DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 EN'AM SÛRESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

EN'AM SÛRESİ Empty
MesajKonu: EN'AM SÛRESİ   EN'AM SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:53 pm

Euzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanir rahim



1. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden
Allah'a mahsustur. Böyle iken inkar edenler başka şeyleri Rablerine
denk tutuyorlar.


2. O öyle bir Rab'dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her
birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş
bir ecel de onun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz.


3. Halbuki O, göklerde de Allah'tır, yerde de. Sizin gizlinizi de
bilir, açığa vurduğunuzu da. Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir.


4. Onlara Rablerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler.



5. Nitekim hak (Kur'an) kendilerine gelince onu yalanladılar.
Fakat alay ettikleri şeyin haberleri kendilerine ilerde gelecektir.


6. Onlardan önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi?
Yeryüzünde size vermediğimiz imkan ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara
bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da
günahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından başka bir nesil
var ettik.


7. (Ey Muhammed!) Eğer sana kağıda yazılı bir kitap indirseydik,
onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkar edenler, "Bu apaçık
büyüden başka bir şey değildir" diyeceklerdi.


8. Bir de dediler ki: "Ona (açıktan göreceğimiz) bir melek
indirilse ya!" Eğer (öyle) bir melek indirseydik artık iş bitirilmiş
olurdu, sonra da kendilerine göz açtırılmazdı. (Hemen helak
edilirlerdi)


9. Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam
(suretinde) yapardık ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya
düşürmüş olurduk.


10. (Ey Muhammed!) Andolsun, senden önce de birçok peygamber alaya
alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp
mahvetmişti.


11. De ki: "Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün."



12. De ki: "Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?"
"Allah'ındır" de. O merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun
sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok.
Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar.


13. Gece ve gündüzde barınan her şey onundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.



14. De ki: "Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde
beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı dost edineceğim." De
ki: "Bana, (Allah'a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın
Allah'a ortak koşanlardan olma (denildi)."


15. De ki: "Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım."



16. (O günün azabı) kimden savuşturulursa gerçekten (Allah) ona acımıştır. İşte bu apaçık kurtuluştur.



17. Şayet Allah sana bir zarar dokundursa bunu O'ndan başka
giderecek yoktur. Fakat sana bir hayır dokunduracak olsa onu da kimse
gideremez. Bil ki O her şeye hakkıyla gücü yetendir.


18. O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.



19. De ki: "Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki:
"Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur'an bana, onunla
sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi
Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?" De ki:
"Ben şahitlik etmem. O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin
Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım."


20. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) kendi öz
oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var
ya, işte onlar inanmazlar.


21. Kim Allah'a karşı yalan uydurandan, ya da onun âyetlerini
yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez.


22. Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah'a ortak koşanlara,
"Nerede, ilah olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarınız?" diyeceğimiz
günü hatırla.


23. Sonunda onların manevraları, "Rabbimiz Allah'a andolsun ki biz
(ona) ortak koşanlar değildik" demelerinden başka bir şey olmayacaktır.



24. Bak kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip
durdukları şeyler (uydurma ilahları) onları nasıl yüzüstü bırakıp
kayboluverdi?


25. İçlerinden, (Kur'an okurken) seni dinleyenler de var. Onu
anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına
ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar.
Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, "Bu (Kur'an)
evvelkilerin masallarından başka bir şey değil" derler.


26. Onlar başkalarını ondan (Kur'an'dan) alıkoyarlar, hem de
kendileri ondan uzak kalırlar. Onlar farkına varmaksızın, ancak
kendilerini helak ediyorlar.


27. Ateşin karşısında durdurulup da, "Ah, keşke dünyaya geri
döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü'minlerden
olsak" dedikleri vakit (hallerini) bir görsen!


28. Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler
onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi elbette kendilerine
yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.


29. Derler ki: "Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz."



30. Rab'lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hallerini) bir
görsen! (Allah) diyecek ki: "Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?"
Onlar, "Evet, Rabbimiz'e andolsun ki, gerçekmiş" diyecekler. (Allah),
"Öyleyse inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!" diyecek.


31. Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana
uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca bütün
günahlarını sırtlarına yüklenerek, "Hayatta yaptığımız kusurlardan
ötürü vay halimize!" diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü
ne kötüdür!


32. Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki
ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır.
Hâlâ akıllanmayacak mısınız?


33. Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette
seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler
Allah'ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar.


34. Andolsun ki, senden önce de bir çok Peygamberler yalanlanmıştı
da onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı sabretmişler ve
nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah'ın kelimelerini
değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili
haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor.


35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik
açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara
bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah dileseydi
elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma.


36. (Davete), ancak (bütün kalpleriyle) kulak verenler uyar.
(Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir. Sonra da hepsi ona
döndürülürler.


37. Dediler ki: "Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!" (Ey
Muhammed!) De ki: "Şüphesiz Allah'ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter.
Fakat onların çoğu bilmiyor."


38. Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan
her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz
Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna
toplanıp getirilecekler.


39. Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içerisindeki bir takım
sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır.8 Kimi de
dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar.


40. (Ey Muhammed!) De ki: "Söyleyin bakalım. Acaba size Allah'ın
azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz
Allah'tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı
dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma
çağırın).


41. Hayır! (Bu durumda) yalnız ona dua edersiniz, o da dilerse
(kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz o an Allah'a
ortak koştuklarınızı unutursunuz."


42. Andolsun, senden önce bir takım ümmetlere de peygamberler
gönderdik. (Peygamberlerini dinlemediler.) Sonunda, yalvarsınlar da
tövbe etsinler diye onları şiddetli yoksulluk ve darlıklarla yakaladık.



43. Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe
etselerdi ya... Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı. Şeytan da
yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti.


44. Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce)
üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle
sevinip şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık da bir anda tüm
ümitlerini kaybedip yıkıldılar.


45. Böylece zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.



46. De ki: "Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve
gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah'tan başka onu size
(geri) getirecek ilah kimmiş?" Bak, biz âyetleri değişik biçimlerde
nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar?


47. De ki: "Ne dersiniz, Allah'ın azabı size beklenmedik bir anda
veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helak
edilecek?"


48. Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak
göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur.
Onlar mahzun da olacak değillerdir.


49. Âyetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır.



50. De ki: "Ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim yanımdadır'
demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim' de demiyorum.
Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum." De ki: "Görmeyenle gören
bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?"


51. Kendileri için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi
bulunmaksızın, Rab'lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah'a
karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur'an ile) uyar.


52. Rab'lerinin rızasını isteyerek sabah akşam ona dua edenleri
yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından
da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden
olursun.


53. Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, "Allah
aramızdan şu adamları mı iman nimetine layık gördü?" desinler. Allah
şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?


54. Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki: "Selam
olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki:
Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder,
kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir."


55. Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız.



56. De ki: "Sizin, Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet
etmem bana kesinlikle yasaklandı. Ben sizin arzularınıza uymam.
(Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam."


57. De ki: "Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge
üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim
elimde değil. Hüküm yalnızca Allah'a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı
batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır."


58. De ki: "Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde
olsaydı benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu." Allah
zalimleri daha iyi bilir.


59. Gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır. Onları ancak O
bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu
bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru
şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah'ın bilgisi dahilinde, Levh-i
Mahfuz'da) olmasın.


60. O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan)
ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz
tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir.
(uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O'nadır. Sonra O, işlemekte
olduklarınızı size haber verecektir.


61. O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. Üzerinize de
koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit
(görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur
etmezler.


62. Sonra hepsi, gerçek sahipleri Allah'a döndürülürler. İyi bilin
ki hüküm yalnız O'nundur. O, hesap görenlerin en çabuğudur.


63. De ki: "Sizler, açıktan ve gizlice ona ‘Eğer bizi bundan
kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız' diye dua ederken, sizi
karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?"


64. De ki: "Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de ona ortak koşuyorsunuz."



65. De ki: "O size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından
(yerden) bir azap göndermeğe, ya da sizi grup grup birbirinize
düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir."
Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz.


66. O (Kur'an) hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: "Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim."



67. Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceksiniz.



68. Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka
bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana
unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber
oturma.


69. Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir
şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır.
Belki sakınırlar.


70. Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı
kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden
mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur'an ile öğüt ver. Yoksa ona
Allah'tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu
için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar
kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp
kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu
bir azap vardır.


71. De ki: "Allah'ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da
dokunmayan şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete kavuşturduktan sonra
gerisin geri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları ‘bize gel!' diye
doğru yola çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp
şeytanların ayarttığı kimse gibi mi (olalım)?" De ki: "Hiç şüphesiz
asıl doğru yol Allah'ın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek
emrolundu."


72. Bir de, bize, "Namazı dosdoğru kılın ve Allah'a karşı
gelmekten sakının" diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız
Allah'tır.


73. O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır.
Allah'ın "ol" deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. O'nun sözü
gerçektir. Sûra üflendiği gün de mülk (hükümranlık) onundur. Gaybı da,
görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden)
hakkıyla haberdardır.


74. Hani İbrahim babası Âzer'e, "Sen putları ilah mı ediniyorsun?
Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum"
demişti.


75. İşte böylece İbrahim'e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

EN'AM SÛRESİ Empty
MesajKonu: Geri: EN'AM SÛRESİ   EN'AM SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:55 pm

76. Üzerine gece karanlığı basınca bir yıldız gördü. "İşte Rabbim!" dedi. Yıldız batınca da, "Ben öyle batanları sevmem" dedi.



77. Ay'ı doğarken görünce de, "İşte Rabbim!" dedi. Ay da batınca,
"Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse mutlaka ben de
sapıklardan olurum" dedi.


78. Güneşi doğarken görünce de, "İşte benim Rabbim! Bu daha büyük"
dedi. O da batınca (kavmine dönüp), "Ey kavmim!" Ben sizin Allah'a
ortak koştuğunuz şeylerden uzağım" dedi.


79. "Ben hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben Allah'a ortak koşanlardan değilim."



80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: "Beni doğru yola
iletmişken Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem
sizin ona ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbim'in bir şey
dilemiş olması başka. Rabbim'in ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp
öğüt almayacak mısınız?"


81. "Allah'ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri ona
ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden
ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha
layıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin."


82. İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya;
işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.


83. İşte kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimiz... Biz
dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm
ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.


84. Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik. Hepsini hidayete
erdirdik. Daha önce Nûh'u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden
Dâvud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yûsuf'u, Mûsâ'yı ve Hârûn'u da. İyilik
yapanları işte böyle mükafatlandırırız.


85. Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı, İlyas'ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi salih kimselerden idi.



86. İsmail'i, Elyasa'ı, Yûnus'u ve Lût'u da hidayete erdirmiştik. Her birini âlemlere üstün kılmıştık.



87. Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bir kısmını da.
Bütün bunları seçtik ve bunları dosdoğru bir yola ilettik.


88. İşte bu, Allah'ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna
iletip yöneltir. Eğer onlar da Allah'a ortak koşsalardı bütün
yaptıkları boşa gitmişti.


89. Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz
kimselerdir. Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkar
ederlerse, biz onları inkar etmeyecek olan bir kavmi, onlara vekil
kılmışızdır.


90. İşte, o peygamberler, Allah'ın doğru yola ilettiği
kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: "Bu
tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), bütün âlemler
için ancak bir uyarıdır."


91. Allah'ın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, "Allah hiç
kimseye hiçbir şey indirmedi" dediler. De ki: "Mûsâ'nın insanlara bir
nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kağıtlar haline koyup
ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) ne
sizin, ne babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab'ı kim
indirdi?" (Ey Muhammed!) "Allah" (indirdi) de, sonra bırak onları,
içine daldıkları batakta oynayadursunlar.


92. İşte bu (Kur'an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri
(ilahi kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke'yi) ve bütün
çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir
kitaptır.Ahirete iman edenler, ona da inanırlar.Onlar namazlarını
vaktinde kılarlar.


93. Allah'a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey
vahyedilmemişken, "Bana vahyolundu" diyen, ya da "Allah'ın indirdiğinin
benzerini ben de indireceğim" diye laf eden kimseden daha zalim kimdir?
Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin,
ellerini uzatmış, "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı doğru
olmayanı söylediğiniz, ve onun âyetlerinden kibirlenerek yüz
çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız"
diyecekleri zaman hallerini bir görsen!


94. Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize
geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız.
Hani hakkınızda Allah'ın ortakları olduğunu zannettiğiniz
şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar
tamamen kopmuş ve (Allah'ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz sizi
yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.


95. Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir.
Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah!
Peki (ondan) nasıl çevriliyorsunuz?


96. O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı,
güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç
sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir).


97. O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu
bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Bilen bir toplum için
âyetleri ayrı ayrı açıkladık.


98. O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma
yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum
için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır.


99. O gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi
çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst
üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış
salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Herbiri) birbirine
benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve
verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan
bir topluluk için (Allah'ın varlığını gösteren) ibretler vardır.


100. Bir de cinleri Allah'a bir takım ortaklar yaptılar. Oysa
onları o yarattı. Bilgisizce Allah'a oğullar ve kızlar da uydurdular.
O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir.


101. O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O'nun bir eşi
olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı. O
her şeyi hakkıyla bilendir.


102. İşte sizin Rabbiniz Allah. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O
her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O'na kulluk edin. O her şeye vekil
(her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir.


103. Gözler onu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder." O, en
gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.


104. Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık
kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın
karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi
değilim.


105. Onlar, "Sen iyi ders almışsın" desinler diye ve bir de bilen
bir toplum için onu (Kur'an'ı) açıklayalım diye âyetleri değişik
biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.


106. Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. Ondan başka
hiçbir ilah yoktur. Allah'a ortak koşanlardan yüz çevir.


107. Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına
bir bekçi yapmadık. Sen onlara vekil (onlardan sorumlu) da değilsin.


108. Onların, Allah'ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar
da haddi aşarak, bilgisizce Allah'a söverler. Böylece her ümmete
yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O,
yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.


109. Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ona
inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki:
"Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de
inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?"


110. Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin
ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve
yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.


111. Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de
konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak)
toplasaydık Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat
onların çoğu bilmiyorlar.


112. İşte böylece biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını
düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar
fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları
iftiralarıyla baş başa bırak.


113. Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu
yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar ve işleyecekleri
günahları işlesinler diye (bu fısıldamayı yaparlar).


114. "Size Kitab'ı (Kur'an'ı) hak olarak indiren O iken ben
Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım?" (de). Kendilerine kitap
verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu
bilirler. O halde sakın şüphecilerden olma.


115. Rabbinin kelimesi (Kur'an) doğruluk ve adalet bakımından
tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir.


116. Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan
saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan
uyduruyorlar.


117. Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve yine O doğru yolu bulanları en iyi bilendir.



118. Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah'ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin.



119. Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram
kıldığını tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı hayvanları
yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına
uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi
aşanları çok iyi bilir.


120. Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır.



121. Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu
şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle
mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz
şüphesiz siz de Allah'a ortak koşmuş olursunuz.25


122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında
yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde
kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte
kafirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.



123. İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri
gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Halbuki onlar
hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar.


124. Onlara bir âyet geldiği zaman, "Allah elçilerine verilenin
bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız" derler. Allah
elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah
katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin
bir azap erişecektir.


125. Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü İslâm'a
açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına
daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle
verir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

EN'AM SÛRESİ Empty
MesajKonu: Geri: EN'AM SÛRESİ   EN'AM SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 3:56 pm

126. Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.



127. Rableri katında selam yurdu (cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur.



128. Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir:
"Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız."
Onların insanlardan olan dostları, "Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden
yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık" diyecekler.
Allah da diyecek ki: "Allah'ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde
ebedi kalmak üzere duracağınız yer ateştir." Ey Muhammed! Şüphesiz
senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.


129. İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.



130. (O gün Allah şöyle diyecektir:) "Ey cin ve insan topluluğu!
İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı
hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" Onlar şöyle diyecekler:
"Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı ve
kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.


131. Bu (peygamberlerin gönderilmesi), Allah'ın, halkları habersizken ülkeleri haksız yere helâk etmeyeceği içindir.



132. Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.



133. Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir.
Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir
(yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir.


134. Şüphesiz size va'd edilen şeyler mutlaka gelecektir. Siz bunun önüne geçemezsiniz.



135. De ki: "Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi)
yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında
öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.


136. Allah'ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O'na bir pay
ayırdılar ve akıllarınca, "Şu Allah için, şu da bizim ortaklarımız
(putlarımız) için" dediler. Ortakları için olan Allah'ınkine
eklenmiyor. Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor... Ne kötü
hükmediyorlar!


137. Yine bunun gibi, Allah'a ortak koşanların çoğuna, koştukları
ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi ki; onları helake
sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar. Eğer Rabbin
dileseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş başa
bırak.


138. Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: "Bunlar
yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden
başkası yiyemez. (Şunlar da) sırtları (binilmesi ve yük yüklemesi)
haram edilmiş hayvanlardır." Bir kısım hayvanları da keserken
üzerlerine Allah'ın adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah'a iftira
ederek yaparlar. Bu iftiraları sebebiyle Allah onları
cezalandıracaktır.


139. Bir de dediler ki: "Şu hayvanların karınlarındaki yavrular
(canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır."
Eğer ölü olursa o vakit onda hepsi ortaktırlar. Allah onların bu tür
nitelemelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet
sahibidir, hakkıyla bilendir.


140. Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler,
Allah'ın kendilerine verdiği rızkı -Allah'a iftira ederek- haram
sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır.
Doğru yolu bulmuş da değillerdir.


141. O, çardaklı, çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit
hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (herbiri) birbirine benzer ve
(herbiri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince
meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü)3 verin, fakat
israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.


142. Yine O, hayvanlardan da irili ufaklı var edendir. Allah'ın
size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın.
Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.


143. O, (Hayvanlardan) sekiz eşi de yaratandır: (Erkek ve dişi
olarak) koyundan iki, keçiden de iki. Ey Muhammed! De ki: "Allah iki
erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin
rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana
bilerek haber verin."


144. Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De
ki: "İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin
rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram
ettiğinde orada hazır mı idiniz!?" İnsanları bilgisizce saptırmak için
Allah'a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah
zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.


145. De ki: "Bana vahyolunan Kur'an'da bir kimsenin yiyecekleri
arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da
Allah'tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram
kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret
ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir."
Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.


146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır
ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da
kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını (yine) onlara haram
kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz
elbette doğru söyleyenleriz.


147. Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: "Rabbiniz geniş rahmet
sahibidir. (Bununla beraber) suçlu bir toplumdan onun azabı geri
çevrilmez."


148. Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Eğer Allah dileseydi
biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram
kılmazdık." Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle
yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: "Sizin
(iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize
gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan
söylüyorsunuz."


149. De ki: "En üstün delil yalnızca Allah'ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi."



150. De ki: "Haydi, Allah şunu haram kıldı" diye tanıklık yapacak
şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber
şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların
azrularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar.


151. (Ey Muhammed!) De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı
şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi
davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları
da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların
açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça
Allah'ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.İşte size Allah
bunu emretti ki aklınızı kullanasınız."


152. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel
şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi
ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında)
konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah'a verdiğiniz
sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.


153. İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara
uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O'nun yolundan ayırır.
İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.


154. Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak,
hidayet ve rahmete erdirmek için Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik ki
Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.


155. Bu (Kur'an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir
kitaptır. Artık ona uyun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki size
merhamet edilsin.


156, 157. Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve
hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik"
demeyesiniz, yahut, "Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok
doğru yolda olurduk" demeyesiniz, diye bu Kur'an'ı indirdik. İşte size
Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık
Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden
daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları,
yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile
cezalandıracağız.


158. (Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine
meleklerin gelmesini veya Rabbi'nin gelmesini ya da Rabbinin bazı
âyetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbi'nin âyetlerinden bazısı
geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış
olan bir kimseye (o günki) imanı fayda vermez. De ki: "Siz bekleyin.
Şüphesiz biz de bekliyoruz."


159. Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup
ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur.
Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını
kendilerine haber verecektir.


160. Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük
yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara
zulmedilmez.


161. De ki:"Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir
dine, Hakk'a yönelen İbrahim'in dinine iletti. O, Allah'a ortak
koşanlardan değildi."


162. Ey Muhammed! De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer
ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir."


163. "O'nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim."



164. De ki: "Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım?
Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir
günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir.
O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.


165. O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hakim kimseler) yapan,
size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza
derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır.
Şüphe yok ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
 
EN'AM SÛRESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: HAK DİN İSLAM :: DUA - AYET - HADİS :: KUR'AN-I KERİM MEALİ-
Buraya geçin:  
Forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar