DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 İnternetten Sağlık Haberleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:24 pm


Prof.Dr. İ. Hakkı İHSANOĞLU








Kimya Mikrodalga fırında

Evlerimizde kullandığımız mikrodalga fırınlar, bugün kimya
lâboratuvarlarında reaksiyonların gerçekleşmesi/ilerlemesi için
kullanılıyor.
Mikrodalgaların ısıtma gayesiyle kullanılabileceği fikri, 1946 yılında
radar araştırmaları yapan Dr. Spencer tarafından ortaya atıldı.
Çalışmaları sı-rasında, mikrodalga üreten magnetron yakınındaki
çikolatanın eridiğini fark eden Spencer, bir yumurtayı magnetron yanına
koyduğunda piştiğini ve patladığını gördü. Bu ilginç keşif, mikrodalga
fırınların gelişmesi ve mutfağımıza kadar ulaşan hikâyesini başlattı.
Yiyeceklerin içinde bulunan su moleküllerinin mikrodalgaların taşıdığı
enerjiyi emmesiyle yiyecekte ısınma ve pişme gerçekleşmektedir. Bugün
mikrodalga fırınlar, milyonlarca mutfakta ısıtma ve pişirme gayeli
kullanılmaktadır.
Lâboratuvarda enerji gereken kimyevî reaksiyonlar için alevli ve
elektrikli ısıtıcılar kullanılır. Bu şartlarda birçok reaksiyon
lâboratuvar ve endüstriyel uygulamalarda saatler hatta günler içersinde
sonlanır. Fakat ısıtma için mikrodalgalar kullanıldığında, kimyevî
reaksiyonlar çok kısa sürede tamamlanmaktadır.
İlk defa 1988 yılında, Kanada Laurentian Üniversitesi�nde, Robert Gedye
tarafından yapılan bir çalışmada, mikrodalgaların bazı reaksiyonları
klasik ısıtma yöntemlerine göre, binlerce kat hızlandırdığı görüldü. Bu
tarihten itibaren, mikrodalgaların kimyevî reaksiyonlarda ısıtma
gayesiyle kullanımı hızla arttı ve birçok molekül bu yeni çalışma
şartlarında daha yüksek verim ve kısa sürede yeniden sentez edildi.
Meselâ parfümlerde kullanılan ve niobe yağı olarak bilinen
metilbenzoatın sentezi, klasik ısıtma yöntemine göre 8 saat sürerken,
reaksiyon mikrodalga fırında 5 dakikada tamamlanmaktadır. Yani
reaksiyon için gereken zaman 96 kat daha azdır. Bu yüzlerce
kilometrelik bir yolculuğu, uçakla, dakikalar içinde yapmaya
benzemektedir. Tıbbî uygulamalarda boyar madde olarak kullanılan
floresein, klasik ısıtmayla, % 72 verimle 10 saatte sentez
edilebilirken, reaksiyon mikrodalga fırında yapıldığında, floresein
yarım saatte % 82 verimle elde edilmiştir.
Yakın zamanda mikrodalga ısıtma yöntemi, lâboratuvardan çıkarak
endüstriyel uygulamalar ile gündemde olacaktır. Bu ise daha kısa
sürede, yüksek verimle ve daha ucuz üretim anlamına gelmektedir.

Hekimler: İlaçlı Stent Hayat Kurtarıyor

Önemli ölçüde tıkalı kalb damarlarını açmak için kullanılan stentlerin
tıkanması sık rastlanan bir durumdur ve yeni bir operasyon anlamına
gelir. Bilim adamları bu duruma karşı ilâçlı stentleri icat ettiler.
Kan damarında yeniden tıkanmayı engelleyen ilâç salgılayan bu
stentlerin tesirli olup olmadığını araştıran çalışmalar, şimdiye kadar
sadece zaten stentin çalışması beklenen hastalarda yapılmıştı.
Rotterdam'daki Erasmus Tıp Merkezi�nde yapılan bir araştırmada ise her
tür hasta incelendi. Sonuçlar 20 Ocak 2004 tarihli Circulation
dergisinde yayımlandı. Bu çalışmada ilâçlı stent takılan 508 hasta ile
ilâçlı stent kullanılmaya başlanmadan önce klasik metal stent takılan
son 450 hasta karşılaştırıldı. Uygulamanın yapıldığı damarlarda tekrar
daralma riski ilâçlı stent takılan hastalarda sadece % 3,7, klasik
stent takılan hastalarda % 10,9 idi. Ayrıca, ilâçlı stent takılan
hastaların % 9,7'sinde önemli bir kalb problemi gelişirken, bu oran
klasik stent takılanlarda % 14,8 idi. Araştırmayı yapan ekibin başı
olan Dr. Serruys, ilâçlı stentlerin kalb hastalıklarının cerrahî
tedavisinde sağlanan en önemli gelişmelerden biri olduğunu
belirtmektedir. (WebMDHealth 22. 12. 2003)


Kalp Kök Hücreleri Bulundu

Kalb uzun süredir kendini yenileyemeyen bir organ olarak
düşünülmekteydi. Fakat yeni bir çalışma, yetişkin kalbinin, kalb krizi
sırasında olduğu gibi, kalb hasara uğradığında da, yenilenme
potansiyeline sahip kök hücreleri ihtiva edebildiğini gösterdi. Bilim
adamları, şimdi bu hücrelerin, hasarlı kalbi tamir etmek için yeni
tedaviler geliştirmede kullanılabileceğini ümit ediyorlar. Son yıllarda
(vücutta diğer hücrelere dönüşüp onları yenileme potansiyeline sahip
olan) kök hücrelerin, beyin de dahil, çoğu yetişkin dokuda bulunduğu
gösterilmiştir. Amerika'da yapılan bir çalışmada, yaşlı sıçanların kalb
kasında kök hücrelere benzeyen hücreler bulunduğu tespit edilmiş ve
lâboratuvarda bu kök hücrelerin kalb hücrelerine dönüşümü sağlanmıştır.
Sıçanların hasarlı kalblerine enjekte edildiklerinde, bu hücrelerin
farklı kalb hücresi tiplerine dönüştüğü gözlenmiş ve 20 gün içerisinde
hasarlı bölge tekrar iş görmeye başlamış, kalbin durumu da düzelmiştir.
Bu tip hücreler sadece sıçanlarda değil, insanlarda da bulunmaktadır.
(InteliHealth 29. 12. 2003)

İşitme Engellilere Yeni Bir Umut



Kulak sinirlerine yapılacak bir implantasyon ile işitme engellilerin
problemlerinin aşılması bekleniyor. Henüz deneme çalışmaları devam eden
implantasyon çalışmaları, ilk olarak 42 yaşındaki bir kadın hasta
üzerinde uygulandı. Sonuçlar üzerinde konuşmanın erken olduğunu
söyleyen ve sistemi geliştiren Bob Shannon (Los Angeles Kulak
Enstitüsü), istenen sonuca ulaşılamasa bile, işitme engellinin ağız
okumasına kolaylık sağlayacağını iddia ediyor. Brainstem üzerine
belirli aralıklarla yerleştirilen farklı uzunluklardaki elektrotlar,
bir antene ve bu anten de kulağın arkasında iç kısma yerleştiriliyor.
Antene sinyaller, kulağın arkasında dış kısımda bulunacak harici ses
işlemcisinden iletiliyor. Brainstem'e gelen sinyaller, frekansa göre
farklı sinirleri uyararak, beynin işitme merkezine giden sinirlere
kulaktan geliyormuş gibi sinyaller sağlıyor. Uygulama yapılan hastada
henüz istenen sonuca ulaşılamadı ve elektrotlardan sadece bir tanesinin
beyne sinyal ulaştırabildiği tespit edildi. Diğer elektrotlardan da,
sinyal iletmenin zamanla gerçekleşebileceği ve duymanın artacağı ümit
ediliyor. (New Scientist, 10. 01. 2004)

Hangi Sigara Sağlığa Daha Zararlı


Elbetteki hepsi zararlı... Bilindiği gibi sigaralar ülkemizde 'light'
(hafif içimli) veya normal olarak iki sınıfta üretilip satılmaktadır...
Ancak Avrupa ülkelerinde ve ABD'de ihtiva ettiği katran oranı paket
üzerinde belirtilmektedir (Low Tar, Medium ve Mild şeklinde). Boston
Massachusett Hastahanesi�nde (Massachusett General Hospital) 1982'de
başlayıp 30 yaş üzerindeki sigara kullanan 364.239 erkek ve 576.535
kadın üzerinde yapılan ve sigaranın katran oranlarını da inceleyen
çalışmada yeni bilgilere ulaşıldı: Özet olarak, sigaraların
sınıflandırılması; filtreli ve filtresiz olarak yapılmalı. Diğer
sınıflandırmalar, sağlığa zarar açısından insanlarda yanlış kanaatler
uyandırıyor.
Düşük katran seviyeli veya hafif içimli sigara, genel olarak daha az
zararlı zannedilmektedir. Ancak yapılan araştırma, durumun hiç de öyle
olmadığını, hatta düşük katranlı veya hafif içimlilerin, daha fazla
risk faktörü taşıdığını ortaya koydu. Araştırma ekibinin başındaki Dr
J. Harris; hafif içimli sigaralarda, daha derin nefes alımından dolayı,
katranın akciğerin daha derinlerine ulaştığını ve bunun da kanser
riskini artırdığını ifade ediyor. Sonuç; en iyi sigara, içilmeyen
sigaradır. (New Scientist 17. 01. 2004)

İmdat Sahibim Kaza Yaptı

İMDAT! SAHİBİM KAZA YAPTI....
Trafik kazalarından, mal ve can kaybı bakımından en çok zarar gören
ülkelerin başında gelmemize rağmen, konu ile ilgili teknolojik
çalışmalar, bizden daha az zarar gören ülkelerde daha fazla yapılmakta.
Önümüzdeki birkaç yıl içinde yaygınlaşmaya başlaması beklenen bir
sistem, aracın kaza yapması durumunda, kazayı en yakın acil müdahale
birimine haber verecek. Bir Belçika firmasının üzerinde çalıştığı
cihaz, bir cep telefonu büyüklüğünde ve özelliğinde olacak, dünyayı
saran GPS (Global Positioning System) uydu ağı ile bağlantılı
çalışacak. Araçta kaput üzerine yerleştirilecek cihaz, hava yastığına
da bağlı olacak. Kaza anında GPS ile yer tespiti öyle hassas
yapılabilecek ki, bırakın kaza yerinin hangi ülkede olduğu, bir
otoyolda ise, seyahatin hangi yöne yapıldığı bile bildirilebilecek.
Ülkenin tespitinden sonra dil seçimi yapılıp, acil müdahale birimi o
ülkenin dilinde aranarak, kaza yeri otomatik olarak belirtilecek. Araç
üreticileri, kazalardaki can kayıplarının azalmasına katkıda
bulanacağına inandıkları bu cihazı heyecanla beklediklerini ifade
ediyorlar. (New Scientist, 17,01, 2004)

Kahvaltı yapmama, çocuklarda diş çürüklüğü riski artıyor



Kahvaltı yapmama, çocuklarda, diş çürüğü riskini artırıyor. Journal of
the American Dental Association'ın Ocak 2004 sayısında yayımlanan bir
çalışmaya göre, kahvaltı yapmayan küçük çocuklarda diş çürüğü riski
artıyor. Çalışmada anne sütü alma, kahvaltı yapma ve günde 5 porsiyon
meyve ve sebze tüketme gibi sağlıklı beslenme uygulamaları ile, 2-5
yaşlarında süt dişlerindeki çürükler arasındaki münasebet incelendi.
4.000'den fazla çocuğun incelendiği araştırmada, diş çürüğü riskini
besleyen fakirlikle birlikte sağlıklı beslenme uygulamalarının da,
küçük çocuklarda diş çürüklerine yol açabilen önemli bir faktör olduğu
gösterildi. (InteliHealth,15. 01. 2004)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:24 pm


Prof.Dr. İ. Hakkı İHSANOĞLU








Yağ hücresi iltihabının, şişmanlığa bağlı insülin direnci ile
münasebeti var: Şişmanlıkta bir taraftan yağ kitlesinde müzmin ve hafif
dereceli bir iltihap hali, diğer taraftan enerji alımı ve depolanması,
insülin hassasiyeti ve metabolizma değişiklikleri dikkati çekmektedir.
Yağ dokusundaki müzmin iltihap ile insülin direnci (ve dolayısıyla
şeker hastalığı) arasındaki bağlantının altında yatan mekanizmalar ise
tam olarak bilinmemektedir. Journal of Clinical Investigation'ın 15
Aralık 2003 sayısında sonuçları yayımlanan iki çalışmada, şişmanların
yağ dokusunda, iltihabın önemli bir kaynağı olan makrofaj hücrelerinin
bol miktarda bulunduğu belirtildi. Bu çalışmalara göre yağ dokusunda
bol makrofaj hücresi bulunması şişmanlığın göstergesiydi. Çalışmalar,
şişmanlığa bağlı insülin direncinin yağ dokusunda başlayan kronik
iltihaptan kaynaklandığını ima etmektedir. Çalışmalardan birini
gerçekleştiren ekip içerisinde Türk araştırmacı Gökhan Hotamışlıgil de
bulunmaktadır. (Aetna InteliHealth 16.12. 2003)
Kalb hastalığına yakalanma yaşı giderek düşüyor: Bazı çocuklarda kalb
hastalığı belirtileri, çok küçük yaşlarda başlayabilmektedir.
Hollanda'da yapılan bir çalışmada, 6-16 yaşlarındaki 35 şişman çocuğa
haftada 3 gün ağırlık-direnç antrenmanları yaptırıldı. Salonda ağırlık
kaldırmak istemeyen çocuklar ise sahada koştular. 8. hafta sonunda kan
damarlarının fonksiyonları iyileşti, çocukların yağ kitlesi yaklaşık
1,5 kilogram azalırken kas kitlesi yaklaşık 1,5 kilogram arttı. Kas
kitlesinin artması şeker hastalığına karşı korunmada da faydalı
olabilmektedir. Egzersizler bırakıldığında ise, iki ay içerisinde bütün
olumlu değişiklikler ortadan kalktı. Çalışmayı gerçekleştiren
araştırmacılar, kalb hastalığı riski olan bütün çocukların hayatlarının
sonraki dönemlerinde diyet ve egzersiz programı takip etmeleri
gerektiğini söylemektedirler. (WebMDHealth 25.11. 2003)

Beyin hücreleri düşündüğümüzden daha dayanıklı: Birkaç yıl önceye kadar
bilim adamları her gün binlerce beyin hücresinin öldüğünü, sonuçta
zihnî fonksiyonlarda kaçınılmaz bir kayıp meydana geldiğini
söylüyorlardı. Neyse ki, bu görüş yanlıştır. Son araştırmalar az sayıda
sinir hücresinin kaybedildiğini ve beynin yeniden yapılanma
kapasitesinin yüksek olduğunu göstermiştir. Bir miktar kayıp olmakla
birlikte, bu, önceden düşünülenden daha azdır ve sadece belirli alanlar
için geçerlidir. Hafıza için gerekli olan alanlar ise büyük ölçüde
korunur. Uzun süredir inanılan, sinir hücrelerinin yenilenemeyeceği
görüşü de yanlıştır; 1998 yılında yetişkin beyninde bölünme ve yeni
sağlıklı sinir hücrelerine dönüşme kapasitesine sahip hücrelerin
bulunduğu gösterilmiştir. Daha da iyisi, deliller belirli iyi
alışkanlıkların ve basit hayat tarzı değişikliklerinin zihnî iyilik
halini koruyabileceğine ve hatta iyileştirebileceğine işaret
etmektedir. Eğitim ve zihnî aktiviteler, fizik aktiviteler, psikolojik
açıdan iyi durumda olmak, stresi yönetebilmek, alkol almayı engellemek
ve kafein alımını sınırlamak, sigara kullanmamak, kronik fizikî ve
zihnî problemleri tedavi ettirmek, televizyon seyretmeyi sınırlamak,
yeterli miktarda uyumak ve doğru beslenmek bu tedbirler arasındadır.
(Aetna InteliHealth 16.11.2003)

Günlük vitamin kullanımı körlüğü engellemede bir vesile olabilir: Yeni
bir çalışmaya göre, ilerlemiş 'yaşla münasebetli makular dejenerasyon'
(AMD) riski olan Amerikalılar günlük antioksidan vitamin ve çinko
desteği alırsa, sonraki 5 yılda 300.000 kişide AMD'ye bağlı görme kaybı
engellenebilecektir. AMD, merkezi görmeyi bozar ve gelişmiş ülkelerde
körlüğün en önemli sebebidir. ABD'de ilerlemiş AMD riski yüksek olan 55
yaş ve üzerinde yaklaşık 8 milyon kişi bulunmaktadır. Bu kişilerin C
vitamini, E vitamini, beta karoten ve çinko desteği kullanmaları
hastalığın ilerleme riskinin yaklaşık % 25, görme kaybı riskini
yaklaşık % 19 azalmasına vesile olacaktır. Problem risk altındaki
kişileri ayırt edebilmektir; çünkü orta derecedeki AMD belirti vermez,
ancak göz hekimi retinayı düzenli olarak muayene ettiğinde bu vakaları
ayırt edebilir. Çalışma Archives of Ophtalmology'nin Kasım 2003
sayısında yayımlandı ve kullanılan desteğin içerisinde 500 mg C
vitamini, 400 mg E vitamini, 15 mg beta karoten, 80 mg çinko (çinko
oksit şeklinde) ve 2 mg bakır (kuprik oksit şeklinde) vardı.
(WebMDHealth 18.11. 2003, NEWSWISE Medical News 11.11.2003)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:24 pm


Prof.Dr. İ. Hakkı İHSANOĞLU








Karbonhidrattan yana fakir olan diyetler zayıflamada daha faydalı:
Harvard'da yapılan bir çalışmada, karbonhidrattan yana fakir olan
diyetlerle beslenenlerin, şişmanlamaksızın daha fazla enerji
alabilecekleri gösterildi. 12 hafta devam eden araştırmada,
karbonhidrattan yana fakir olan diyetlerle beslenen kişilerin günlük
300 kilokalori daha fazla enerji almalarına rağmen, standart diyetle
beslenenle aynı miktarda ağırlık kaybettikleri gösterildi. Bu sonuçlar
elde edilene kadar bir kalorinin bir kalori olduğu, hangi yiyecekten
geldiğinin önemli olmadığı kabul ediliyordu. Artık bu görüşün gözden
geçirilmesi gerekiyor. (Aetna InteliHealth 14.10.2003)

Şişmanlıkla siroz çok az bağlantılı: Gastroenterology dergisinin Ekim
sayısında yer alan çalışma, 11.465 hasta üzerinde yapıldı. Çalışmayı
yapanlardan, Washington Üniversitesi araştırmacısı Dr. Dominitz�e göre
alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı veya müzmin bir
karaciğer hastalığı olan hastalarda siroz riskinin veya sirozla
irtibatlı problemlerin azalmasında ağırlık kaybının rolünü inceleyen
araştırmalar yapılmalıdır. Siroz, müzmin hastalık karaciğerin kalıcı
olarak hasar görmesine yol açtığında gelişir. Yara dokusu kan akımını
engelleyerek karaciğerin yapısını bozar. Siroz, ABD'de önde gelen ölüm
sebeplerindendir ve sirozla irtibatlı ölümlerin yarısı alkolle
birliktedir. Sirozun diğer sebepleri kronik viral hepatit, ilâçlar,
toksinler ve bulaşıcı hastalıklardır. (MedServ 10.10. 2003)

Meyve ve sebzeler inmelere karşı korunma sağlayabilir: Meyve ve
sebzenin inmeye karşı koruyucu olabileceği önceki çalışmalarda
gösterilmişti; fakat bu çalışmalar tek bir cinsiyette, tek bir inme
tipinde veya sebep ayırmadan bütün inmeler için yapılmıştı. Başlıca iki
inme tipi vardır: Beyin içi kanamaya bağlı inmeler ve iskemik (kan
damarlarının pıhtı ile tıkanması ile) inmeler. Her iki inme tipinin
risk faktörleri farklıdır. İnme ABD'de en fazla ölüme yol açan üçüncü
sebep ve ciddî, uzun süreli yatalaklığa yol açan başlıca hastalıktır.
Stroke dergisinde yayımlanan bu çalışmada meyve ve sebzelerin her iki
tip inmeye karşı da korunma sağladığı gösterildi. Çalışmada; Hiroşima
ve Nagazaki'nin bombalanmasından sonra hayatta kalan 14.966 erkek ve
23.471 kadın, 1950 yılından itibaren takip edildi. 1998 yılına kadar
yapılan takipte, 1.926 kişinin inme sebebiyle öldüğü görüldü. Her gün
yeşil-sarı renkli sebze yiyen kadın ve erkeklerde herhangi bir inme
tipinden ölüm riski, haftada bir gün sebze yiyenlere göre, % 26 daha
azdı. Her gün meyve yiyenlerde ise risk, erkeklerde, % 35, kadınlarda %
25 daha azdı. Bu farklı veriler vücut ağırlığı, sigara kullanımı,
eğitim ve çeşitli hastalıklar için standardize edildiğinde de devam
ediyordu. (Aetna InteliHealth 25.09.2003, HeartCenterOnline 19.09.2003)
Uyku kanserle mücadeleye yardımcı olabilir: 'Brain, Behavior and
Immunity' dergisinde yayımlanan bir makalede, gece uykusunun
kalitesinin, vücuttaki hormon dengesine tesir edebildiği belirtildi. Bu
çalışmaya göre, uyku-uyanıklık döngüsü iki ayrı mekânizma ile kanser
gelişimine tesir edebilir. İlki, beyin tarafından uyku sırasında
üretilen ve hücreleri zararlı olabilecek maddelere karşı koruyan bir
antioksidan olan melatonindir. Kötü bir uykuya bağlı olarak bozulan
uyku-uyanıklık döngüsü daha az melatonin üretilmesine yol açarak, hücre
DNA'sının kansere sebep olan değişikliklere daha hassas hâle gelmesine
yol açar. İkinci bağlantı ise, sabahın erken saatlerinde en yüksek kan
seviyesine ulaşan kortizoldür. Kortizol, vücudun kanserle mücadelesine
yardımcı olan bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde görev alır. Bu
yüzden, uykusu problemli olduğu için kortizol döngüsü bozulan kişiler
kansere daha fazla eğilimli olabilirler. (Med Serv 03. 10.2003)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:25 pm

Kalp hastaları balık yemeli: Amerikan Kalp
Cemiyeti'nin, Circulation dergisinde (19.11.2002) yayımlanan yeni bir
bildirisinde koroner kalp hastalarının günde en az bir defa balık
yemelerini veya balık yağında bulunan bazı maddeleri ihtiva eden
preparatları almalarını tavsiye etmektedir. Cemiyet ayrıca iki yıl önce
yayımladığı bütün yetişkinlerin çeşitli balıkları, hususiyle somon ve
uskumru gibi yağlı balıkları yemesi tavsiyesini tekrarlamaktadır. Balık
yağında bulunan ve kalp hastalıklarından korunmada faydalı olan
maddeler DHA ve EPA gibi omega-3 yağ asitleridir. Cemiyet, bu maddeleri
ihtiva eden balıkları yeterince yiyemeyen kişilerin omega-3 yağ
asitlerini bulunduran preparatları almalarını ilk defa tavsiye
etmektedir. (InteliHealth 19.11.2002)
Kolesterolü düşürmek için kilo vermek şart değil: Amerikalı
araştırmacılar aşırı kilolu 84 sedanter kişi üzerinde çalıştılar.
Kolesterolü yüksek olan bu kişiler üç gruba ayrıldı ve en az altı ay
süreyle bu kişilerin haftada yaklaşık 32 km veya 19 km koşmaları ya da
haftada 19 km tempolu şekilde yürümeleri sağlandı. En fazla faydayı
haftada yaklaşık 32 km koşanlar elde etti; daha az egzersiz yapanlarda
ise, daha az olmakla birlikte, bir miktar faydalı tesir ortaya çıktı.
En zorlu egzersizleri yapanlarda bile sadece 1,5-2 kg ağırlık kaybı
oldu ve buna rağmen kolesterol moleküllerinin büyüklüğü damarlar
açısından daha iyi hale geldi. Egzersiz yapmayanlar ise, bu 6 aylık
sürede yaklaşık 1,5 kg aldı ve kan kolesterol seviyeleri yükseldi.
Sonuçları New England Journal of Medicine'in 7 Kasım 2002 sayısında
yayımlanan çalışmayı yapan doktorlar, 'Bir miktar egzersiz, hiçbir şey
yapmamaktan iyidir ve daha fazla egzersiz daha iyidir.' demektedirler.
Çalışmalar günde 30 dakika tempolu yürümenin kalp hastalığı riskini %
30-40 azalttığını göstermiştir. (Medserv.no 12.11.2002, InteliHealth
7.11.2002)

İnanç ve dayanma: Pyschosomatics dergisinin Kasım-Aralık sayısında
sonuçları yayımlanan bir araştırmada, son 5 yılda akciğer kanseri
teşhisi konmuş 156 hastanın eşi inanç seviyelerine göre gruplara
ayrıldı, ayrıca sosyal desteğin ve hâdiseler üzerindeki kontrolün ve
kendine yeterliliğin derecesi ölçüldü. Eşlerin yaşları 26-85 arasında
idi ve % 78'i kadındı. Çalışma, ibadet ve inancın, kişinin eşini
akciğer kanserinden kaybetmesine bağlı olarak ortaya çıkan depresyon ve
hüzünle başa çıkmasına yardımcı olabildiğini gösterdi. (Medical
Breakthroughs 4-10.11.2002)

Direnç antrenmanları kalbe yardımcı olabilir: Sonuçları Journal of the
American Medical Association'da yayımlanan bir araştırmada, yüksek
yoğunluktaki egzersizlerin kalp hastalıklarından korunmada orta
derecedeki aktivitelere göre daha iyi olduğu, hususiyle yüksek
yoğunluktaki egzersizlere direnç antrenmanlarının eklenmesinin faydalı
olabileceği gösterilmiştir. Çalışmada 40-75 yaşlarındaki 44.452 erkek
sağlık çalışanının tıbbî kayıtları gözden geçirildi. 1986-1998 yılları
arasında bu erkeklerin 1.700'ü kalp hastalığı teşhisi almıştı.
Araştırmacılar kalp hastalığı riskinin egzersiz yapmayanlara göre,
koşma veya jogging gibi yüksek yoğunluktaki egzersizleri yapanlarda %
42, tempolu yürüme gibi düşük yoğunluktaki egzersizleri yapanlarda ise
% 18 daha az olduğunu buldular. Haftada 30 dakika veya daha fazla
direnç antrenmanı yapanlarda da kalp hastalığı riski % 23 daha azdı.
Araştırmacılar koşu veya jogginge direnç antrenmanlarının eklenmesinin
daha fazla fayda sağlayacağını düşünmektedir. (InteliHealth 23.10.2002)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:25 pm

Fizik aktivite, kanserli kişilerin ömürlerini uzatıp hayat kalitesini
artırabilir. Fizik aktivite kanserli kişilerin anksiyete (huzursuzluk)
ile ve yan etkilerle baş etmesini kolaylaştırabilir, bağışıklık
fonksiyonlarını, metabolik hormonları ve ağırlık kontrolünü
geliştirebilir, böylece hayat süresinin uzamasına yardımcı olabilir.
Norveç'te yapılan 18. UICC, Uluslararası Kanser Kongresi'nde konuşan
Prof.Kerry S. Courneya, düzenli egzersiz programlarına katılan kanser
hastalarının fizikî ve zihnî sağlıklarında egzersiz yapmayanlara göre
klinik açıdan daha iyi değişmeler olduğunu belirtmektedir. Düzenli
egzersizler çoğu kanser hastasında görülen yorgunluğu azaltmaktadır.
Kanser hastalarında yorgunluğu tedavi etmenin en iyi yolu istirahat
etmek değil, günlük kas aktiviteleri yapmaktır. Egzersiz kişinin
kendisini iyi hissettiği zamanlarda olmak kaydıyla, haftada 5 gün,
günde 30 dakika yapılmalı, hızlı olmayan yürüme veya bisiklete binme
şeklinde olmalıdır, jogging veya koşu tavsiye edilmez. Düzenli egzersiz
ayrıca kanserli hastanın gereksiz kilo alımını da engeller (göğüs
kanseri hastaları kemoterapiden sonra yaklaşık 2,5 ile 6,2 kg alırlar),
bağışıklık sisteminin daha iyi çalışmasını sağlar. Göğüs kanseri olan
hastalar egzersiz yaparlarsa daha uzun yaşarlar. (InteliHealth
5.7.2002)

Balıktan zengin diyet düşük leptin düzeyleri ile birlikte. Temelde aynı
kabileden olan ama coğrafî olarak farklı yerlerde bulundukları için
biri balıktan diğeri sebzemeyveden zengin beslenen iki kabileye mensup
toplam 608 kişinin leptin seviyelerine bakıldı. Yağ dokusunda
sentezlenen leptin, tokluk faktörü olarak kabul edilir; normal ağırlığa
sahip insanlara, yeterli yiyecek tüketimleri hakkında bilgi verir.
Yüksek leptin seviyeleri şişmanlıkla ve artmış kalp-damar hastalığı
riskiyle birliktedir. Kişinin kilo almasıyla birlikte vücut, leptin
mesajını dinlemeyi durdurabilir, bu yüzden daha fazla miktarda leptin
üretilir. Bu çalışmada, vücutta yağ miktarı veya vücut kitle indeksi ne
olursa olsun, balık yiyenlerde leptin seviyesi sebze yiyenlere göre
daha düşük bulunmuştur. Araştırmacılar balık diyetinin leptinle yağ
dokusu arasındaki ilişkiyi değiştirip vücudun leptin mesajına daha
hassas hale gelmesine yardım ettiğini düşünüyorlar. Bu çalışma sadece
balık yeme ile düşük leptin seviyeleri arasındaki birlikteliği
gösterdiği, leptini azaltmanın etkileri hakkında bilgi vermediği için
ek çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Yine de, bu çalışma, balık
tüketiminin faydaları hakkındaki çalışmaları desteklemektedir. Amerikan
Kalp Cemiyeti haftada 2 öğün balık yenmesini tavsiye etmektedir. Bu
çalışmanın sonuçları Circulation dergisinde yayınlandı. (InteliHealth
2.7.2002)

Yüksek kan basıncının tedavi edilmesi kalp fonksiyonlarını da
düzeltiyor. Hipertansiyonun ilâçlarla tedavi edilmesi sadece kan
basıncını düşürmekle kalmaz, kalbin de daha iyi çalışmasına yardımcı
olur. Bu yüzden hekimlerin hastalarının kan basınçlarını normal
seviyeye düşürmede ısrarlı olmaları için ek sebepler bulunmaktadır.
Circulation dergisinde sonuçları yayınlanan bir çalışmada, 647
hipertansiyon hastasının kalbi eko-kardiyografi adlı yöntemle
incelendi. Çalışmanın başlangıcında 174/95 mmHg olan ortalama kan
basıncı, tedavi ile 3. yılda 147/84 mmHg'ya düştü. Bu düşme sol
karıncık (kalbin dört odacığından en önemli olanı) kitlesinin 234
gramdan 194 grama azalmasına, karıncık kasılma kabiliyetinin artmasına
sebep oldu. Bu değişiklikler hep kalbin daha etkili çalışması
lehinedir. (InteliHealth 18.6.2002)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:25 pm

Duanın gücü tıbbî araştırmalarda da gösterildi.
Sağlığın iyi olması için dua etmek çok eski bir gelenektir. Geçtiğimiz
yüzyıllarda Batı dünyası; vücut, akıl ve ruhu birbirinden ayrı ele
almaktaydı. Tıbbî deliller bunların tekrar bir arada ele alınmasının
uygun olacağını göstermektedir. Daha önce başka kişilerin duasının
koroner bakım ünitelerinde yatan hastalara faydalı olduğu
gösterilmişti. Sonuçları Journal of Reproductive Medicine'de yayınlanan
bir araştırmada, duanın tüp bebek uygulamasının etkinliğini artırdığı
ortaya konuldu. Belirli bir etkiyi değerlendirmek için en iyi çalışma
yöntemi olan çift kör metoduyla uygulanan bu randomize çalışmada,
Kore'de yaşayan kişiler Amerika'da tüp bebek uygulaması yapılan
kadınlara dua ettiler. Hastalar ve özel doktorları kendilerine dua
edildiğini bilmiyorlardı. Kore'deki kişilere başka bilgi verilmeden
fotograftaki kişinin doğurganlığının artması için dua etmeleri istendi.
100 kişiye dua edildi, 99 kişiye dua edilmedi. Kendisine dua
edilenlerin % 47'si hamile kaldı, bu oran tüp bebek uygulaması için
istisnaî bir orandı. Dua edilmeyenlerin, tüp bebek için normal bir
oranla, sadece % 22,2'si hamile kaldı. Binlerce kilometre uzaktaki
tanımadığı kişiler tarafından kendisine dua edilenlerde doğurganlık
nispetinin iki katına çıktığı görülmektedir. Düşüncelerimizin, daha
önce hiç karşılaşmadığımız kişiler üzerinde bile, pozitif tesiri
olabilmektedir. Güzel şeyler düşünün, belki başkaları için gerçek
olabilir. Beynimizin nasıl çalıştığı hakkında çok az şey biliyoruz,
daha da azını anlayabiliyoruz. (Healthy Update 11.6.2002)
Çocuklar güneşten sakınmayı ihmal ediyorlar. Güneşe aşırı maruz kalmama
ve bronzlaştırıcı madde kullanmama konusunda yapılan ikazlara gençlerin
pek uymadığı, Pediatrics dergisinde yayınlanan bir çalışmada
gösterildi. ABD'de üzerinde araştırma yapılan 10.079 gençten sadece
üçte biri geçen yaz rutin olarak güneşten korunduğunu, buna karşılık %
10'u bronzlaştırıcı madde kullandığını belirtmişlerdir. Çoğunda geçen
yaz en az bir güneş yanığı meydana gelmiştir. Çalışmalar çocukluktaki
ciddi güneş yanıklarının sonraki hayatta (en ciddi deri kanseri türü
olan) melanom gelişme riskini önemli ölçüde artırabildiğini,
bronzlaştırıcı madde kullanımının ise; başka deri kanserleriyle
ilişkili olduğunu göstermiştir. Her yıl 1 milyondan fazla Amerikalı'da
deri kanseri teşhis edilmektedir ve güneşe aşırı maruziyet başlıca
sebeptir. (InteliHealth 3.6.2002)

Egzersiz kanser riskini azaltabilir. Sonuçları, Medicine and Science in
Sports and Exercise dergisinin Mayıs sayısında yayınlanan bir
çalışmada, yaşları 30-87 arasında olan 25.892 Amerikalı erkeğe koşu
bandında egzersiz testi uygulandı. Daha sonra bu erkekler 10 yıl
süreyle takip edildi. Bu sürede sigarayla ilişkili kanserlerden 133,
diğer kanserlerden 202 ölüm meydana geldi. Fizikî uygunluğu en az
olanlara göre, fizikî uygunluğu en fazla olanlarda kanserden ölüm riski
% 55, orta derecede olanlarda ise; % 38 daha azdı. Fizikî uygunluğun
orta derecede olması için bir kişinin haftada 3-5 gün, 20-40 dakika
koşması gerekmektedir. Fizikî uygunluğun çok iyi olması için ise;
yarışmalara katılacak bir seviye gereklidir. Fizikî uygunluğu en az
olanlara göre, fizikî uygunluğu en fazla olanlarda sigara ile ilişkili
kanserlerden ölüm riski % 66, orta derecede olanlarda ise; % 43 daha
azdı. Yine de araştırmacılara göre egzersiz sigarayı bırakmanın yerine
geçmemektedir. Zorlu aktiviteler sırasında derin nefes alıp vermenin
akciğerleri sigara içiminin yol açtığı bazı kansere sebep olan kimyevi
maddelerden temizlediği, egzersizin kanser teşekkülünü engelleyen
savunma mekânizmalarını güçlendirdiği düşünülmektedir. Bir başka
çalışmada (British Journal of Cancer), İngiliz araştırmacılar 40-59
yaşlarındaki 7.588 erkeği ortalama 19 yıl süreyle takip ettiler. Sadece
orta derecede şiddetli ve zorlu aktiviteleri yapanlarda kanser riskinde
azalma bulundu, daha az aktif olanlarda kanser riskinde azalma yoktu.
(InteliHealth 20.5.2002)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:25 pm

Anne sütüyle beslenen bebekler daha zeki.
Danimarkalı bilim adamları tarafından yapılan bir araştırmada, anne
sütüyle beslenen çocukların diğerlerine göre daha zeki olduğu
gösterildi. Sonuçları Journal of the American Medical Association'da
yayınlanan araştırma 3.253 kişi üzerinde yapıldı. 7-9 ay süreyle
emzirilen kişilerin IQ seviyelerinin, bir aydan kısa süre anne sütü
alanlara göre 6 puan daha yüksek olduğu tespit edildi. Bilim adamları,
9 aydan sonra anne sütü almanın ise zekâ açısından faydalı olmayacağını
ifade ettiler ve anne sütünün faydasını ihtiva ettiği maddelerin beyin
kapasitesini artırmasına bağladılar. Çalışan kadınların büyük bir
problem olarak gördükleri, yavrularını emzirme sıkıntısından
kaçmalarının, ortaya çıkaracağı eksikliği düşünerek daha şefkatli
davranmaları gerekmektedir. (InteliHealth 8.5.2002)
Çay kalp krizi riskini azaltıyor. Çay, antioksidan özelliklerinden
dolayı koroner kalp hastalıklarına karşı koruyucu etki gösteren
flavonoidlerden yana zengindir. Sonuçları American Journal of Clinical
Nutrition'ın Mayıs sayısında yayınlanan bir çalışmada, uzun süre
düzenli çay tüketiminin kalp krizi sıklığına tesiri 4.807 yaşlı
Hollandalı üzerinde araştırıldı. Sigara içimi, şişmanlık gibi diğer
hayat tarzı faktörleri düzeltildikten sonra bile, çay içenlerde kalp
krizi (özellikle öldürücü) riski düzenli çay tüketmeyenlere göre daha
azdı. Günde 375 ml'den fazla çay tüketenlerde kalp krizi riski çay
içmeyenlerdekinin yarısı, kalp krizinden ölüm riski ise üçte biriydi.
Araştırmacılar çayda bulunan flavonoidlerin diğer antioksidanlarla
birlikte koroner kalp hastalığının yol açtığı damar hasarını
engellediğini, böylece kalp krizinden ölüm riskini azalttığını
düşünüyorlar. Yaşlılarda kalp krizi riskinin azalması, kısmen de olsa,
çay içiminin daha sağlıklı alışkanlıklarla birlikte olmasına da bağlı
olabilir. (Healthy Update 7.5.2002, WebMD Health 25.4.2002,
InteliHealth 25.4.2002)

Beslenme durumu yaşlılarda zihnî fonksiyonların bozulmasını etkiliyor.
Yaşlılık sıklıkla hafif hafıza kaybından Alzheimer hastalığına kadar
değişebilen şiddetlerde zihnî fonksiyonların bozulması ile birliktedir.
Önceleri yaşla alâkalı bu bozulmanın kaçınılmaz olduğu düşünülmesine
rağmen, yeni çalışmalar; folik asit veya B12 vitamini eksikliğinin veya
plazma homosistein fazlalığının zihnî bozulma ve bunama ile birlikte
olduğunu gösterdi. Homosistein fazlalığı ise; folik asit ve B12
vitamini eksikliği ile birlikteydi. Araştırmacılar yaşlılarda folik
asit ve B12 vitamini alımıyla homosisteinin azaltılmasının ve Alzheimer
hastalığından kaynaklanan zihnî fonksiyon bozukluklarının önlenmesinin
hedeflendiği klinik çalışmalar yapılması gerektiğini söylüyorlar.
(InteliHealth 25.4.2002)

Şişmanlık hastalık mı, sadece bir belirti mi? Amerikalılar'ın % 27'si
şişman, % 35'i ise aşırı kiloludur ve şişmanlık son 20 yıldır bir
salgın hızında yayılmaktadır. Peki şişmanlık bir hastalık mı, yoksa
hastalık belirtisi mi? Bazı uzmanlar şişmanlığın hastalık belirtisi
olduğunu ve kilo kaybının belirtinin baskılanması mânâsına geldiğini,
hastalığın ise devam ettiğini düşünmektedirler. Gerçekten de
şişmanlarda kilo verme ile yüksek olan kan şekeri ve kolesterol
seviyelerinin ve kan basıncının bir miktar düştüğü ama ölüm riskinin
azalmadığı gösterilmiştir. Tekrar tekrar kilo verip almanın ölüm
riskini artırdığı bulunmuştur. Rockefeller Üniversitesi'nde şişmanlık
araştırmacısı olan Jules Hirsch, şişmanlarda bulunan bir çeşit normal
olmayan genetik ve çevreye ait faktörlerin daha fazla yağ depolanmasına
sebep olduğunu söylemektedir: 'Elbette şişmanlar daha fazla yemek yer.
Ama bir başka hastalıkları vardır, aşırı yemek yeme de bu hastalığın
belirtisidir.' (InteliHealth 16.4.2002)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:25 pm

Balık yağı kalp sağlığına faydalı. Balık yemek
hem kadınlar hem erkekler için (kalp hastalığıyla ilgili olan herkesi
için) kalp hastalığı ile ilişkili ölümlerden korunmaya yardımcı
olabiliyor. Balıktan hoşlanmıyorsanız, balık yağı da aynı faydaları
sağlayabilmekte. Balığın faydası ihtiva ettiği omega-3 yağ asitlerinden
kaynaklanmaktadır. Amerikan Kalp Cemiyeti haftada 2-3 porsiyon somon,
lüfer, uskumru, ton balığı, kılıç balığı ve sardalya gibi yağlı
balıkların yenilmesini tavsiye etmektedir. Bu balıklar omega-3 yağ
asidi açısından daha zengindir. Balığın kalp üzerine faydaları yeni
yapılan 3 önemli çalışmada bir kez daha gösterilmiştir:
1) Yirmiikibin kişinin katıldığı bir çalışmada (New England Journal of
Medicine); kalp hastası olmayan erkeklerin, balıkta bulunan yağ
asitlerini büyük miktarlarda tüketiyorlarsa, ani kalp kaynaklı
ölümlerden daha fazla korundukları gösterildi.

2) Seksendörtbin kadının katıldığı bir çalışma (Journal of the American
Medical Association), düzenli olarak balık yiyen kadınlarda kalp
hastalığından ölüm riskinin düzenli olarak balık yemeyen kadınlara göre
üçte bir daha az olduğunu gösterdi.

3) Onbirbin kişinin incelendiği bir başka çalışmada (Circulation), kalp
krizi geçirmiş kişilerden balık yağı ihtiva eden preparatları (günde 1
gram) kullananlarda kullanmayanlara göre tedavinin ilk 4 ayında kalp
hastalığından ani ölüm riskinin yaklaşık % 50 daha az olduğu ortaya
konuldu. Bu hayat koruyucu etki, muhtemelen aritmi olarak bilinen ve
öldürücü olabilen düzensiz kalp vuruşlarının azalmasına bağlıdır.
Kalple ilişkili ani ölümlerin çoğuna aritmiler yol açmaktadır.
(InteliHealth 10.4.2002, WebMD 8.4.2002)

Demir eksikliği olan kadınlara demir verilmesi aerobik antrenmanın
etkilerini artırıyor. ABD'de yaşayan menopoz öncesi kadınların %
12'sinde kansızlık ortaya çıkmaksızın demir eksikliği vardır ve bu
durum dayanıklılık kapasitesini azaltarak, kadınların aerobik
antrenmana cevabını olumsuz şekilde etkileyebilir. Sonuçları American
Journal of Clinical Nutrition'da yayınlanan bir çalışmada önceden
antrenman yapmayan ve demir eksikliği bulunan kadınlarda demir
desteğinin dayanıklılık üzerine etkileri araştırıldı. Çalışmaya katılan
41 sağlıklı kadının yaşları 18-33 arasında idi, hepsinde demir
eksikliği vardı ama kansızlık yoktu. 6 hafta süreyle 22 kadına 50 mg
demir, 19 kadına plasebo (ilâca benzeyen fakat etkili olmayan madde)
günde iki defa verildi. Çalışmanın son 4 haftasında, bütün kadınlar
haftada 5 gün bisiklet ergometresinde kalp hızlarını maksimum kalp
hızının (yaklaşık olarak dakikada 220/yaş) % 85'ine kadar çıkaran 25
dakika süreli egzersizler yaptılar. Demir verilen grubun maksimum
oksijen tüketimindeki (dolaşım sisteminin dayanıklılığını gösteren
kıymetli bir gösterge) artış, plasebo verilen kadınlardaki artışın iki
katıydı. Başlangıçtaki demir değerleri en düşük olanlarda artış en
fazlaydı. Çalışma başka açılardan sağlıklı kadınlarda sınırdaki demir
eksikliğinin düzeltilmesinin egzersizden elde edilecek faydayı
artıracağını gösterdi. (InteliHealth 25.3.2002)

Uygun kalsiyum seviyeleri bazı kalın bağırsak kanseri tiplerinin
riskini azaltabilir. Düşük kalsiyum diyeti uygulayanlarda, kalsiyum
alımının hafif artırılmasının bile bazı kalın bağırsak kanseri
tiplerini yarıya kadar azalttığı gösterilmiştir. Harward'lı
araştırmacılar, diyetle kalın bağırsak kanseri arasındaki ilişkiyi,
135.000 kişi üzerinde yaptıkları iki büyük araştırmada incelediler.
Günde 700-800 miligram kalsiyum tüketenlerde, sol taraf kalın bağırsak
kanseri riskinin % 40-50'ye kadar azaldığı bulundu. ABD'de yılda
yaklaşık 90.000 kişi kalın bağırsak kanserine yakalanmakta, 47.000 kişi
kalın bağırsak kanserinden ölmektedir. Araştırmacılar bu çalışmada
yüksek kalsiyum seviyelerinin etkilerinin araştırılmadığını, ek
araştırmaların sonucuna göre kalsiyum alımı konusunda tavsiyelerin
yapılabileceğini belirtmektedirler. Kesin olan şey, çok düşük kalsiyum
alımından kaçınmanın iyi olacağıdır. Birçok insan yeterli miktarda
kalsiyum almamaktadır ve kalsiyumun kemikleri güçlendirmekten başka
fonksiyonları da bulunur. Araştırmacı Kraus, kalsiyumun düşük yağlı süt
ve süt ürünlerinden alınmasını tavsiye etmekte, ancak yiyeceklerle
yeterli kalsiyum alınmadığında kalsiyum ihtiva eden preparatların
kullanılmasını önermektedir. Makale Journal of the National Cancer
Institute'de yayınlandı. (InteliHealth 19.3.2002)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:26 pm

İşlenmiş etlerle şeker hastalığı arasında ilişki var. Sosis ve pastırma
gibi işlenmiş etleri çok yiyen erkeklerde yetişkin tip şeker hastalığı
riski yaklaşık % 50 artıyor. Harwardlı araştırmacılar binlerce erkeğin
beslenme alışkanlıklarını araştırdıklarında, pastırma, sosis, sucuk,
salam gibi yiyecekleri sık tüketenlerde yetişkin tip şeker hastalığı
riskinin bu yiyecekleri az tüketenlere göre yaklaşık % 46 daha fazla
olduğunu buldular. Sonuçları Diabetes Care adlı dergide yayınlanan
çalışmayı yapan araştırmacılar, insanların bu yiyecekleri daha az
tüketmeleri gerektiğini ifade ediyorlar. Yetişkin tip şeker hastalığı
riskinde en fazla artış, işlenmiş etleri haftada 5 defa veya daha fazla
yiyenlerde meydana gelmektedir. Çalışmanın verileri araştırma
başladığında sağlıklı ve 40-75 yaşlarında olan 42.504 erkeğin diyet
verilerinin 1986 yılından itibaren 12 yıl süreyle toplandığı Sağlık
Profesyonelleri Takip Çalışması'ndan elde edildi. Sigara kullanımı, yağ
alımı ve fizik aktivite durumu gibi, etkileri bilinen faktörlere göre
sonuçlarda düzeltme yapıldıktan sonra, işlenmiş etlerin fazla
tüketiminin şeker hastalığı için bağımsız bir risk faktörü olduğu
netleşti. Etki miktarla ilişkiliydi: Bu yiyeceklerden ne kadar fazla
yiyorsanız risk o kadar fazlaydı. Yine de sonuçların başka araştırmalar
tarafından da desteklenmesi gerekmektedir. Şeker hastası olan Amerikalı
sayısının yaklaşık 16 milyon olduğu tahmin edilmektedir. (InteliHealth
26.2.2002)
Gebelikte balık tüketimi faydalı. Gebelik sırasında balık yemek erken
doğumdan ve düşük doğum ağırlığından koruyor. Danimarkalı
araştırmacılar 8.700'den fazla gebede balık tüketimi ile erken doğum ve
düşük doğum ağırlığı arasındaki münasebeti araştırdılar. Balıkta
bulunan n-3 yağ asitlerinin kalb krizini azalttığı, hattâ erken
doğumdan ve düşük doğum ağırlığından korunma sağladığı zaten
biliniyordu. Fakat n-3 yağ asitlerinin ne kadar az kullanılmasının
erken doğum ve düşük doğum ağırlığı için risk faktörü olduğunu gösteren
bir çalışma yoktu. Sonuçları British Medical Journal'da yayınlanan bu
çalışma, erken doğum riskinin hiç balık yemeyenlerde % 7, haftada en az
bir kere balık yiyenlerde ise sadece % 1,9 olduğunu gösterdi.
Araştırmacılar erken doğumdan ve düşük doğum ağırlığından korunmak
için, balık tüketmeyen gebelere balıklarda ve balık yağında bulunan n-3
yağ asitlerinin verilebileceğini söylüyorlar. (MedMD Health 25.2.2002)

Gebelikten önceki şişmanlık bebekte ve annede problemlere yol açıyor.
ABD'de Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi, Amerikan Çocuk Akademisi,
Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Koleji gibi
kuruluşlarda çalışan 29 beslenme bilimcisi, idareci ve politika
belirleyicisinin oluşturduğu bir komite, gebelikten önceki doğum
ağırlığının hekimlerin şimdiye kadar kabul ettiklerinden daha mühim
olduğunu gösterdi. Gebelikten önceki şişmanlık annelerde doğuma bağlı
şeker hastalığı, tehlikeli şekilde yüksek kan basıncı ve hastaneye
yatma riskini artırıyor, bebeklerin erken ve/veya problemli doğmasına
yol açabiliyordu. Bebekler büyüdüğünde ise şişmanlık, kalb hastalığı
veya şeker hastalığı riski daha fazlaydı. Doğurganlık döneminde olan
kadınlarda şişmanlık bilhassa tehlikelidir, çünkü şişmanlığın nesilden
nesile taşınmasına yol açar. Bu yüzden komite genç kadınlara
gelecekteki çocuklarını düşünerek enerji alımını azaltmak için daha
küçük porsiyonlar tüketmelerini, kendi işlerini kendilerinin görmesini
ve daha fazla fizik aktivite yapmalarını tavsiye etmektedir.
(InteliHealth 25.2.2002)

Aşılar bebekler için güvenli. Bebeklerinin aşılanmasının güvenli olup
olmadığını merak eden anne-babalar rahat olabilirler. Amerikan Tıp
Enstitüsü araştırmacıları aşılar hakkında yapılan çok sayıdaki
çalışmayı gözden geçirdiler. 2 yaşına kadar tavsiye edilen ve sayıları
20'ye ulaşabilen aşılar çocuğun ileride tip 1 şeker hastalığına, soğuk
algınlığına, kulak iltihabına, zatürreye veya menenjite yakalanma
riskini artırmıyordu. Buna karşılık bu aşıların çocukluk döneminde
görülebilen, bazıları çok ciddi sakatlıklara ve ölüme yol açabilen,
hastalıklara karşı çok önemli ölçüde korunma sağladıkları ise
ortadaydı. (InteliHealth 21.2.2002)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
ultrAslan
Admin
Admin
ultrAslan


Erkek Mesaj Sayısı : 1864
Location : İstanbul
Kayıt tarihi : 04/04/08

İnternetten Sağlık Haberleri Empty
MesajKonu: Geri: İnternetten Sağlık Haberleri   İnternetten Sağlık Haberleri EmptyPerş. Mayıs 22, 2008 7:26 pm

Güneş lambaları kanser riskini artırıyor. Göz alıcı bir bronzlaşma için
güneş lambalarını kullanan kişilerde bazı deri kanserlerinin görülme
riski iki katına çıkıyor. Genç yaşta bronzlaşmaya çalışanlarda bu risk
daha fazla. ABD�de yılda yaklaşık 28 milyon kişi 25,000 bronzlaşma
salonuna yaklaşık 5 milyar dolar bırakmaktadır. Bronzlaşma işinin
ticareti ile uğraşanlar yanmadığınız müddetçe bronzlaşmanın herhangi
bir sağlık problemine yol açmadığını söylüyorlardı. Journal of the
National Cancer Institute�de yayınlanan bir çalışma ise bunun gerçek
olmadığını gösterdi. Bronzlaştırıcı cihaz kullananlarda skuamöz hücreli
deri kanseri 2.5, bazal hücreli kanser 1.5 kat daha fazla görülüyordu.
20 yaşından önce bu cihazları kullananlarda ise risk sırasıyla 3.6 ve
1.8 kat daha fazlaydı. (Healthy Update 12.2.2002, InteliHealth 6.2.2002)

Ilımlı depresyon yaşlılarda bazı hastalıklarla mücadele kabiliyetini
azaltabilir. Yaşlıların % 15�57�si müzmin depresyon geçirmektedir.
Amerikalı araştırmacılar klinik seviyeye çıkmayacak kadar hafif müzmin
depresyonun bile yaşlıların bağışıklık sistemini baskılayabildiğini
gösterdiler. Kişi ne kadar yaşlı ise bağışıklık sisteminin baskılanması
o kadar fazla idi. Sonuçları Journal of Abnormal Psychology�de
yayınlanan çalışma, ortalama yaşları 72.5 yıl olan 78 yaşlı üzerinde
yapıldı. Müzmin depresyonu olan 22 yaşlı ile olmayan 56 yaşlının
bulaşıcı hastalık etkenleri ile mücadele etmek üzere yeterli akyuvar
oluşturabilme kabiliyetleri karşılaştırıldı. Depresyonu olanların 15�i,
olmayanların 25�i bakıcıya ihtiyaç duyuyordu. Çalışma depresif
belirtilerin yaşlanmaya tipik olarak eşlik eden bağışıklık sistemi
zayıflığını artırabildiğini gösterdi. Yaşlanmaya ek başka faktörler de
yaşlıların bağışıklık sistemindeki zafiyeti artırıyordu. Çalışmada
içtimaî destek eksikliğinin de depresyon için bir risk faktörü olduğu
bulundu. Ilımlı depresyonun yol açtığı yaşlılıkla ilişkili bağışıklık
değişiklikleri bulaşıcı hastalık ve kanser görülme riski ve şiddeti ile
irtibatlıydı. Bu yaş grubunda ılımlı depresyon sıklığı fazla olduğu
için ılımlı depresyonun tespiti ve tedavisi yaşlıların daha sağlıklı
yaşamalarına katkıda bulunacaktır. (InteliHealth 11.2.2002)

Gündüz uyuklama yaşlılarda zihin problemlerinin göstergesi olabilir.
Yaşlıların sayısı arttıkça bu hızla büyüyen topluluğun sağlık
ihtiyaçları hakkında yapılan araştırmalar da önem kazanmaktadır.
Yaşlıların % 4�10�unda kavrama problemi olduğuna inanılmaktadır.
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırmacıları gün içerisinde
aşırı uyumanın kavrama problemlerinin erken bir belirtisi olabileceğini
buldular. Yaşı 60 ve üstündeki 1000�den fazla kişi ile yapılan
mülakatlarda bu kişilerin % 13.6�sının gün içerisinde aşırı yorgun
olduğu ortaya çıktı. Gündüz aşırı uyuyan kişilerde kavrama bozukluğu,
gündüz aşırı uyumayanlara göre daha sıktı. Araştırmacılar kavrama
azalmasının yaşlı hastaların içtimaî hadiselere dahil olmaları teşvik
edilerek azaltılabileceğini veya önlenebileceğini belirtmektedirler.
Çalışmanın sonuçları Archives of Internal Medicine�de
(2002;162:201�201) yayınlandı. (Ivanhoe Newswire 4.2.2002)
Hızlı kilo alan bebekler daha sonra şişmanlığa eğilimli olabiliyorlar.
Yeni bilgiler 4�12 yaşları arasındaki Amerikalı çocukların % 18�inin
şişman olduğunu göstermiştir. Sonuçları Pediatrics dergisinin Şubat
2002 sayısında yayınlanan bir çalışmada, hayatlarının ilk 4 ayında çok
hızlı kilo alan bebeklerin sonra da şişmanlığa eğilimli olabildiklerini
gösterildi. Doğumdaki ve 1 yaşındaki ağırlık ne olursa olsun, bu
bebeklerin 7 yaşında aşırı kilolu olma ihtimali ilk 4 ayda daha az kilo
alan bebeklere göre daha fazlaydı. 19.397 çocuk üzerinde yapılan
çalışma, şişmanlığın temelinde kalıtımın bulunduğunu bir kez daha
gösterdi. İlk 4 ayda bebeklerin vücut ağırlığının 1.800�4.500 (ortalama
2.700) gram arasında arttığı tespit edildi. Bu dönemde fazladan alınan
her 450 gram için 7 yaşında aşırı kilolu olma riski % 30 daha fazla
idi. (InteliHealth 4.2.2002)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
 
İnternetten Sağlık Haberleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: GENEL SAĞLIK-
Buraya geçin:  
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar