DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 Hz.Ömer (r.a.)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

Hz.Ömer (r.a.) Empty
MesajKonu: Hz.Ömer (r.a.)   Hz.Ömer (r.a.) EmptyCuma Haz. 20, 2008 2:43 pm

Hz. ÖMER B. HATTAB (r.a)

Ikinci Rasid
Halife. Islâmi yeryüzüne yerlestirip, hakim kilmak için
Resulullah (s.a.s)'in verdigi tevhidî mücadelede ona en yakin
olan sahabilerden biri. Hz. Ömer (r.a), Fil Olayindan on üç sene
sonra Mekke'de dogmustur. Kendisinden nakledilen bir rivayete
göre o, Büyük Ficar savasindan dört yil sonra dünyaya gelmistir
(Ibnül-Esîr, Üsdül-gâbe, Kahire 1970, IV,146). Babasi, Hattab b.
Nüfeyl olup, nesebi Ka'b'da Resulullah (s.a.s) ile
birlesmektedir. Kureys'in Adiy boyuna mensup olup, annesi, Ebu
Cehil'in kardesi veya amcasinin kizi olan Hanteme'dir (bk.
a.g.e., 145).

Kaynaklar Hz.
Ömer (r.a)'in müslüman olmadan önceki hayati hakkinda fazlaca
bir sey söylemezler. Ancak küçüklügünde, babasina ait sürülere
çobanlik ettigi, sonra da ticarete basladigi bilinmektedir. O,
Suriye taraflarina giden ticaret kervanlarina istirak etmekteydi
(H. ibrahim Hasan, Tarihul-Islâm, Misir 1979, I, 210). Cahiliyye
döneminde Mekke esrafi arasinda yer almakta olup, Mekke sehir
devletinin sifare (elçilik) görevi onun elindeydi. Bir savas
çikmasi durumunda karsi tarafa elçi olarak Ömer gönderilir ve
dönüsünde onun verdigi bilgi ve görüslere göre hareket edilirdi.
Ayrica kabileler arasinda çikan anlasmazliklarin çözümünde etkin
rol alir ve verdigi kararlar baglayicilik vasfi tasirdi (Suyûtî,
Tarihul-Hulefâ, Beyrut 1986, 123; Üsdül-gâbe, IV, 146).

[size=15]Hz. Ömer,
sert bir mizaca sahip olup, Islâma karsi asiri tepki
gösterenlerin arasinda yer almaktaydi. Sonunda o, dedelerinin
dinini inkâr eden ve tapindiklari putlara hakaret ederek
insanlari onlardan yüz çevirmege çagiran Muhammed (s.a.s)'i
öldürmeye karar vermisti. Kilicini kusanarak, Peygamberi
öldürmek için harekete geçmis, ancak olayin gelisim sekli onun
müslümanlarin arasina katilmasi sonucunu dogurmustu.
Tarihçilerin ittifakla naklettikleri rivayete göre, Ömer
(r.a)'in müslüman olusu söyle gerçeklesmisti: Ömer, Resulullah
(s.a.s)'i öldürmek için onun bulundugu yere dogru giderken,
yolda Nuaym b. Abdullah ile karsilasti. Nuaym ona, böyle öfkeli
nereye gittigini sordugunda o, Muhammed (s.a.s)'i öldürmeye
gittigini söylemisti. Nuaym, Ömer'in ne yapmak istedigini
ögrenince ona, kizkardesi ve enistesinin yeni dine girmis
oldugunu söyledi ve önce kendi ailesi ile ugrasmasi gerektigini
bildirdi. Bunu ögrenen Ömer (r.a), öfkeyle enistesinin evine
yöneldi. Kapiya geldiginde içerde Kur'an okunmaktaydi. Kapiyi
çalinca, içerdekiler okumayi kesip, Kur'an sayfalarini
sakladilar. içeri giren Ömer (r.a), enistesini dövmeye baslamis,
araya giren kizkardesinin aldigi darbeden dolayi burnu kanamisti.
Kizkardesinin ona, ne yaparsa yapsin dinlerinden
dönmeyeceklerini söyleyerek kararliligini bildirmesi üzerine,
ona karsi merhamet duygulari kabarmaya baslamis ve okuduklari
seyleri görmek istedigini söylemisti. Kendisine verilen
sahifelerden Kur'an ayetlerini okuyan Ömer (r.a), hemen orada
imân etti ve Resulullah (s.a.s)'in nerede oldugunu sordu. O
siralarda müslümanlar, Safa tepesinin yaninda bulunan Erkam
(r.a)'in evinde gizlice toplanip ibadet ediyorlardi. Resulullah
(s.a.s)'in Daru'l-Erkam'da oldugunu ögrenen Ömer (r.a), dogruca
oraya gitti. Kapiyi çaldiginda gelenin Ömer oldugunu ögrenen
sahabiler endiselenmeye basladilar. Zira Ömer silahlarini
kusanmis oldugu halde kapinin önünde duruyordu. Hz. Hamza: "Bu
Ömer'dir. iyi bir niyetle geldiyse mesele yok. Eger kötü bir
düsüncesi varsa, onu öldürmek bizim için kolaydir" diyerek
kapiyi açtirdi. Resulullah (s.a.s), Ömer (r.a)'in iki yakasini
tutarak; "Müslüman ol ya Ibn Hattab! Allahim ona hidayet ver!"
dediginde, Ömer (r.a), hemen Kelime-i sehadet getirerek imân
ettigini açikladi (Ibn Sa'd, Tabakatu'l Kübra, II, 268-269;
Üsdül-gâbe, IV, 148-149; Suyûtî, Tarihu'l-Hulefa, Beyrut 1986,
124 vd.). Rivayetlere göre Ömer (r.a)'in müslüman olusu,
Resulullah (s.a.s)'in yapmis oldugu; Allahim! Islâmi Ömer b. el-Hattab
veya Amr b. Hisam (Ebû Cehil) ile yücelt" seklinde bir duanin
sonucu olarak gerçeklesmisti (Ibnul-Hacer el-Askalânî, el-isâbe
fi Temyîzi's-Sahâbe, Bagdat t.y., II, 518; Ibn Sa'd, ayni yer;
Suyûtî, a.g.e., 125).
[/size]

[size=15]Ömer (r.a),
risaletin altinci yilinda müslüman olmustur. O, iman edenlerin
arasina katildigi zaman müslümanlarin sayisi yetmis seksen kisi
kadardi (Ibn Sa'd, ayni yer).
[/size]

Mekkeli
müsriklerin, gösterdigi zorbaca tepkiden dolayi müslümanlar,
Beytullah'a gidip namaz kilamiyor ve ancak gizlice bir araya
gelebiliyorlardi. Ömer (r.a) müslüman olunca dogruca
Beytullah'in yanina gitti ve müslüman oldugunu haykirdi. Orada
bulunanlar siddetli tepki gösterdi. Ancak o, müsriklere karsi
savasini sürdürerek onlarin, müslümanlara gösterdigi muhalefeti
kirdi ve bir avuç müslümanla birlikte herkesin gözü önünde
Beytullah'ta namaza durdu. Onun bu sekilde saflarina katilmasi
müslümanlara büyük bir moral destegi saglamisti. Abdullah Ibn
Mes'ud'un; "Ömer'in müslüman olusu bir fetihti" (Üsdül-gâbe, IV,151;
Ibn Sa'd, a.g.e., III, 270) sözü bunu açikça ortaya koymaktadir.
Taberî'nin Ibn Abbas'tan tahric ettigi bir hadise göre,
müslümanligini ilk ilân eden kimse Hz. Ömer (r.a) olmustur (Suyûtî,
a.g.e.,129). Ömer (r.a) benligini kusatan imanin verdigi
heyecanla, küfre karsi açik ve net bir sekilde, hiç bir tehdide
aldiris etmeden mücadele ediyordu. Müsrikler, secaat ve
kararliligini eskiden beri bildikleri için ona satasmaya cesaret
edemiyorlardi.

Müslüman
olduktan sonra sürekli Resulullah (s.a.s)'in yaninda bulunmus,
onu korumak için elinden gelen gayreti göstermistir. O, imân
ettikten sonra müsriklere karsi çok sert davranmis ve dinini her
ortamda, kimseden çekinmeden herkese meydan okuyarak savunmustur.
Islâm tebliginin yeni bir veche kazanmasi için Medine'ye hicret
emrolundugu zaman müslümanlar Mekke'den gizlice Medine'ye göç
etmeye basladiklarinda, Hz. Ömer, gizlenme ihtiyaci duymamisti.
Ömer (r.a), beraberinde yirmi arkadasi oldugu halde Medine'ye
dogru yola çikmisti. Hz. Ali (r.a) onun hicretini su sekilde
anlatmaktadir: "Ömer'den baska gizlenmeden hicret eden hiç bir
kimseyi bilmiyorum. O, hicrete hazirlandiginda kilicini kusandi,
yayini omuzuna takti, eline oklarini aldi ve Kâ'be'ye gitti.
Kureys'in ileri gelenleri Kâ'be'nin avlusunda oturmakta idiler.
O, Kâ'be'yi yedi defa tavaf ettikten sonra, Makâm-i ibrahim'de
iki rek'at namaz kildi. Halka halka oturan müsrikleri tek tek
dolasti ve onlara; "Yüzler pIslesti. Kim anasini evladsiz,
çocuklarini yetim, karisini dul birakmak istiyorsa su vadide
beni takip etsin" dedi. Onlardan hiç biri onu engellemeye
cesaret edemedi (Suyûtî, a.g.e., 130). Bunun içindir ki Ibn
Mes'ud; "Onun hicreti bir zaferdi" (Ibn Sa'd, ayni yer; Üsdül-gâbe,
IV, 153) demektedir.

Ömer (r.a),
Medine dönemi boyunca Islamin yücelisini etkileyen bütün
olaylara aktif olarak istirak etmistir. Resulullah (s.a.s)'in
önemli kararlar alacagi zaman görüslerine basvurdugu kimselerin
basinda Ömer (r.a) gelir. Onun ileri sürdügü görüsler o kadar
isabetliydi ki; bazi ayetler onun daha önce isaret ettigine
uygun olarak nazil oluyordu. Resulullah (s.a.s) onun bu durumunu
su sözüyle ifade etmekteydi: "Allah, hakki Ömer'in dili ve kalbi
üzere kildi" (Üsdül-gâbe, IV, 151).

Ömer (r.a),
Bedir, Uhud, Hendek, Hayber vb. gazvelerin hepsine ve çok sayida
seriyyeye katilmis, bunlarin bansinda komutan olarak görev
yapmistir. Bunlardan biri Hicretin yedinci yilinda
Havazinliler'e karsi gönderilen seriyyedir.

Ömer (r.a),
bütün meselelere karsi net ve tavizsiz tavir koymakla taninir.
Onun küfre karsi düsmanligi; müsriklerin, Islâma karsi olan
saldirilarini hazmedememe konusundaki hassasiyeti; bazi
kararlara siddetle karsi çikmasina sebep olmustur. Hudeybiye'de
yapilan anlasmanin müsrikler lehine görünen maddelerine karsi
çikisi bunlardan biridir. Ancak o, Resulün, Allah Teâlâ'nin
gösterdigi dogrultuda hareket etmekten baska bir sey yapmadigi
uyarisi karsisinda, hemen kendini toparlamis ve olayin iç
gerçegini kavramisti.

Resulullah
(s.a.s)'in vefatinin hemen pesinden ortaya çikan karisikligin Hz.
Ebû Bekir'in halife seçilmesiyle yok edilmesinde Hz. Ömer büyük
rol oynamistir. Hz. Ebû Bekir'in kisa halifelik döneminde en
büyük yardimcisi Ömer (r.a) olmustur.

Hz. Ebû
Bekir (r.a) vefat edecegini anladiginda, Hz. Ömer'i kendisine
halef tayin etmeyi düsünmüs ve bu düsüncesini açiklayarak bazi
sahabilerle istisarelerde bulunmustu. Herkes Ömer (r.a)'in
fazilet ve üstünlügünü kabul etmekle beraber, onu bu is için
biraz sert mizacli buluyorlardi. Hatta Talha (r.a) ve diger bazi
sahabiler ona; "Rabbin seni Ömer'i hafife tayin ettiginden
dolayi sorgularsa ona ne cevap vereceksin? Bilirsin ki Ömer
oldukça sert bir kimsedir" demIslerdi. Hz. Ebû Bekir onlara;
"Derim ki: Allahim! Kullarinin en iyisini onlara halife yaptim"
karsiligini vermisti. Sonra da Hz. Osman'i çagirarak bir kâgida
Hz. Ömer'i halife tayin ettigini yazdirdi. Kâgit katlanip
mühürlendikten sonra, Hz. Osman disari çikarak insanlardan
kâgitta yazili olan kimseye bey'at edilmesini istedi.
Oradakilerin bey'at etmesiyle Hz. Ömer'in II. Rasid halife
olarak is basina gelisi gerçeklesmis oldu (Üsdü'l-gâbe, IV,168-199;
Ibn Sad, a.g.e., III, 274 vd.; Suyûtî a.g.e., 92-94).



En son nida_ül islam tarafından Cuma Haz. 20, 2008 2:50 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

Hz.Ömer (r.a.) Empty
MesajKonu: Geri: Hz.Ömer (r.a.)   Hz.Ömer (r.a.) EmptyCuma Haz. 20, 2008 2:45 pm

Hz. Ömer
Döneminde Islam Devleti ve Fetihler

Resulullah
(s.a.s)'in sagliginda Arap yarimadasi Islâmin hakimiyetine boyun
egdirilmis ve insanlar bölük bölük ihtida ederek müslümanlarla
bütünlesmIslerdi.

Bunun
pesinden Resulullah (s.a.s), Islam tebliginin insanlara
ulastirilmasinin önünde bir set teskil eden, müsrik zalim
güçlerden biri olan Bizans imparatorluguna karsi askerî
seferleri baslatmisti. Ebû Bekir (r.a), Resulullah (s.a.s)'in
vefatindan hemen sonra ortaya çikan Ridde hareketlerini
bastirdiktan sonra, Bizans hakimiyetindeki topraklara askerî
akinlar baslatmis, öte taraftan çagin despot devletlerinden
ikincisi olan iran imparatorluguna karsi da askerî faaliyetlere
girismisti. Hz. Ömer (r.a)'in üzerine düsen, bu siyaseti devam
ettirmekten ibaretti. Hz. Ömer bir taraftan Suriye'nin fethinin
tamamlanmasi için gayret gösterirken, öte taraftan iran
cephesinde netice almak için ordular sevkediyordu. Kadisiye
savasiyla iran ordusu hezimete ugratilmis ve Kisrâ, saraylarini
Islam ordusuna terk ederek doguya kaçmak zorunda kalmisti.
Pespese gönderilen ordularla iranin bazi bölgeleri savas ile,
bazi bölgeleri de sulh yoluyla Islam'in hakimiyetine boyun
egdirilmisti. Kuzeye yönelen Mugîre b. su'be, Azerbaycani sulh
yoluyla ele geçirmisti. Ermenistan bölgesi fethedilen yerler
arasindaydi.

Suriye'nin
fethi tamamlandiktan sonra bu bölgedeki askerî harekât batiya
dogru kaydirildi. Etraftaki sehir ve kasabalar fethedildikten
sonra Kudüs kusatma altina alindi. sehirdeki hristiyanlar bir
süre direndilerse de sonunda baris istemek zorunda kaldilar.
Ancak, komutanlardan çekindikleri için sart olarak sehri bizzat
halifeye teslim etmek istediklerini bildirmIslerdi. Durum Ebu
Ubeyde tarafindan bir mektupla Hz. Ömer (r.a)'a bildirildi. Hz.
Ömer (r.a) Ashabin ileri gelenleriyle istisare ettikten sonra,
Medine'den komutanlariyla bulusmayi kararlastirdigi Cabiye'ye
dogru yola çikti. Cabiye'de yapilan bir anlasmadan sonra Hz.
Ömer, bizzat Kudüs'e kadar giderek sehri teslim aldi (H.16-M.
637). Hz. Ömer (r.a) kisa bir müddet Kudüs'te kaldiktan sonra
Medine'ye geri döndü.

Bu arada
iran cephesinde durumlar karismaya baslamisti. Hz. Ömer, bölgede
bulunan ordulari takviye ederek iran meselesini kesin bir sonuca
baglamaya karar verdi. Hicri 21 yilinda baslayan ve sürekli
takviye edilen akinlarla Azerbaycan ve Ermenistan da dahil olmak
üzere, Horasan'a kadar bütün iran topraklari Islam devletinin
sinirlari içine alinmis ve Fars cephesinde askerî harekâtlar
tamamlanmisti.

Öte taraftan
Amr b. el-As, hazirlayip uygulamaya koydugu harekât planiyla
Misir'i fethetmeyi basarmis, müslümanlari Misir'dan geri
püskürtmek için iskenderiyede hazirliklara girisen Bizanslilarin
üzerine yürüyerek burayi ele geçirmisti (H. 21). Böylece
Suriye'den sonra, Misir'da da Bizans'in hakimiyetine son
verilmis oluyordu (Sibli Numanî, Bütün yönleriyle Hz. Ömer ve
Devlet idaresi, Terc. Talip Yasar Alp, istanbul t.y., I,
285-286).

Islam
ordularinin fethettigi bölgelerdeki halk, müslümanlardan
gördükleri müsamaha ve âdil davranIslardan etkilenerek kitleler
halinde Islâma giriyorlardi. Asirlarca Bizans ve iran
devletlerinin zulmü altinda ezilen, horlanan topluluklar Islâmin
kusatici merhameti ile yüz yüze geldiklerinde müslüman olmakta
tereddüt göstermiyorlardi. Kendi dinlerinden dönmek istemeyenler
ise hiç bir baskiya maruz kalmadiklari gibi, genis bir inanç
hürriyetine kavusuyorlardi.

Hz. Ömer,
bir taraftan Islâmin insanliga tebliginin önündeki engelleri
kaldirmak için ordular sevkederken, öte taraftan da henüz
müesseselerine kavusmamis bulunan devleti teskilatlandirmaya
çalisiyordu.

Hz. Ömer'den
önce, orduya katilan askerler ve bunlara dagitilan paralar
belirli defterlere yazilip kayit altina alinmazdi. Bu durum
normal olarak bazi karisikliklarin çikmasina sebep olur, gelir
ve giderlerin hesabi yapilamazdi. ilk zamanlar buna pek ihtiyaç
da yoktu. Ancak devletin sinirlari genIslemis ve bu genis
cografya içerisinde devletin etkinligini saglayabilmek için
idarî düzenlemeler yapilmasi zarureti dogmustu. O, ilk olarak
askerlerin kayitlarinin tutuldugu ve fey ve ganimet gelirlerinin
dagitiminin kaydedildigi "divan" teskilatini kurdu.


Ayrica,
Suriye ve Irak'ta bulunan divanlar varliklarini korumuslardir.
Bunlar vergilerin toplanmasi ile alakali çalismalari
yürütmekteydiler. Suriye ve Irak'taki divanlar her ne kadar iran
ve Bizans malî teskilatindan kalma idiyse de, onun Medine'de
tesis ettigi divan hiçbir yabanci tesir söz konusu olmaksizin,
ortaya çikan ihtiyaçlari karsilamak için kurulmustur. Hz. Ömer,
feyden elde edilen gelirlerden verdigi atiyyeleri bir
gruplandirmaya tabi tutmustur.

Hz. Ömer,
yargi (kaza) Islerini bir düzene koymak için valilerden ayri ve
bagimsiz çalisan kadilar tayin eden ilk kimsedir. O, Kufe'ye,
sureyh b. el-Haris'i, Misir'a da Kays b. Ebil-As es-Sehmî'yi
kadi tayin etmistir. Onun Medine'deki kadisi Ebû Derda (r.a)'dir.
Bu dönemin taninmis kadilarindan birisi de Ebu Mûsa el-Esari'dir.
Hz. Ömer, tayin ettigi kadilara, görevlerini ne sekilde ifa
etmeleri gerektigine dair talimatlar verir ve onlarin bu çerçeve
disina çikmamalarini tenbihlerdi (Mustafa Fayda, Dogustan
Günümüze Büyük Islâm Tarihi, istanbul 1986, II, 176-177).


Hz. Ömer
(r.a)'in, üzerinde titizlikle durdugu ve asla müsamaha
göstermedigi en önemli konu adâlet meselesiydi. O, mevki, rütbe,
soyluluk vb. hiçbir ayirim gözetmeden haklarin sahiplerine
verilmesi için çok siddetli davranmistir. Bu konuda onun yaninda
bir köle ile efendisi arasinda bir fark yoktur.

O, her
tarafta adâletin eksiksiz yerine getirilmesi, muhtaç ve yoksul
kimselerin gözetilmesi için ülkenin en ücra köselerindeki
durumlardan zamaninda haberdar olmak için imkân olusturmaya
çalisti. O, muhtaç kimseler konusunda din ayirimi gözetmemis,
hristiyan ve yahudilerden olan yoksullara da yardimlarda
bulunmustur.

Devletin
temel görevlerinden birisi ilmin insanlara ulastirilmasidir. Hz.
Ömer, fethedilen bölgelerde okullar açmis, buralara müderrIsler
tayin etmis ve Kur'an-i Kerim'i okumak ve onunla amel edebilmek
için gerekli olan egitimin verilmesini saglama yolunda gayret
sarfetmistir. Islâm'in, müslüman olan insanlara ögretilmesi ve
teblig çalismalarinin yürütülmesi için sahabîlerden ve diger
âlimlerden istifade etmis ve onlari degisik bölgelerde
görevlendirmistir. Kur'an, Hadis ve Fikih ögretimi ile ugrasan
bu âlimlere büyük meblaglar tutan maaslar baglamistir. Hz. Ömer,
devletin her tarafinda camiler insa ettirmisti. Onun zamaninda
dört bin tane cami yapilmis oldugu rivayet edilmektedir (Ahmed
en-Nedvi, Asri Saadet, Terc. Ali Genceli, istanbul 1985, I,
317). ilk defa bir takvimin kullanilmasina Hz. Ömer zamaninda
ihtiyaç duyulmus ve böylece Hicret esas alinarak olusturulan
takvimle devlet Islerinde tarihleme açisindan ortaya çikan
problemler ortadan kaldirilmistir (H. 16).

Islâm
devleti, bagimsiz bir devlet olmasina ve çok genis bir cografî
sahayi kaplayan ekonomik faaliyetlerin yürütülmesine ragmen,
kullanilan paralar yabanci kaynakliydi. Irak ve iran
bölgelerinde Fars dirhemleri; Suriye ve Misir taraflarinda da
Bizans dinarlari tedavülde bulunmaktaydi. Bu durum o devirde
henüz hissedilmeye baslanmamis olsa bile, bir ekonomik baski
tehlikesini beraberinde getirmekteydi. Hz. Ömer'in, devleti
müesseselere kavusturup yapisini saglamlastirmaya çalisirken, bu
duruma da müdahale etmemesi düsünülmezdi. O, Hicri 17 de para
bastirarak piyasaya sürdü. Ayrica Halid b. Velid'in Taberiye'de
Hicrî 15 tarihinde dinar darbettirdigi de bilinmektedir (Hassan
Hallâk, Dirâsât fî Tarihil-Hadâretil-Islamiye, Beyrut 1979,
13-15). Hz. Ömer (r.a), Islâm devletinin disaridan gelebilecek
saldirilara karsi güvenligini saglamak ve ordulari düsman
bölgelerine yakin yerlerde bulundurabilmek için ordugah sehirler
tesis etmistir. iran ve Hindistan taraflarindan gelebilecek
deniz akinlarina karsi Basra ordugah sehri kuruldu. Bu sehrin
mevkii bizzat Hz. Ömer tarafindan tesbit edilmistir. O, bu is
için Utbe b. Gazvan'i görevlendirmisti. Utbe, sekizyüz adamiyla
o zaman bos ve issiz olan Haribe bölgesine gelip H. 14 yilinda
Basra sehrinin insasina basladi.

Sa'd b. Ebi
Vakkas, Kadisiye'de kazandigi büyük zaferden sonra iran içlerine
akinlara baslamisti. Onun ordusu Medâin'de bulunmaktaydi. Ancak
buranin ikliminin Arap askerlerin sagligini olumsuz yönde
etkiledigi anlasilinca, Hz. Ömer, Sa'd'a iklim bakimindan uygun
ve merkez ile arasinda deniz bulunmayan bir yer bulup burada bir
sehir kurmasi talimatini verdi. Bu is için görevlendirilen
Selmân ve Huzeyfe, Kufe mevkiini uygun buldular. H. 17 de
kurulan bu ordugah sehir kirk bin kisiyi iskân edebilecek
büyüklükte insa edildi.

Amr b.
el-As, Misir'i fethettikten sonra iskenderiye'yi karargah
edinmek için Hz. Ömer (r.a)'dan izin istedi. Hz. Ömer (r.a),
haberlesme açisindan endise duydugu için Kendisiyle Misir'daki
kuvvetler arasinda bir nehrin bulunmasini kabul etmedi. Amr,
Nil'in dogu yakasina geçerek burada Fustat adli sehri kurdu (H.
21). Bu ordugah sehirlerinden baska yine askerî amaçli merkezler
de olusturulmustur.

Hz. Ömer'in
idare anlayisi Hz. Ömer, toplumu ilgilendiren meselelerde karar
verecegi zaman müslümanlarin görüsüne basvurur, onlarla istisare
ederdi. O "istisare etmeden uygulamaya konulan Isler
basarisizliga mahkûmdur" demekteydi. istisarede takip ettigi
yöntem suydu: Önce meseleyi müslümanlarin ulasabildigi çogunlugu
ile görüsür, pesinden Kureysliler'in düsüncesini sorar, son
olarak da sahabilerin görüslerini alirdi. Böylece en isabetli
fikir ortaya çikar ve uygulamaya konulurdu. Hz. Ömer,
müslümanlarin yaptigi Islerde bir hata gördükleri zaman
kendisini uyarmalarini isterdi. Baska dinlere mensup olup, zimmî
statüsünde bulunan kimselerle alâkali Islerde de onlarin
görüslerine bas vurur ve meseleyi onlarla istisare ederdi. Bu
durum Hz. Ömer'in adâlet anlayisinin ne kadar kapsamli oldugunu
ortaya koymaktadir.

Hz. Ömer
idarede görevlendirdigi memurlarina karsi oldukça sert davranir,
onlarin bir haksizlikta bulunmalarina asla göz yummazdi. Halka
karsi ise son derece sefkatle yaklasir, onlarin varsa
gizledikleri problemlerini ögrenip çözümlemek için gece-gündüz
ugrasip dururdu. O bu hassasiyetini: "Firat kiyisinda bir deve
helak olsa, Allah bunu Ömer'den sorar diye korkarim" sözü ile
ortaya koymaktadir. Hz. Ömer, merkezden uzak bölgelerde halkin
durumunu yakindan görmek için seyahatler yapma yoluna gitmisti.
O, insanlarin çesitli dertlerini uzak diyarlarda olmalari
sebebiyle kendisine ulastiramadiklarindan endise ediyordu. Bazi
bölgeleri dolasmasina ragmen baska yerlere gitmeyi tasarladigi
halde ömrü o sehirlere ulasmasina yetmemisti. Islâm tarihinde
adâletin timsali olarak yerini alan Hz. Ömer (r.a) hakkinda
rivayet edilen su olay onun bu sifatla bütünlesmis oldugunun en
açik delilidir.


En son nida_ül islam tarafından Cuma Haz. 20, 2008 2:52 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

Hz.Ömer (r.a.) Empty
MesajKonu: Geri: Hz.Ömer (r.a.)   Hz.Ömer (r.a.) EmptyCuma Haz. 20, 2008 2:46 pm

Bir
defasinda Eslem'le birlikte Harra taraflarinda (Medine'nin dis
bölgesi) dolasirlarken isik yanan bir yer gördü ve Eslem'e; "surada,
gecenin ve sogugun çaresizligine ugramis biri var. Haydi onlarin
yanina gidelim" dedi. Oraya gittiklerinde bir kadini iki
çocuguyla üzerinde tencere bulunan bir atesin etrafinda
otururken gördüler. Hz. Ömer, onlara; "Isikli aileye selâm
olsun" dedi. Kadin selâmi aldiktan sonra yanlarina yaklasmak
için izin alan Hz. Ömer ona yanindaki çocuklarin neden
agladiklarini sordu. Kadin, karinlarinin aç oldugunu söyleyince,
Hz. Ömer merakla tencerede ne pisirdigini sordu. Kadin,
tencerede su bulundugunu, çocuklari yemek pisiyor diye
avuttugunu söyledi ve; "Allah bunu Ömer'den elbette soracaktir"
diye ekledi. Hz. Ömer, ona; "Ömer bu durumu nereden bilsin ki?"
diye sordugunda kadin; "Madem bilemeyecekti ve unutacakti neden
halife oldu" karsiligini verdi. Hz. Ömer bu cevap karsisinda
irkilerek Eslem'le birlikte dogruca erzak deposuna gitti.
Doldurduklari yiyecek çuvalini Eslem tasimak istedi. Ancak Hz.
Ömer (r.a); "Kiyamet gününde benim yüküme ortak olacak degilsin.
Onun için birak da yükümü kendim tasiyayim" diyerek buna izin
vermedi; çuvali omuzuna aldi ve kadinin bulundugu yere götürdü.
Orada bizzat yemegi Hz. Ömer (r.a) hazirlayip pisirdi ve onlari
doyurdu. Eslem; "O, atese üflerken sakaklari arasindan çikan
dumanlari seyrediyordum" demektedir. Hz. Ömer oradan ayrilirken
kadin; "Siz bu ise Ömer'den daha layiksiniz" dedi. Hz. Ömer;
"Ömer'e dua et. Bir gün onu ziyarete gidersen beni orada
bulursun" dedi.

Bu onun
insanlara yardim etmede ve magduriyetlerini gidermede gösterdigi
hassasiyetin örneklerinden sadece bir tanesidir.

Ilmi

Hz. Ömer'in
fikih ilminde ayri bir yeri vardir. O, her yönüyle devleti
teskilatlandirmaya çalisirken diger taraftan da bu
teskilatlanmanin alt yapisi olan ilmî gelismeyi saglayabilmek
için gayret sarfediyordu. Fikih usulünün olusumu Hz. Ömer (r.a)
ile baslar. Fikih ilminin temellerini meydana getiren kaideleri,
karsilastigi kazâî ve idarî meseleleri çözüme kavustururken
takip ettigi yöntemlerle belirlemeye baslamistir. Ondan sahih
senetlerle rivayet olunan fikhî hükümlerin sayisi birkaç bini
bulmaktadir. Hz. Ömer'in içtihadlarinin Islâm hukuku açisindan
çok büyük bir önemi vardir ve Resulullah (s.a.s)'in
hadIslerinden baska hiç bir sey onun bu içtihadlarinin üzerinde
degildir (Muhammed Revvâs Kal'aci, Mevsuatu Fikhi Ömer b. el-Hattab,
1981, 8; Bu kitabta Hz. Ömer'in Fikhî içtihadlari bir araya
toplanarak ansiklopedik bir tarzda tasnif edilmistir).


Hz. Ömer
(r.a), Hadis rivayeti konusunda çok titiz davranmistir. O,
Peygamber (s.a.s)'den hadis rivayet eden bazi kimseleri sorguya
çekmis, onlardan rivayet ettikleri hadIsler için sahid istemisti.
Hz. Ömer'in kendisinden bes yüz otuz dokuz hadis rivayet
edilmistir (Suyutî, a.g.e., 123).

Ayrica o,
Kur'an-i Kerim'in te'vil ve tefsirinde ilim sahibiydi. Ibn
Ömer'den rivayet edildigine göre, kendisine Resulullah (s.a.s)
hayattayken kimlerin fetva verdigi soruldugunda: "Ebu Bekir ve
Ömer'den baskasinin fetva verdigini bilmiyorum" karsiligini
vermisti (H.i. Nasan, Islâm Tarihi, istanbul 1985, I, 319).

Sahsiyeti

Hz. Ömer,
inandigi seyi yerine getirme hususunda siddetli davranmakla
taninir. O, müslüman olmadan önce ilk iman edenlere karsi sert
muamele etmisti. Müslüman olduktan sonra ise bu sertligi
Islâm'in lehine müsriklere karsi yönelmistir. Hz. Ömer Halife
olduktan sonra da dogrularin uygulanmasi ve hakkin elde edilmesi
konusunda titiz davranmaya ve en ufak ayrintilari bile bizzat
takip etmeye asiri dikkat göstermistir. O, bir seyi emrettigi
veya yasakladigi zaman ilk önce kendi ailesinden baslardi. Aile
fertlerini bir araya toplayarak onlara söyle derdi; "sunu ve
sunu yasakladim. insanlar sizi yirtici kusun eti gözetledigi
gibi gözetlerler. Allah'a yemin ederim ki, her hangi biriniz bu
yasaklara uymazsa onu daha fazlasiyla cezalandiririm". Sert bir
mizaca sahip olmasina ragmen insanlara karsi oldukça mütevâzî
davranirdi. Genis topraklari, güçlü ordulari olan bir devletin
baskani olmasi onu diger insanlar gibi mütevazî ve sade bir
hayat yasamaktan alikoyamamistir. Pahali, lüks elbiseler
giymekten kaçinir, diger insanlar gibi gerektiginde alelade
Islerle ugrasmaktan çekinmezdi. Tanimayan kimse onun
müslümanlarin halifesi oldugunu asla anlayamazdi. Çünkü çogu
zaman giydigi elbise yamalarla doluydu.

Hz. Ömer
güçlü bir hitabet kudretine sahipti ve konusurken belig bir
uslubla konusurdu. Onun üstün kabiliyeti yazi için de
geçerliydi. Valilerine yazmis oldugu talimatlari ve mektuplari
Arap dili için bir numune addedilmekteydi. Hz. Ömer siire de
ilgi duyan ve siir zevki olan sahabilerden birisidir. Çok sayida
Arap sairlerinin siirlerini ezberlemis, az da olsa siir
yazmistir. Hz. Ömer ibadet ederken bütün benligiyle Rabbine
yönelirdi. Halife olduktan sonra gündüz Islerinin yogun
olmasindan dolayi nafile namazlarini gece kilar, ev halkini
sabah namazina; "ve namazi ailene emret" (Tâhâ, 20/132)
mealindeki ayeti okuyarak uyandirirdi. O, her sene haccetmeyi
asla ihmal etmez ve hac farizasini yerine getirmek için Mekke'ye
gelen hacilara bizzat riyaset ederdi. Rabbine karsi duydugu
sorumlulugun altinda öylesine ezilirdi ki, kiyamet günü
hesaptan, cezasiz kurtulmayi basarabilirse sevinecegini
söylerdi. O, ölüm döseginde bu endisesini su anlamdaki bir
beyitle dile getiriyordu:

"Müslüman
olusum, namazlari kilip, orucu tuttugum müstesna, nefsime
zulmetmis bulunuyorum" (siblî, a.g.e., II, 373). Hz. Ömer
(r.a)'in, sahsi hayati oldukça sadeydi. Hz. Ömer (r.a), Bizans
ve iran'a karsi büyük ordular sevkeden ve onlari tarihlerinde
pek nadir tattiklari sürekli yenilgilerle perisan eden güçlü ve
muktedir bir devletin baskanidir. Ama o buna ragmen yamali
elbiseler, eskimis sarik ve yirtik ayakkabilarla hayatini
sürdüren bir kisidir. O, bazen dul bir kadina su tasirken
görülür, bazan da günün yorgunlugunu hafifletmek için mescid'in
çiplak zemini üzerinde uyuduguna sahit olunurdu. Medine'den
Mekke'ye çok sayida yolculuk yapmis oldugu halde hiç bir zaman
yanina çadir almamis ve yolda, bir çarsafi dallarin üzerine
gererek basit bir sekilde dinlenmeyi tercih etmistir. Yine bir
gün, Ahnef b. Kays yaninda Araplarin ileri gelenlerinden bazi
kimselerle birlikte Hz. Ömer (r.a)'i ziyarete gitmis; onu,
elbisesinin eteklerini beline sikistirmis oldugu halde kosar bir
vaziyette bulmustu. Ömer (r.a), Ahnef'i gördügünde ona; "Gel de
kovalamaya katil. Devlete ait bir deve kaçti. Bu malda kaç
kisinin hakki oldugunu biliyorsun" dedi. Bu esnada biri ona
neden kendini bu kadar üzdügünü ve deveyi yakalamak için bir
köleyi görevlendirmedigini söyleyince O; "Benden daha iyi köle
kimmis?" diyerek karsilik vermistir (siblî, a.g.e., I, 384-385).
Günlük yasayisini gösteren bu örnekler, Hz. Ömer (r.a)'in
ümmetin sorumlulugunu üstlenen kimselerin yüklenmis olduklari
görevleri ne sekilde yerine getirmeleri ve makamlarinin
cazibesine kapilip siradan insanlarin yasayis tarzindan kopmadan
hükmetmeleri gerektigini, çaglari asan bir örnek sergileyerek
ortaya koymustur. Bir devlet baskani ancak bu sekilde,
insanlardan ve onlarin günlük yasamlarindan kopmadan âdil bir
yönetim kurabilir. Hz. Ömer (r.a)'a âdil sifatini kazandiran,
onun bu sekilde Islâm'i yeryüzüne hakim kilma yolunda varligini
ortaya koymus olmasidir. Hz. Ömer (r.a) geçimini ticaretle temin
ederdi. Bunun yaninda Peygamber (s.a.s)'in Medine'de ona bazi
tarlalar verdigi de bilinmektedir. Hayber'in fethini müteakip
burada ele geçirilen araziler, savasa katilanlar arasinda taksim
edilmisti. Ancak, Hz. Ömer (r.a) kendi payina düsen araziyi
vakfetmis ve bir vakif sartnamesi de düzenlemisti: "Bu arazi
satilamaz, hibe edilemez ve miras yolu ile sahip olunamaz;
geliri fakirlere, akrabaya, kölelere, Allah yolunda, yolcu ve
misafirlere harcanacaktir. Vakfi yöneten kisinin ölçülü olarak
yemesinde ve yedirmesinde bir sakinca yoktur" (Buharî, surût,
19). Islâmda ilk vakif olayi budur.

Halife
olduktan sonra, devlet Isleriyle ugrasmasindan dolayi kendi
iasesinin temini için Ashab'a müracaat etmis, Hz. Ali (r.a)'in
teklifine uyularak ona ve ailesine normal ölçülerde devlet
malindan geçim imkâni saglanmisti. H. 15 yilinda müslümanlara
maas baglandigi zaman, ona da ileri gelen Ashab'a verilen
miktarda, bes bin dirhem maas tayin edilmisti. Ancak onun günlük
gideri çok mütevazi meblagdi. Ömer (r.a), yemek olarak
genellikle sunlari yerdi: Ekmek (bugdaydan oldugu zaman
kepekli), bazen et, süt, sebze ve sirke.

Hz. Ömer
(r.a)'in fazileti ve üstünlügü hakkinda çok sayida sahih hadis
bulunmaktadir. Hz. Ömer din konusunda o kadar tavizsizdi ki,
seytanlar bile onunla karsilasmaktan çekinirlerdi. Bir defasinda
Resulullah (s.a.s)'in yanina gitti. Resulullah (s.a.s)'dan bir
sey istemek için orada bulunan kadinlar, Hz. Ömer'in sesini
duyduklarinda hemen kalkip perdenin arkasina geçtiler. Hz. Ömer
içeri girdiginde Resulullah (s.a.s) gülüyordu. Hz. Ömer ona;
"Allah yasini güldürsün ya Resulullah" dedi. Bunun üzerine
Resulullah (s.a.s); "su benim yanimda olanlara sasarim. Senin
sesini isitince perdeye kostular" dediginde Hz. Ömer; "Ya
Resulullah, onlarin çekinmesine sen daha layiksin" dedi. Sonra
da kadinlara dönerek; "Ey nefIslerinin düsmanlari! Resulullah
(s.a.s)'den çekinmiyorsunuz da benden mi çekiniyorsunuz?"
diyerek onlara çikisti. Kadinlar; "Evet. Sen Resulüllah
(s.a.s)'den sert ve hasinsin" dediler. Resulullah (s.a.s),
Nefsim yed-i Kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, seytan sana
bir yolda rastlamis olsa, mutlaka yolunu degistirirdi" (Müslim,
Fedâilü's-Sahâbe, 22).

Baska bir
rivayette Resulullah (s.a.s) onun için söyle buyurmustu:


"Gökte bir
melek bulunmasin ki Ömer'e saygi duymasin. Yeryüzünde ise bir
seytan bulunmasin ki Ömer'den kaçmasin" (Suyûtî, a.g.e., 133).

Resulullah
(s.a.s), hakki görmek ve onu tatbik etmek konusunda Ömer
(r.a)'in üstünlügünü söyle ifade etmekteydi: "Sizden önce geçen
ümmetlerde bazen ilham sahipleri bulunurdu. Eger benim ümmetimde
onlardan biri bulunursa, Ömer b. Hattab onlardandir" (Müslim,
Fedâilü's-Sahâbe, II). Bu, Hz. Ömer (r.a)'in Islerinde ve
verdigi kararlarda isabetli davranmasini bir anlamda açiklar
niteliktedir. Nitekim Resulullah (s.a.s); Allah dogruyu Ömer'in
lisani ve kalbi üzere kilmistir" (Üsdül-gâbe, IV, 151; Suyutî,
132) demektedir. Bir defasinda da Hz. Ömer'i göstererek söyle
demisti: Bu aranizda yasadigi sürece, sizinle fitne arasinda
kuvvetlice kapanmis bir kapi bulunacaktir" (Suyûtî, ayni yer).

Ömer
(r.a)'in bu durumunu bazi konularda inen ayetlerin daha önce
onun gösterdigi dogrultuda olmasi da te'yid etmektedir. Hz. Ömer
söyle demistir: "Rabbime üç seyde muvafik düstüm: Makam-i
ibrahim'de, hicab'da ve Bedir esirlerinde" (Müslim, Fedâilüs-Sahabe,
II). Hz. Ömer ötekileri zikretmemistir. Örnegin münafiklarin
cenaze namazini kilmamasi için Resulullah (s.a.s)'e inen ayet
bunlardan biridir (bk. Müslim, ayni bab; Hz. Ömer (r.a)'in
görüsleri dogrultusunda nâzil olan ayetler için bk. Suyûtî,
a.g.e., 137-140).

http://www.hzomer.net/
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
 
Hz.Ömer (r.a.)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: HAK DİN İSLAM :: Sahabe Efendilerimiz(K.S.)-
Buraya geçin:  
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar