DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 AL-İ İMRAN SÛRESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

AL-İ İMRAN SÛRESİ Empty
MesajKonu: AL-İ İMRAN SÛRESİ   AL-İ İMRAN SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:15 pm

Euzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanir rahim



1. Elif Lâm Mîm.



2. Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Diridir, kayyumdur.



3, 4. O, sana Kitab'ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı
olarak indirdi. O, daha önce Tevrat'ı ve İncil'i insanlar için birer
hidayet olarak indirmişti.Furkan'ı da indirdi. Şüphesiz, Allah'ın
âyetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah mutlak
güç sahibidir, intikam sahibidir.


5. Şüphesiz yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli kalmaz.



6. O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. Ondan başka
ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.


7. O, sana Kitab'ı indirendir. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri
muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir.
Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık
yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa
onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar,
"Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır" derler. (Bu inceliği) ancak
akıl sahipleri düşünüp anlar.


8. (Onlar şöyle yakarırlar): "Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten
sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz
sen çok bahşedensin."


9. "Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va'dinden dönmez.



10. Şüphesiz, inkar edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah'a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar.



11. (Bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin
durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla
yakaladı. Allah azabı çok şiddetli olandır.


12. İnkar edenlere de ki: "Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve
toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!"


13. Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir
ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise
kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı.
Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için
bunda elbette ibret vardır.


14. Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar,
davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü
gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak
güzel yer ancak Allah'ın katındadır.


15. De ki: "Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden
ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve
Allah'ın rızası vardır." Allah, kullarını hakkıyla görendir.


16, 17. (Bunlar), "Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı
bağışla. Bizi ateş azabından koru" diyenler,Sabredenler, doğru olanlar,
huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda
harcayanlar ve seherlerde (Allah'tan) bağışlanma dileyenlerdir.


18. Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilah olmadığına
adaletle şâhitlik ettiler. Ondan başka ilah yoktur. O, mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.


19. Şüphesiz Allah katında din İslam'dır. Kitap verilmiş olanlar,
kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık
yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkar ederse,
bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.


20. Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: "Ben, bana uyanlarla
birlikte kendi özümü Allah'a teslim ettim." Kendilerine kitap
verilenlere ve ümmîlere6 de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?" Eğer
İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse
sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kullarını hakkıyla
görendir.


21. Allah'ın âyetlerini inkar edenler, Peygamberleri haksız yere
öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları
elem dolu bir azap ile müjdele.


22. Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da yoktur.



23. Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun ki,
aralarında hüküm vermesi için Allah'ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra
içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor.


24. Bunun sebebi, onların, "Bize, ateş sadece sayılı günlerde
dokunacaktır." demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda
kendilerini aldatmıştır.


25. Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için
bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese
kazandığı tamamen ödendiği vakit, halleri nice olacaktır.


26. De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine
verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin,
dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye
hakkıyla gücü yetensin."


27. "Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden
diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız
rızık verirsin."


28. Mü'minler, mü'minleri bırakıp inkarcıları dost edinmesin. Kim
böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek
tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah asıl sizi kendisine karşı
dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah'adır.


29. De ki: "İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah
onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah her
şeye hakkıyla gücü yetendir."


30. Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı
günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını
ister. Yine Allah sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında
uyarmaktadır. Allah kullarını çok esirgeyicidir.


31. De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi
sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir."


32. De ki: "Allah'a ve Peygamber'e itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez.



33, 34. Şüphesiz, Allah, Adem'i, Nûh'u, İbrahim ailesini (soyunu)
ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip
âlemlere üstün kıldı.Allah her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla
bilendir.


35. Hani, İmran'ın karısı, "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana
hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla
işitensin, hakkıyla bilensin" demişti.


36. Onu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." -Oysa Allah
onun ne doğurduğunu daha iyi bilir-7 "Erkek, kız gibi değildir. Ona
Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana
bırakıyorum."


37. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu
güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya'yı8 da onun bakımıyla
görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında
bir yiyecek bulurdu. "Meryem, Bu sana nereden geldi?" derdi. O da "Bu,
Allah katından" diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız
rızık verir.


38. Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katından temiz
bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin" dedi.


39. Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, "Allah sana,
kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine
hakim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler" diye
seslendiler.


40. Zekeriya, "Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve
karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi. Allah,
"Öyledir, ama Allah dilediğini yapar" dedi.


41. Zekeriya, "Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet
ver" dedi. Allah da şöyle dedi: "Senin için alâmet, insanlarla üç gün
konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah
akşam tesbih et."


42. Hani melekler, "Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı."



43. "Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (onun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et" demişlerdi.



44. (Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb
haberlerindendir. Meryem'i kim himayesine alıp koruyacak diye
kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu
konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.


45. Hani melekler şöyle demişti: "Ey Meryem! Allah seni kendi
tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryemoğlu İsa Mesih'dir.
Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah'a çok yakın olanlardandır."


46. "O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır."



47. (Meryem), "Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl
çocuğum olur?" dedi. Allah, "Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O bir
şeyin olmasını dilediğinde ona sadece "ol" der, o da hemen oluverir"
dedi.


48. Ve Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretecek.



49. Allah onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve
o da onlara şöyle diyecek): "Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize
getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da
Allah'ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve
Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne
biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü'minler iseniz bunda sizin
için elbette bir ibret vardır."


50. "Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram
kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz
tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah'a karşı gelmekten
sakının ve bana itaat edin."


51. "Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse ona ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur."



52. İsa onların inkarlarını sezince, "Allah yolunda yardımcılarım
kim?" dedi. Havariler, "Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah'a iman
ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız" dediler.


53. "Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber'e uyduk.Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz."



54. Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.



55. Hani Allah şöyle buyurmuştu: "Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına
ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden
kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre
sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır.
Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim."


56. "İnkar edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de
şiddetli bir şekilde azab edeceğim. Onların hiç yardımcıları da
olmayacaktır."


57. "İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların
mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez."


58. (Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz.



59. Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa'nın
durumu, Adem'in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona "ol"
dedi. O da hemen oluverdi.


60. Hak Rabbindendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma.



61. Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda
seninle tartışacak olursa de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı,
kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım.
Sonra gönülden dua edelim de, Allah'ın lanetini (aramızdan) yalan
söyleyenlerin üstüne atalım."


62. Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek kıssadır. Allah'tan başka
hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve
hikmet sahibidir.


63. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir.



64. De ki: "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze
gelin: Yalnız Allah'a ibadet edelim. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım.
Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah edinmesin." Eğer onlar yine
yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun, biz müslümanlarız."


65. Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa
Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor
musunuz?


66. İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan
şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin
tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.


67. İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif
(Allah'ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah'a ortak
koşanlardan da değildi.


68. Şüphesiz, insanların İbrahim'e en yakın olanı, elbette ona
uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü'minlerdir. Allah da
mü'minlerin dostudur.


69. Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti.
Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar.


70. Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz halde, niçin Allah'ın âyetlerini inkar ediyorsunuz?



71. Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?



72. Kitap ehlinden bir grup, "Mü'minlere indirilene günün
başlangıcında inanın, sonunda da inkar edin, belki onlar (size bakarak)
dönerler" dedi.


73. "Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın" (dediler). De ki:
"Şüphesiz hidayet, Allah'ın hidayetidir. Birine, size verilenin
benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller
getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?" De ki: "Lütuf
Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır,
hakkıyla bilendir."


74. O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.



75. Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet
etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır
ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana
iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize
vebal yoktur" demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah'a karşı
yalan söylerler.


76. Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine
getirir ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa şüphesiz Allah da
sakınanları sever.


77. Şüphesiz, Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir
karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur.
Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları
temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.


78. Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab'dan olmadığı
halde Kitab'dan sanasınız diye (okudukları) Kitap'tanmış gibi dillerini
eğip bükerler ve, "Bu, Allah katındandır" derler. Halbuki o, Allah
katından değildir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.


79. Allah'ın, kendisine Kitab'ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği
verdiği hiçbir insanın, "Allah'ı bırakıp bana kullar olun" demesi
düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) "Öğretmekte ve derinlemesine
incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah'ın istediği
örnek ve dindar kullar) olun."


80. Onun size, "Melekleri ve peygamberleri ilahlar edinin." diye
emretmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size hiç
inkârı emreder mi?


En son nida_ül islam tarafından Ptsi Haz. 30, 2008 10:24 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

AL-İ İMRAN SÛRESİ Empty
MesajKonu: Geri: AL-İ İMRAN SÛRESİ   AL-İ İMRAN SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:31 pm

81. Hani, Allah peygamberlerden, "Andolsun, size
vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir
peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka
yardım edeceksiniz" diye söz almış ve, "Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim
bu ağır görevi üstlendiniz mi?" demişti. Onlar, "Kabul ettik"
demişlerdi. Allah da, "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit
olanlardanım" demişti.


82. Artık bundan sonra kim yüz çevirirse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.



83. Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez ona boyun eğmişken
ve ona döndürülüp götürülecekken onlar Allah'ın dininden başkasını mı
arıyorlar?


84. De ki: "Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a) İbrahim'e,
İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ'ya,
İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan
hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olanlarız."


85. Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan
kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.


86. İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve
kendilerine açık deliller geldikten sonra inkar eden bir toplumu Allah
nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.


87. İşte onların cezası; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır.



88. Onun (lanetin) içinde ebedi kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz.



89. Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler
müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.


90. Şüphesiz iman ettikten sonra inkar eden, sonra da inkarda
ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar
sapıkların ta kendileridir.


91. Şüphesiz inkar edip kafir olarak ölenler var ya, dünya dolusu
altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir.
Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da
yoktur.


92. Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.



93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram
kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki:
"Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun."


94. Artık bundan sonra Allah'a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.



95. De ki: "Allah doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen
İbrahim'in dinine uyun. O, Allah'a ortak koşanlardan değildi."


96. Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi elbette
Mekke'de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ'be'dir.


97. Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim
girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi,
Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı
tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye
muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır.)


98. De ki: "Ey kitab ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken Allah'ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?"



99. De ki: "Ey Kitab ehli! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin
Allah'ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları
Allah'ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan
habersiz değildir."


100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir
gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.


101. Size Allah'ın âyetleri okunup dururken ve Allah'ın Resûlü de
aranızda iken dönüp nasıl inkar edersiniz? Kim Allah'a sımsıkı
bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir.


102. Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak
gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.


103. Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın.
Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani
sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti.
İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş
çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah
size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.


104. Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden
bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.


105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp
ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.


106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri
kararanlara, "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkar
etmenize karşılık azabı tadın" denilir.


107. Yüzleri ağaranlar ise Allah'ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır.



108. İşte bunlar Allah'ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetlerdir. Allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez.



109. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Bütün işler ancak Allah'a döndürülür.



110. Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği
emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman edersiniz. Kitap ehli de
inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman
edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.


111. Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle
savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara
yardım da edilmez.


112. Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ve (mü'min)
insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır.
Onlar Allah'ın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. Bunun
sebebi onların; Allah'ın âyetlerini inkar ediyor ve peygamberleri
haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan
etmekte ve (Allah'ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi.


113. Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli
içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah'ın
âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.


114. Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği
emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle
yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.


115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.



116. İnkar edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah'a karşı
bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedi
kalacaklardır.


117. Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu,
kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu
ve soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat
onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.


118. Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş
edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep
sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık
ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer
düşünürseniz size âyetleri açıkladık.


119. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlar ise,
bütün kitaplara iman ettiğiniz halde sizi sevmezler. Onlar sizinle
karşılaştıkları zaman "inandık" derler. Ama kendi başlarına
kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De
ki: "Öfkenizden ölün!" Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde
olanı) bilir.


120. Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir
kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah'a karşı
gelmekten sakınırsanız onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü
Allah onların işlediklerini kuşatmıştır.


121. Hani sen mü'minleri (Uhud'da) savaş mevzilerine yerleştirmek
için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir.


122. Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz
tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü'minler, yalnız
Allah'a tevekkül etsinler.


123. Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir'de
yardım etmişti. O halde Allah'a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş
olasınız.


124. Hani sen mü'minlere, "Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?" diyordun.



125. Evet, sabrettiğiniz ve Allah'a karşı gelmekten sakındığınız
takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş
bin melekle size yardım eder.


126. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla
yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve
hikmet sahibi Allah katındadır.


127. Bir de Allah bunu, inkar edenlerden bir kısmını helak etsin
veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı.


128. Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini
kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap
eder.


129. Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah'ındır. O
dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayandır,
çok merhamet edendir.


130. Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.2



131. Kafirler için hazırlanmış ateşten sakının.



132. Allah'a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.



133. Rabbinizin bağışına, ve genişliği göklerle yer arası kadar
olan, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan
cennete koşun.


134. Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar,
öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri
sever.


135. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine
zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının
bağışlanmasını isteyenler -ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar-
ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.


136. İşte onların mükafatı Rab'leri tarafından bağışlanma ve
içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedi kalacaklardır. (Allah
yolunda) çalışanların mükafatı ne güzeldir!


137. Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip
geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl
olduğunu bir görün.


138. Bu (Kur'an), insanlar için bir açıklama, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.



139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.



140. Eğer siz (Uhud'da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk
da (Müşrikler de Bedir'de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya
kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir
topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden
iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar.
Allah, zalimleri sevmez.


141. Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar.



142. Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt
etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete
gireceğinizi mi sandınız?


143. Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.



144. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler
gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski
dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah'a hiçbir
zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.


145. Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir
süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan
veririz. Kim de ahiret mükafatını isterse, ona da ondan veririz. Biz
şükredenleri mükafatlandıracağız.


146. Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah
dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden
yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri
sever.


147. Onların sözleri ancak, "Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve
işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam
tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et" demekten ibaretti.


148. Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükafatını verdi. Allah güzel davrananları sever.



149. Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi
gerisin geriye (küfre) çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız.


150. Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.



151. Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak
koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız.
Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür.


152. Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp
geçirdiğiniz sırada size olan vadini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz
şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za'f gösterdiniz. (Peygamber'in
verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden
dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek
için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen)
sizi bağışladı. Allah mü'minlere karşı çok lütufkârdır.


153. Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa
yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah,
size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha
sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah,
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.


154. Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir
kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da
kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah'a karşı cahiliye zannı gibi
gerçek dışı zanda bulunuyorlar; "Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok"
diyorlardı. De ki: "Bütün iş, Allah'ındır." Onlar sana
açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: "Bu konuda
bizim elimizde bir şey olsaydı burada öldürülmezdik." De ki:
"Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış
bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp
gideceklerdi. Allah bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini
arındırmak için yaptı. Allah göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir."



155. İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip
kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan
kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah
çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).


156. Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında
onlar hakkında, "Onlar bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve
öldürülmezlerdi" diyen inkarcılar gibi olmayın. Allah bunu (bu
düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah
yaşatır ve öldürür. Allah, yaptıklarınızı görmektedir.


157. Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz,
Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan
daha hayırlıdır.


158. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah'ın huzurunda toplanacaksınız.



159. Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak
davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından
dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan
bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar
verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven).
Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.


160. Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi
yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü'minler,
ancak Allah'a tevekkül etsinler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

AL-İ İMRAN SÛRESİ Empty
MesajKonu: Geri: AL-İ İMRAN SÛRESİ   AL-İ İMRAN SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:32 pm

161. Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi
düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle
birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese
kazandığının karşılığı tastamam ödenir.


162. Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın gazabına uğrayan ve
varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O ne kötü varılacak
yerdir!


163. Onlar (insanlar) Allah'ın katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir.



164. Andolsun, Allah, mü'minlere kendi içlerinden; onlara
âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve
hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta
bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.


165. Onların (müşriklerin) başına (Bedir'de) iki mislini
getirdiğiniz bir musibet (Uhud'da) sizin başınıza geldiğinde, "Bu
nereden başımıza geldi?" dediniz, öyle mi? De ki: "O (musibet),
kendinizdendir." Şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.


166, 167. İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza
gelen musibet Allah'ın izniyledir. Bu da mü'minleri ortaya çıkarması ve
münafıklık yapanları belli etmesi içindi.Onlara (münafıklara), "Gelin,
Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin" denildi de onlar, "Eğer
savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan
çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı.
Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.


168. (Onlar), kendileri oturup kaldıkları halde kardeşleri için,
"Eğer bize uysalardı öldürülmezlerdi" diyen kimselerdir. De ki: "Eğer
doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü savın."


169, 170. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis
onlar diridirler,Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine
verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar.
Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de
hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.


171. (Şehitler) Allah'ın nimetine, keremine ve Allah'ın, mü'minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.



172. Onlar yaralandıktan sonra Allah'ın ve Peygamberinin davetine
uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah'a
karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükafat vardır.


173. Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, "İnsanlar size
karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun" dediklerinde, bu söz onların
imanını artırdı ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler.


174. Bundan dolayı Allah'tan bir nimet ve lütufla kendilerine
hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular.
Allah, büyük lütuf sahibidir.


175. O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü'min iseniz, benden korkun.



176. Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah'a hiçbir
şekilde zarar veremezler. Allah, onlara ahirette bir pay vermemek
istiyor. Onlar için büyük azap vardır.


177. İman karşılığında küfrü satın alanlar Allah'a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır.



178. İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın
kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak günahları
artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.


179. Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü'minleri içinde
bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah size gaybı bildirecek
de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona
bildirir). O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder
ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükafat
vardır.


180. Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik
edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O
kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde
boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.


181. Allah; "Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz" diyenlerin
sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri
öldürmelerini yazacağız ve, "Tadın yangın azabını!" diyeceğiz.


182. "Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır." Allah, kullara asla zulmedici değildir.



183. Onlar, "Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe
hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" dediler. De ki: "Benden önce
size nice peygamberler açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi.
Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?"


184. Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri,
hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren peygamberler de
yalanlanmıştı.


185. Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü
yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden
uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya
hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.


186. Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana
çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah'a
ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve
Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer)
azmi gerektiren işlerdendir.


187. Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu (Kitabı)
mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye sağlam
söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir
karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alış veriş ne kadar kötüdür.


188. Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven
kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu
bir azap vardır.


189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.



190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri
ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler
vardır.


191. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken
Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler.
"Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız.
Bizi ateş azabından koru" derler.


192. "Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur."



193. "Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir
davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla.
Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al."


194. "Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini
ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vadinden
dönmezsin."


195. Rableri onlara şu karşılığı verdi: "Ben, erkek olsun, kadın
olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler
birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda
eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını
elbette örteceğim. Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları
içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükafatın en güzeli Allah
katındadır."


196. Kafirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.



197. (Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası.



198. Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah
katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedi kalacakları, içinden
ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için
daha hayırlıdır.


199. Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah'a, size indirilene ve
kendilerine indirilene, Allah'a derinden saygı duyarak inanırlar.
Allah'ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte
onların, Rableri katında mükafatları vardır. Şüphesiz Allah hesabı
çabuk görendir.


200. Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı
geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı
gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
 
AL-İ İMRAN SÛRESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: HAK DİN İSLAM :: DUA - AYET - HADİS :: KUR'AN-I KERİM MEALİ-
Buraya geçin:  
Yeni bir forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar