kesilir, dalları ayrılır, yaprak ve çiçekleri koparılır
ve havadar bir yerde ya kurutulur veya kekik suyu ve yağı yapılmak
üzere işlenir. Ülkemizde bu bitkiden elde edilen ürünler iç ve dış
pazarlarda satılmakta ve birçok insanımızın geçim kaynağını
oluşturmaktadır. Isparta ve Antalya yörelerinde, tecrübeli üreticiler
hasat mevsimi olarak eylül başlarını tercih ederler. Çünkü bitki bu
dönemde tamamen çiçeklenir ve uçucu yağ bakımından istenen kıvama
ulaşır. Erken yapılan hasatta ise, bu özellikler olmaz.
Şifa vesilesi kimyevî maddelerKekik, tarih boyunca değişik maksatlarla kullanılagelmiştir. Eski
Mısırlılar mumyalama işleminde mantar ve bakteri gibi mikroorganizma
üremesine karşı kekiği kullanırlardı. Günümüzdeki ileri teknolojik
metotlarla yapılan araştırmalarda, kekiğin yaprak ve çiçeklerinde
timol, simol, karkavoldan oluşan yüksek miktarda uçucu yağ, ayrıca
saponin, fenolik bileşikler (acı madde), demir ve kalsiyum tuzları
bulunduğu tespit edilmiştir. Kekiğe tıbbî olarak, iltihap giderici,
ağrı dindirici, balgam söktürücü, güçlendirici, ferahlatıcı, immun
sistemi takviye edici, dezenfekte edici ve hazmı kolaylaştırıcı
özellikler verilmiştir. Batı dünyasında "fakirlerin antibiyotiği"
olarak bilinen kekiğin, hastalığa sebep olan mikroorganizmaları ve
virüsleri öldürücü vasfı, uzun süreden beri bilinmektedir. İnsanoğlu
bütün bu bilgileri okuyup inceledikten sonra öğrenirken, karıncalar
sevk-i ilâhîyle tabiattan topladıkları kekik tohumlarını, yuvalarının
çevresine serpmektedirler. Karıncalar yuvalarını, kekikle sur gibi
örerek, virüs ve bakterilerin saldırılarına karşı korunmaktadır. Bu
hâdise, Rahmet-i Sonsuz'un en küçük varlıkları dahi ihmal etmediğinin,
bilakis onları koruyup gözettiğinin açık bir delilidir.
Kekiğin kullanıldığı yerlerKekik, baharat ve çeşni olarak özellikle çorbaları, et yemeklerini,
salataları lezzetlendirmek ve eti terbiye etmek için mutfaklarda
bulundurulur. Kurutulmuş kekik yaprağı ve çiçeklerinden hazırlanmış
kekik çayıyla taze yaprak ve çiçeklerinden hazırlanan kekik yağı,
nezle, bronşit, boğmaca, ses kısıklığı, grip, üşütme, astım, idrar yolu
enfeksiyonları, kansızlık, sinir bozukluğu (nevrasteni), baş ağrısı ve
strese karşı kullanılır. Kokusu uyarıcı ve iştah açıcıdır. Kekik yağı
ayrıca, romatizma, gut, kas ve eklem ağrılarına karşı da faydalıdır.
Ayrıca karaciğerin safra sentezini arttırıcı ve bağırsak paraziti
düşürücü hususiyetleri de bilinmektedir. Yukarıda sözü edilen
şikâyetlerden herhangi biri görüldüğünde, kekik yağı günde bir kesme
şeker üzerine 2-3 damla damlatılarak alınır. Antiseptik hususiyetinden
dolayı, seyreltilmiş kekik yağı, yara ve bit temizlemede, yanık ve
morlukların tedavisinde kullanılır. Aşırı dozda kekik yağı kullanımı,
tiroit bezinin aşırı çalışmasına (hipertiroid) sebep olabilir.
Osmanlı'dan bu yana şifalı olduğu bilinen kekik, halk arasında yaygın bir şekilde kullanılır.
Kekik
suyu özellikle mide-bağırsak rahatsızlıklarında bir miktar su ile veya
sade olarak bir çay bardağı alınır. Bu tarz bir kullanım safra
salgılamasını artırarak hazmı kolaylaştırır ve şifalı etkisi görülür.
Bağışıklık sistemi % 80 oranında bağırsaklar üzerinden
düzenlendiğinden, kekik suyunun bu sistemin düzenli çalışmasına da
katkıda bulunduğu belirtilmektedir. Apse ve diş eti iltihaplanmalarında
gargara olarak kullanıldığında fayda görülür. Gastrit ve mesane
enfeksiyonlarında antiseptik ve antibiyotik tesir gösterir. Kekik suyu
ile yapılan banyo, eklem ağrılarının tedavisinde ve zayıf bünyeli
çocukların gelişiminde yararlıdır.
Nezleye karşı kekikKekiğe dair bir Alman atasözü vardır: "Nezle mutlaka birine bulaşır,
ancak kekik alana değil." Genelde gribin belirtisi olan nezle, burun iç
duvarının enfekte olmasıyla ortaya çıkar. Çeşitli virüs türleri akut
nezlesinin sebebi kabul edilir. Burundan çoğu kez başlangıçta sulu,
daha sonra sümüksü bir sıvı akar. Hastalık, havadaki küçük damlacıklar
vasıtasıyla bulaşır. Soğuk havalar, burun mukozasının geçirgenliğini
bozduğundan hastalığın oluşumu hızlanır. Bu esnada kan damarlarının
geçirgenliği de bozulduğundan, virüsler kolayca kana karışır ve
hastalık süreci başlar. Üşümek, uykusuzluk gibi savunma mekanizmasını
zayıflatan durumlar, vücudu hastalığa açık hale getirir. Böyle bir
durumda, kekikten yapılmış çeşitli ilâçların alınması, bağışıklık
sisteminin gücünü artırır bu durum enfeksiyon giderici tesir göstererek
korunmaya vesile olur.
Tabiatın bir eczahane suretinde yaratılmasına kekik güzel bir misâldir.
Bu da, kâinatta hiçbir şeyin boşuna yaratılmadığını, sahipsiz
olmadığını ve her şeyde çok ince hikmetler olduğunu gösterir.