Kur'an'da, Hz. Âdem'in yaratılışı ile alakalı ayetler, kelimelerinin
köklerine inilerek tahlil edilecek olursa Hz. Âdem'in yaratıldığı yerde
son şekliyle yaratılmış ve kendisine hayat nefhedilmiş olduğu
anlaşılacaktır.
Her şeyden önce Hz. Âdem'in yaratılması bir mucizedir. Nitekim Hz.
Mesih'in mucize olarak yaratılışı da sadece Hz. Âdem misaliyle
anlatılır Kur'an'da. Zira Hz. Mesih'in hilkatini (yaratılış) anlamak ve
anlatmak için Hazreti Âdem'in yaratılma mucizesinden başka bir misal
bulmak da mümkün değildir. "Allah nezdinde İsa'nın durumu, aynen
Âdem'in durumu gibidir. Allah Âdem'i topraktan yaratıp ona 'ol' dedi, o
da derhal oluverdi." (Âl-i İmran Suresi, 3/59) Kur'an'da mucizevî olarak yaratıldığı bildirilen üç kişi
vardır: Hz. Âdem, Hz. Havva ve Hz. Mesih. Hz. Âdem'in ne annesi vardır
ne de babası.. Bu yönüyle o, anne-babasız olarak yaratılan farklı bir
hilkat harikasıdır. Hz. Havva ise, Hz. Âdem'in bir parçasından, yani
ondan bir maya, bir temel unsur alınarak yaratılmıştır. Hz. Mesih'e
gelince onun anası var, fakat babası yoktur. Bu üç fıtrat garibesinin
üçü de Allah'ın mucizesi olarak var edilmişlerdir.
İhtimal, Hz. Âdem'in yaratıldığı balçık, yeryüzünün her
tarafındaki çeşitli elementlerin pek çoğundan yani yerin temel
unsurlarından alınmıştı. Bugünkü ifadesiyle yerin üzerindeki pek çok
element bir araya getirilmek suretiyle bir protein çorbası yapılarak
Hz. Âdem'in iskeleti bununla şekillendirilmişti. Bir hadis beyanına
göre, yapısını oluşturan unsurların farklı yerlerden alınması
dolayısıyla nesli de farklı karakter, renk ve tiplere sahip olacaktı.
(Ebu Davut, Sünnet, 16)
Hz. Âdem'e ruh nefhedilmesinin amiplerde olduğu gibi bölünmeyle
olmadığı açıktır. Allah onun iskeletini olduğu şekilde yapmış ve daha
sonra da onu kendi nefhasıyla canlandırmıştır. Bütün hücreleri baş
başa, omuz omuza tutacak olan ruh, işte bu nefha-i ilahidir. "Ben onu
düzenleyip insan şekline koyduğum ve içine ruhumdan üflediğim zaman,
derhal onun için secdeye kapanınız." (Hicr Suresi, 10/29) ayetinde
anlatılan nefha-i İlahi de işte budur. Hadisin anlattığına göre Âdem (aleyhissalatü ve's selam),
kendine geldiğinde aksırıvermiş ve Allah tarafından "Elhamdülillah"
demesi kendisine telkin edilmişti. Allah da ona "Yerhamükellah-Allah
sana rahmet etsin." diye mukabelede bulunmuştu. Ondan sonda da,
cennette ve yeryüzünde Hz. Âdem'in torunları arasında aksırma ve
selamlaşma bununla başlamış olur. (Bkz.: Buhari, İsti'zan 1; Müslim,
Cennet 28) Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Hz. Âdem, tedrici bir
şekilde yaratılmamıştı; O, bugünkü insanoğlunun şeklinde yaratılmış ve
sonra da ona hayat verilmişti. Naslardan (ayet ve hadis) anlaşılan
budur. Kur'an'da müteşabih ayetler de vardır. Zat-ı ulûhiyete ve O'nun
keyfiyeti bizce meçhul bir kısım icraatlarına dair hakikatler müteşabih
ayetlerle anlatılır. Ama Hz. Âdem'in yaratılışıyla alakalı bütün bu
nasları müteşabihata irca etmek suretiyle balçığı bir sembolle, boyunun
uzunluğunu ve benzeri şeyleri başka sembollerle ifade etmek gibi bir
durum olursa, o zaman; Kur'an'da da yeryüzünde de tek hakikat
kalmayacaktır. Evet, bu şekilde her söz, tevile kalkışılırsa en açık
"Elhamdülillah ben Müslüman'ım" sözünün altında da başka amaçlar
aranacak ve "Acaba ben Müslüman değilim" mi demek istedi gibi tevillere
gidilecektir...!
Hz. Âdem'i harekete geçiren nefha-i İlahi
Doğrusunu Allah bilir fakat bu konuda akla gelen şudur: Hz. Âdem
(aleyhisselam)'ın yaratılış keyfiyeti, -Kur'an'daki ayetler ve sahih
hadislerin ışığında- bir balçıktan alınıp hamur veya belli bir protein
çorbası şekline getirildikten sonra tahcir edilerek (katılaştırma),
ardından kendisine hayat nefhedilmesi şeklinde olmuştur. Yukarıda da
ifade ettiğimiz gibi bu, bir mucizedir. Yani tabii hadiselere bağlı
böyle bir durumu izah etmemiz mümkün değildir. Evet, Hz. Âdem'in
yaratılışı fevkalâdedendir. Aslında diğer yaratmalar fevkalâde değil
mi? Elbette ki onlar da fevkalâdedendir; ama esbabın perdedarlığı
cihetiyle bunları Allah'ın vaz ettiği kanunlar içinde belli çerçevede
izah etmek mümkündür. Tohum toprağa gömülür. Hava, su ona "merhaba"
deyince rüşeym başını dışarıya çıkarır. Çıkarmayabilir de ama âdet-i
İlahi olarak bu böyle cereyan etmektedir. Sonra da çiçeğe, sümbüle,
başağa yürür. Hz. Âdem'in yaratılmasına gelince, o bunlardan başkadır.
İskeletine hayatın nefhedilmesini Cenab-ı Hak, "Tam tesviye edip
kıvamına getirdikten, ruhuna göre bir madde verip iç-dış yapısı
bütünlüğünü hâsıl ettikten, daha doğrusu potansiyel olarak ahsen-i
takvime mazhar kıldıktan sonra kendi ruhumdan ona nefhettim." (Hicr,
15/29) anlamlarına gelen ifadelerle anlatmaktadır. Ruh, her şeyi kemale
erdiren, terbiye edip olgunluğa ulaştıran ilahi bir kanun u emridir.
(Bkz. İsra Suresi, 17/85) Hz. Âdem'e nefhedilen ruh, yine Rabbinden ona
bir emir olarak gelmiştir. -Hâşâ- Cenab-ı Hak için bir ağız, bu ağızda
bir nefes mülahaza etmek ve sonra Hz. Âdem'e nefeslenince Hz. Âdem
hayata mazhar oldu şeklinde düşünmek tecsimdir (Cenab-ı Hakk'ı bir
cisme benzetmek) dolayısıyla da dalalettir. Hayatın nasıl
nefhedildiğinin mecazi manaları da vardır. Bunlar müteşabihattır ve biz
onların hakikatını idrak edemeyiz. Allah'ı idrak edemiyoruz ki,
icraatını idrak edelim. Bildiğimiz tek bir şey vardır: Cenab-ı Hak,
harikulâdeden yarattığı Hz. Âdem'e, nezd-i uluhiyetinde bulunan
harikulâde bir ruhu, harikulâde bir keyfiyet ile intikal ettirmiştir. Hâsılı, Hz. Âdem öyle anlaşılmaktadır ki, "Ve nefahtü fihi min
rûhî - Ona Kendi ruhumdan nefhettim." (Hicr, 15/29) ayetinde anlatılan
bir harikulâde teveccühle mutasavver kaderî bir formattan makdûrî bir
keyfiyete yönlendirilmiştir.
Not: Bu metinler Hocaefendi'nin yetmişli yıllarda cami cemaatinin sorularına verdiği cevaplardan derlenmiştir.
ÖZETLE
1 - Kur'an'da, Hz. Âdem'in yaratılışı ile alakalı ayetler,
tahlil edilecek olursa Hz. Âdem'in yaratıldığı yerde son şekliyle
yaratılmış ve kendisine hayat nefhedilmiş olduğu anlaşılacaktır. 2 - İhtimal, Hz. Âdem'in yaratıldığı balçık, yeryüzünün her
tarafındaki çeşitli elementlerin pek çoğundan alınmıştı. Bir protein
çorbası yapılarak Hz. Âdem'in iskeleti bununla şekillendirilmişti.