DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 NİSA SÛRESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

NİSA SÛRESİ Empty
MesajKonu: NİSA SÛRESİ   NİSA SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:41 pm

Euzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanir rahim

1. Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini
yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan
Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte
bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan
sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir.

2. Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla)
değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü
bu, büyük bir günahtır.

3. Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar)
hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl
olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.2
Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız
o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin.
Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.

4. Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla
verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa,
onu da afiyetle yiyin.

5. Allah'ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı
ermezlere vermeyin. O mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara
güzel söz söyleyin.

6. Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (büluğa) erdiklerinde, eğer
reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler
(ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek
mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe)
tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun
bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine
geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü
olarak Allah yeter.

7. Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından
erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından
kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da
bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir.

8. Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler
ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve
onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.

9. Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar
hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip
korksunlar. Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz
söylesinler.

10. Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak
karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir
ateşe (cehenneme) gireceklerdir.

11. Allah size, çocuklarınız (ın alacağı miras) hakkında, erkeğe
iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız
iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız
bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı
maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer
çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir
düşer. Eğer kardeşleri varsa anasının hissesi altıda birdir. (Bu
paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır.
Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu
bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah
hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

12. Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının
yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri
sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin
yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin
çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz
varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma)
yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın
ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir
kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi
bulunursa ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla
olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar
vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun
ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah'ın emridir. Allah
hakkıyla bilendir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

13. İşte bu (hükümler) Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah'a
ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde
ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.

14. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu
sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun
için alçaltıcı bir azap vardır.

15. Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört
şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp
götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar
kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın).7

16. Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip
kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları incitip
kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir, çok
merhamet edendir.

17. Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip
sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların
tövbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.

18. Yoksa, (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da
kendisine ölüm gelip çatınca, "İşte ben şimdi tövbe ettim" diyen
kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette
elem dolu bir azap hazırlamışızdır.

19. Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal
değildir. Açık bir hayasızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine
verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları
sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız,
olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır
yaratmış olur.

20. Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne
(mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri
almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri
alacaksınız?

21. Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız?

22. Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği
kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayasızlık, öfke ve nefret
gerektiren bir iştir. Bu ne kötü bir yoldur.

23. Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız,
kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız
kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz,
karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan
olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa
girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz
oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikah altında) bir araya
getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka.
Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

24. (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar
(da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak
yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina
etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helal
kılındı. Onlardan (nikahlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak
olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra,
onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur.
Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.


25. Sizden kimin, hür mü'min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse
sahip olduğunuz mü'min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın.
Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle
ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları
halinde sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce
verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların
cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden
günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha
hayırlıdır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.


26. Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin
yollarını göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah,
hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


27. Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar.

28. Allah sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.

29. Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin.
Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi
helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.

30. Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız. Bu, Allah'a pek kolaydır.

31. Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız,
sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.

32. Allah'ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı
şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından
bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır.
Allah'tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla
bilendir.


33. (Erkek ve kadından) her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı
(ahitleştiğiniz) kimselere de kendi hisselerini verin.Şüphesiz Allah
her şeye şahittir.

34. Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah
insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi
mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi
kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın (kendilerini) koruması sayesinde
onlar da "gayb"ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek)
başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında
yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları
(hafifçe) dövün.Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir
yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.

35. Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz,
erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin.
İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır.
Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır.

36. Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana
babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya,
yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin.
Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.

37. Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve
Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir.
Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.

38. Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah'a ve
ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o
ne kötü arkadaştır.

39. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah'ın
verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı kendilerine ne zarar
gelirdi? Allah, onları en iyi bilendir.

40. Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez.
(Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır
ve kendi katından büyük bir mükâfat verir.

41. Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine
bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hali nice olacak!..

42. O kıyamet günü, Allah'ı inkar edip Peygamber'e isyan edenler,
yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler ve Allah'tan hiçbir söz
gizleyemezler.

43. Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar,
bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar
namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız,
veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel
ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip,
(niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz
Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

44. Kendilerine Kitaptan bir nasip verilmiş olanları görmüyor
musun? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı
istiyorlar.

45. Allah sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah dost olarak yeter. Allah yardımcı olarak da yeter.

46. Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden
kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini
eğip bükerek ve dine saldırarak "İşittik, karşı geldik", "İşit, işitmez
olası!" "Râ'inâ" derler. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle
ve bize bak" deselerdi bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat
Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az
iman ederler.

47. Ey kendilerine kitap verilenler! Bir takım yüzleri silip de
tersine çevirmeden, yahut Cumartesi halkını lanetlediğimiz gibi onları
lanetlemeden, yanınızda bulunanı (Tevrat'ı) doğrulayıcı olarak
indirdiğimiz bu kitaba (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın emri mutlaka
yerine gelecektir.

48. Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz.
Bunun dışında kalan (günah) ları ise dilediği kimseler için bağışlar.
Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira
etmiş olur.

49. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah
dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez.

50. Bak Allah'a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter.

51. Kendilerine Kitap'tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor
musun? Onlar "cibt"e ve "tâğut"a inanıyorlar. İnkar edenler için de,
"Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar.

52. Onlar, Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse, artık ona asla bir yardımcı bulamazsın.

53. Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler.

54. Yoksa, insanları; Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği şey
dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap
ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik.

55. Böylece onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi. (O iman etmeyenlere) çılgın ateş olarak cehennem yeter.

56. Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız.
Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini
yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet
sahibidir.

57. İman edip salih ameller işleyenleri ise, içinden ırmaklar
akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetlere koyacağız. Onlara orada
tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız.

58. Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar
arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu
Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla
işitendir, hakkıyla görendir.

59. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve
sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta
anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten
inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç
bakımından da daha güzeldir.

60. (Ey Muhammed!) Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce
indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût'u
tanımamaları kendilerine emrolunduğu halde, onun önünde muhakeme olmak
istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.


En son nida_ül islam tarafından Ptsi Haz. 30, 2008 10:34 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

NİSA SÛRESİ Empty
MesajKonu: Geri: NİSA SÛRESİ   NİSA SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:42 pm

61. Münafıklara, "Allah'ın indirdiğine
(Kur'an'a) ve Peygambere gelin" dendiği zaman onların senden büsbütün
uzaklaştıklarını görürsün.


62. Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği,
sonra da "Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey
istememiştik" diye Allah'a yemin ederek sana geldikleri zaman halleri
nasıl olur?


63. Onlar, Allah'ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse
onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve
güzel söz söyle.


64. Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere
gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de
Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara
bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok
merhametli bulacaklardı.


65. Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli
işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir
sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş
olmazlar.


66. Eğer biz onlara, "Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan
çıkın" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu
yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette
haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici
olurdu.


67. O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükafat verirdik.



68. Onları elbette doğru yola iletirdik.



69. Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın
kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve
iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.


70. Bu lütuf Allah'tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter.



71. Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler halinde, yahut topluca savaşa gidin.



72. Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri
savaşa gitme konusunda) hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir
musibet gelirse, "Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım"
der.


73. Eğer Allah'tan size bir lütuf (zafer) erişse, bu sefer de;
sizinle kendisi arasında hiç tanışıklık yokmuş gibi şöyle der: "Keşke
ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete)
ulaşsaydım."


74. O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar
Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya
galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz.


75. Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, "Ey Rabbimiz! Bizleri
halkı zâlim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize
katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı
erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?


76. İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût
yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarına karşı savaşın.
Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.


77. Daha önce kendilerine, "(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı
kılın, zekâtı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş
yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah'tan korkar
gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın?
Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!" derler. De ki: "Dünya
geçimliği azdır. Ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan kimse için
daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez."


78. Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde
bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, "Bu,
Allah'tandır" derler. Onlara bir kötülük gelirse, "Bu, senin
yüzündendir" derler. (Ey Muhammed!) De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu
topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!


79. Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır. Sana ne kötülük gelirse
kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak
gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.


80. Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz
çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.


81. Sana "baş üstüne" derler. Fakat senin yanından çıktıklarında,
içlerinden bir takımı, geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini
kurarlar. Allah onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara
aldırma. Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.


82. Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o,
Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok
çelişki bulurlardı.


83. Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir
haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki onu peygambere ve içlerinden
yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu
değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu
anlayıp bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek
azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız.


84. (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden
sorumlusun! Mü'minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkar
edenlerin gücünü kırar. Allah'ın gücü daha üstündür, cezası daha
şiddetlidir.


85. Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından
bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse ona da o
kötülükten bir pay vardır. Allah'ın her şeye gücü yeter.


86. Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı
selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi
yapandır.


87. Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Andolsun sizi
kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe
yoktur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha doğru olan?


88. Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız?
Allah onları yaptıkları işlerden dolayı başaşağı ederek eski
konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah'ın saptırdığını yola getirmek
mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış
yolu bulamazsın.


89. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de
sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret
edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse
onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost
edinin, ne de bir yardımcı.


90. Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış
bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı
içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah
dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer
onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif
ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki)
vermemiştir.


91. Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de
kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. Bunlar küfre her
döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden uzak durmazlar,
sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse,
onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara
karşı size apaçık bir yetki verdik.


92. Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak
yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir
mü'min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet
ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü'min olur ve düşmanınız olan bir
topluluktan bulunursa, mü'min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle
kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine
verilecek bir diyet ve mü'min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara
imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay
ardarda oruç tutması gerekir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.


93. Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı
cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir
azap hazırlamıştır.


94. Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman,
gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının
geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, "Sen mü'min değilsin"
demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle
idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için
iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.


95, 96. Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp)
oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit
olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece
itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır.Gerçi Allah
(mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Ama
mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi katından dereceler, bağışlanma
ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir.


97. Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı
kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: "Ne durumdaydınız?
(Niçin hicret etmediniz?)" Onlar da, "Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz
kimselerdik" derler. Melekler, "Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada
hicret etseydiniz ya!" derler. İşte bunların gidecekleri yer
cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.


98. Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret
etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.


99. Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.



100. Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer
de bulur, genişlik de. Kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek
amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun
mükafatı Allah'a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
edicidir.


101. Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size
saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah
yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.


102. (Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü'minlerin) arasında
bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle
beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar
secdeye vardıklarında (bir rekat kıldıklarında) arkanıza (düşman
karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin,
seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını
yanlarına alsınlar. İnkar edenler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve
eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan
zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda
size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi
alın). Şüphesiz Allah inkarcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.


103. Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek
yan yatarak hep Allah'ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak
kılın. Çünkü namaz, mü'minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz
kılınmıştır.


104. Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz
acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı
duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri
umuyorsunuz. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


105. (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab'ı (Kur'an'ı) hak olarak
indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm
veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.


106. Allah'tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.



107. Kendilerine hainlik edenleri savunma. Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günâhkarı sevmez.



108. Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah'tan
gizlenmezler. Halbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri
kurarlarken onlarla beraberdir. Allah onların yaptıklarını (ilmiyle)
kuşatmıştır.


109. İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında
onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunacak,
yahut kim onlara vekil olacak?


110. Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da
Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet
edici bulur.


111. Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış
olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


112. Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir
suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah
yüklenmiş olur.


113. (Ey Muhammed!) Eğer Allah'ın sana lütuf ve merhameti
olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Halbuki onlar,
ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana
kitabı (Kur'an'ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri
öğretmiştir. Allah'ın sana lütfu çok büyüktür.


114. Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların
arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli
konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah'ın
rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfât vereceğiz.


115. Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra
peygambere karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu
yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış
yeridir.


116. Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun
dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a ortak
koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.


117. Onlar, Allah'ı bırakıp ancak dişilere tapıyorlar.Halbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar.



118. Allah o şeytana lânet etti ve o da, "Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım" dedi.



119. "Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara
sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların
kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını
değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz
o, apaçık bir hüsrana düşmüştür.


120. Şeytan onlara (birçok) va'dde bulunur ve onları kuruntulara
sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

NİSA SÛRESİ Empty
MesajKonu: Geri: NİSA SÛRESİ   NİSA SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:43 pm

121. İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar.



122. İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak
kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah
gerçek bir va'dde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha doğru
olan?


123. İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna
göredir. Kim kötü bir iş yaparsa onunla cezalandırılır. O kendisine
Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir.


124. Mü'min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller
işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa
uğratılmazlar.


125. Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve
hakka yönelen İbrahim'in dinine tabi olan kimsenin dininden daha
güzeldir? Allah İbrahim'i dost edindi.


126. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır.



127. Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: "Onlar
hakkında size fetvayı Allah veriyor." Kitapta, kendilerine (verilmesi)
farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim
kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere adil davranmanıza dair, size
okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız şüphesiz
Allah onu bilir.


128. Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından,
yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını
düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır.
Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli)
kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız,
şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.


129. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti
yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini
(kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer
arayı düzeltir ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah
çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.


130. Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her
birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz). Allah lütfu geniş
olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir.


131. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Sizden önce
kendilerine kitap verilenlere de, size de "Allah'a karşı gelmekten
sakının" diye tavsiye ettik. Eğer inkar ederseniz, (bilin ki)
göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah zengindir,
övülmeye layıktır.


132. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.



133. Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. Allah buna hakkıyla gücü yetendir.



134. Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa (bilsin ki), dünya sevabı
da, ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah hakkıyla işitendir,
hakkıyla görendir.


135. Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın
aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta
tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de
olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır.
(Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede
nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya
(şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan
hakkıyla haberdardır.


136. Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine
indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı,
meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse
derin bir sapıklığa düşmüş olur.


137. İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkar eden,
sonra da inkarlarında ileri gidenler var ya; Allah onları bağışlayacak
da değildir, doğru yola iletecek de değildir.


138. Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele.



139. Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerdir.
Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve
şeref Allah'a aittir.


140. Oysa Allah size Kitapta (Kur'an'da) "Allah'ın âyetlerinin
inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka
bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi halde siz de
onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah,
münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.


141. Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah
tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, "Biz sizinle beraber
değil miydik?" derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa,
"Size üstünlük sağlayıp sizi mü'minlerden korumadık mı?" derler. Allah,
kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü'minlerin aleyhine
kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.


142. Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu
çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel
tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az
anarlar.


143. Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara
(mü'minlere) ne de şunlara (kafirlere) bağlanırlar. Allah kimi
saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın.


144. Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost
edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a apaçık bir delil mi vermek
istiyorsunuz?


145. Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın.



146. Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'ın
kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah'a has kılanlar müstesnadır.
Bunlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir mükafat
verecektir.


147. Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin
ki? Allah şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir.


148. Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün
açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla
bilendir.


149. Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz, yahut bir kötülüğü
affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla
gücü yetendir.


150, 151. Şüphesiz, Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler,
Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler,
"(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz" diyenler ve
böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler
var ya;işte onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere alçaltıcı bir
azap hazırlamışızdır


152. Allah'a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini
diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükafatlarını
verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.


153. Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni
istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ'dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve
"Allah'ı bize açıkça göster" demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle
onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin
ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve
Mûsâ'ya apaçık bir güç ve yetki verdik.


154. Verdikleri sağlam söz(ü yerine getirmemeleri) sebebiyle
"Tûr"u üzerlerine kaldırdık ve onlara, "Tevazu ile kapıdan girin"
dedik. Yine onlara, "Cumartesi (yasakları) konusunda haddi aşmayın"
dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.


155. Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah'ın âyetlerini
inkar etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve
"kalplerimiz muhafazalıdır" demelerinden dolayı (başlarına türlü
belalar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine
inkarları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar
inanmazlar.


156, 157. Bir de inkarlarından ve Meryem'e büyük bir iftira
atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih'i
öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu
öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun
hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler.
O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin
olarak öldürmediler.


158. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.



159. Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona
(İsa'ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa) onların aleyhine
şahit olacaktır.


160, 161. Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah
yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz
almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden
kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram
kıldık.İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık.


162. Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü'minler, sana
indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O namazı kılanlar,
zekatı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara
büyük bir mükâfat vereceğiz.


163. Biz Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz
gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a,
torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleyman'a da
vahyetmiştik. Davûd'a da Zebûr vermiştik.


164. Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler
gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik. Allah Mûsa
ile de doğrudan konuştu.


165. Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik
ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı bir bahaneleri
olmasın. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.


166. Fakat Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna
şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah
yeter.


167. Şüphesiz inkar edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.



168. Şüphesiz inkar edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir.



169. (Allah onları) ancak içinde ebedi kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah'a çok kolaydır.



170. Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği)
getirdi. O halde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkar ederseniz
bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah
hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


171. Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında
ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah'ın peygamberi,
Meryem'e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden
bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve peygamberlerine iman edin, "(Allah)
üçtür" demeyin.Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir
tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey,
yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter.


172. Mesih de, Allah'a yakın melekler de, Allah'a kul olmaktan
asla çekinmezler. Kim Allah'a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük
taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır.


173. İman edip salih ameller işleyenlere gelince, (Allah) onların
mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha da fazlasını
verecektir. Allah'a kulluk etmekten çekinenlere ve büyüklük
taslayanlara gelince; (Allah) onları elem dolu bir azaba uğratacaktır
ve onlar kendilerine Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da
bulamayacaklardır.


174. Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (Kur'an) indirdik.



175. Allah'a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah),
kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan
doğru bir yola iletecektir.


176. Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah size "kelâle" (babasız
ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan
bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa bıraktığı malın yarısı onundur.
Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis
olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte
ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler o zaman, (bir)
erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah
size (hükmünü) açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
 
NİSA SÛRESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: HAK DİN İSLAM :: DUA - AYET - HADİS :: KUR'AN-I KERİM MEALİ-
Buraya geçin:  
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar