Domatese Konan Şifa Likopen
Dr. Musa SARAÇOĞLU
Sebze ve meyvelerde, çeşitli hastalıkların
tedavisinde kullanılabilecek kimyevî maddelerin bulunduğu son yıllarda
daha çok konuşulmaya başlandı. Sebze ve meyvelerde şifa hususiyetleri
yüksek olan kimyevî maddelerin bulunması, tabiat sofrasının aynı
zamanda bir eczahane olarak da tanzim edildiğini göstermektedir.
Araştırmacıların dikkatini çeken maddelerden biri olan, sebze ve
meyvelerde bulunan likopen, çok yönlü iyileştirici ve koruyucu
tesirlerle donatılmış antioksidan bir maddedir.
Likopen, domates ve domates ürünleri (salça, ketçap, sos, domates suyu)
ile karpuz, kuş burnu, pembe greyfurt, papaya ve guava gibi bitkilerde
daha fazla bulunur. Likopen aynı zamanda bu yiyeceklerin renginin
kırmızı olmasına vesile olan maddedir. Son dört yıl içinde likopenle
ilgili yayımlanmış makale, bini aşmıştır. Likopenin sıcaklığa dayanıklı
olup olmadığı araştırılmış ve kimyevî yapısının sıcaklıkta bozulmadığı
tespit edilmiştir. Likopen üzerine sıcaklığın olumlu bir tesiri de,
normalde trans formunda olan likopenin, sıcaklıkta vücut tarafından
daha kolay kullanılan cis formuna dönüşmesidir.
Antioksidanlar, çeşitli hastalıkların oluşmasında tetikleyici rol
oynayan "oksidatif stres" sonucu açığa çıkan serbest radikallerin
üretilmesini engellemekle vazifelendirilmiştir. Sebze ve meyveler
vasıtasıyla vücuda alınan likopenin, hücrelerde oluşan serbest
radikallerin uzaklaştırılmasında rol aldığı bulunmuştur. Likopen birçok
hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyen serbest radikallerin zararsız
hale getirilmesinde görev alır. Fakat asıl önemli olan, likopenin
kanser hücrelerinde kontrolsüz çalışan büyüme hormonu reseptörlerine
bağlanarak, kanser hücresinin normal hücre durumuna geri dönmesini
uyarmasıdır. Likopenin diğer vazifeleri arasında; kolesterol yapımının
azaltılması, vücuda giren yabancı cisimlere karşı savunma
mekanizmalarının aktive edilmesi, siklooksijenaz isimli enzimin
aktivitesinin düzenlenmesi ve dolayısıyla romatizmaya yol açan
reaksiyonların önlenmesi vardır. Ayrıca likopenin, dokulardaki
lipoproteinlerin oksidatif stresten korunmasında, bazı kanser
türlerinde, apoptozis denen programlı hücre ölümünün tetiklenmesinde
rol aldığına dair araştırmalar vardır.
Likopen ve kanserLikopenin insan sağlığı açısından öne çıkan diğer bir özelliği,
antioksidan molekül olması dolayısıyla kanser oluşumunu azaltmadaki
görevidir. Likopenin tesirlerinin araştırıldığı ve olumlu cevabın
alındığı kanser tipi, kötü huylu prostat kanseridir. Günde bir porsiyon
veya haftada beş porsiyon domates yahut domates ürünü tüketilmesinin
prostat kanseri riskini belirgin seviyede azaltmaya vesile olduğu
bildirilmiştir. Prostat kanseri teşhisi konan ve ameliyatları plânlanan
otuz hastaya, ameliyat öncesi üç hafta süre ile günde 30 mg likopen
verildiğinde, kan likopen seviyelerinde iki kat, prostat dokusundaki
likopen seviyesinde ise, üç kat artış gözlenmiştir. Bu kişilerin
ameliyatla çıkarılan dokuları, likopen verilmeyen hastalardan alınan
biyopsi örnekleriyle karşılaştırılmış ve likopen verilen hastaların
tümörlerinin küçüldüğü ve çevreye daha az yayıldığı rapor edilmiştir.
Prostat kanseri ve likopen ile ilgili yapılan toplam 72 çalışmanın
sonuçları değerlendirildiğinde, 57 çalışmada likopenin prostat kanseri
oluşma riskini azalttığı bildirilmiştir. Benzer risk azaltıcı ve
koruyucu tesirler, kalın bağırsak, mide ve ağız boşluğu kanserleri ile
yapılan çalışmalarda da gözlenmiştir.
Kalb-damar hastalıkları ve likopen Damar sertliği ve koroner kalb hastalığı, günümüzde dengesiz beslenme
ve hareketsiz hayat tarzı ile artıp insan hayatını tehdit eden
tehlikelerin başında gelmektedir. Bu hastalıkların ortaya çıkışında rol
alan ilâve risk faktörleri arasında, oksidatif stres de vardır. Likopen
ağırlıklı beslenen kişilerde oksidatif stresin azaldığı gösterilmiştir.
Likopen ayrıca, kolesterol yapımında rol oynayan bazı enzimleri de
engelleyerek, kan kolesterol değerlerinin düşmesine vesile olmaktadır.
Bazı araştırmalarda, oksitlenmiş lipoproteinlerin damar duvarındaki
zararlı tesirlerinin önlenmesinde de likopenin rol aldığı
bildirilmiştir. Ayrıca kan likopen seviyesi düşük olanlarda, miyokard
infarktüsü ve inme gibi hastalıkların daha sık görüldüğü, karotis
atardamarının (şah damarı) duvarının daha kalınlaşarak esnekliğini
kaybettiği bildirilmiştir.
Likopen ve akciğer hastalıklarıOksijen vücudumuz için hayatî bir madde olduğu kadar oksidatif özelliği
sebebiyle zararlı olabilecek bir moleküldür. Zira oksidatif madde olan
oksijen ve oksijen bileşiklerinin (ozon) varlığı, akciğeri, oksidatif
hasara açık bir organ haline getirmektedir. Gıdayla alınan antioksidan
maddelerin, akciğerde hava ile temas eden yüzeye geçerek, bu hasara
karşı vücudun korunmasında rol oynadığı düşünülmektedir.
Bir araştırmada, iki gruptan birine iki hafta süreyle likopen miktarı
yüksek domates ürünü verilerek; diğerine ise, domates ürünleri
verilmeden, her iki grup da ikişer saat süreyle düşük oranda ozon
bulunan bir odada bırakılmıştır. Domates ürünü verilenlerde akciğerdeki
likopenin %12 daha fazla olduğu, akciğer hücrelerindeki DNA hasarının
ise % 20 daha düşük olduğu gözlenmiştir. Akciğer kanserinden ölen
hastalarda serum karotenoid değerlerinin daha düşük olduğu ve akciğer
kanserli hastalara karotenoid desteği yapılarak hastalığın seyrinin
yavaşlamasına vesile olunduğu yorumları da yapılmaktadır.
Oksidatif stres ve serbest radikal nedir? |
Oksijen atomu, diğer atomlar gibi bir çekirdek ve çevresindeki yörüngelerde dönen elektronlardan yapılmıştır. Bu elektronlar, yörüngelere belirli bir nizam içerisinde yerleştirilmiştir. Oksijen atomunda, yaratılış anında belirlenmiş kararlı ve dengeli yörünge düzenine uymayan elektron yerleşim şekilleri, serbest radikal, oksidan molekül veya reaktif oksijen olarak ifade edilen oksijen çeşitlerinin meydana gelmesine yol açar. Bu reaktif moleküller, kararlı ve dengeli yerleşim şekillerine göre, çeşitli moleküllerle daha fazla ve kolay reaksiyona girerler. Reaktif oksijen atomu veya bağlı bulunduğu molekül, çeşitli proteinler, çekirdek, mitokondri DNA'sı ve hücre yapıları ile reaksiyona girerek bunların yapı ve fonksiyonlarını bozar. Bu bozukluklar, çeşitli hastalıkların oluşmasına zemin hazırlar. Vücutta bulunan antioksidan savunma sistemleri, bu serbest radikalleri tesirsiz hale getirmeye çalışır. Savunma sistemlerinin yeterli olmadığı böyle durumlarda, vücutta serbest radikaller artar. Bu da "oksidatif stres" olarak ifade edilir |
Likopen ve göz hastalıklarıBazı göz hastalıklarının oluşumunda oksidatif hasarın rol oynaması, bu
hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde likopenin faydalı olabileceği
düşüncesini akla getirmiştir. Bu hipotezi destekleyici bir çalışmada
diyabetik (şeker hastası) farelerde likopenin katarakt gelişmesini
engellemeye vesile olduğu gösterilmiştir. Lâboratuvar ortamında insan
göz merceği hücresi kültürlerinde oksidatif hasar oluşturma
denemelerinde, likopenin muhtemel hasarın önlenmesinde rol aldığı
gösterilmiştir. Bir başka çalışmada oksidasyon ve radyasyona maruz
bırakılan retina pigment hücreleri incelenmiştir. Likopenin muhtemel
hasarların ve yaşlanmaya bağlı olarak gelişen "maküla dejenerasyonu"
hastalığının engellenmesinde rol oynayabileceği kanaati oluşmuştur.
Likopen ve nörolojik hastalıklarSinir sistemindeki nöronların yıkımı veya sayılarının azalması ile
ortaya çıkan hastalıklar arasında inme (felç), alzheimer, parkinson ve
amiyotrofık lateral skleroz bulunmaktadır. Bu hastalık grubunun temel
özelliği, sinir sisteminde yıkımın gözlenmesidir. Sinir hücrelerinin
harabiyetinin oluşmasında çeşitli sebepler yanında oksidatif stresin de
rol oynayabileceği ileri sürülmektedir. Alzheimer hastalarının
kanlarındaki karotenoid, vitamin C, A ve E seviyelerinin sağlıklı
kişilere göre daha düşük olduğu tespit edilmiş, bu hastalığın
gelişmesinde antioksidan madde eksikliğinin söz konusu olabileceği
ileri sürülmüştür. Dolayısıyla domates ve ürünlerinde bol miktarda
bulunan likopeninin bu hastalıkların önlenmesinde tesirli olacağı
düşünülmektedir.
Domates başta olmak üzere kırmızı renkli sebze ve meyvelerde bol
miktarda bulunan likopenin konsantre dozlarının şifa vesilesi olarak
kullanılabileceği yukarıda anlatılanlarla sınırlı değildir. Ayrıca
unutulmaması gereken şey, sebepler dünyasında kullandığımız ilâçlar ve
şifalı bitkiler birer zahiri sebeptir, hakiki şifayı veren bu
maddelerin yaratıcısı Cenab-ı Hak'tır. Diğer bir nokta, bu maddenin
binlerce antioksidan maddeden sadece bir tanesi olduğu, her şey
olmadığıdır. Çünkü şifa, görünen ve görünmeyen yüzlerce faktörün, doğru
yer ve zamanda, gerekli miktarda bir araya gelerek fiili duanın ortaya
çıkmasıyla ihsan edilmektedir. Kim bilir, domateste, diğer sebze ve
meyvelerde likopen dahil daha nice şifalı madde bulunmakta. Bu
maddelerin keşfedilmesi ise, ancak merak edenlere ve çalışanlara nasip
olacaktır.
Peygamberimiz (sas):
"Yüce Allah şifasını vermediği hiçbir
hastalık yaratmamıştır." buyurmaktadır. Başka bir hadîs-i şerifte ise,
"Yüce Allah derdi de, devayı da yaratmıştır. Her dert için dahi bir
deva yaratmıştır." buyrulmaktadır. Demek ki, ölüm hariç her
hastalığın tedavisi mümkündür. Hatta ölüme bile geçici hayat rengi
vermek mümkündür. Tedavilerin zâhiri şifreleri, tabiat eczahanesindeki
mikroorganzimaların, bitkilerin ve hayvanların bünyesinde saklı birer
mücevher gibi durmaktadır. Araştırmacıların görevi bunları bulmak ve
insanlığın hizmetine sunmaktır.