DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 TEVBE SÛRESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

TEVBE SÛRESİ Empty
MesajKonu: TEVBE SÛRESİ   TEVBE SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 4:07 pm

Euzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanir rahim



1. Allah ve Resûlünden,kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir

kesin bir uyarıdır



2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah'ı
âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir.


3. Hacc-ı ekber gününde1, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir
bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah'a ortak koşanlardan uzaktır. Eğer
tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ama yüz çevirirseniz, şunu
iyi bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara,
elem dolu bir azabı müjdele!


4. Ancak Allah'a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış
olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış
ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün
dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar
tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.


5. Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz
yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup
onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da
verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok
bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.


6. Eğer Allah'a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde
bulunursa, Allah'ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı.
Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen
bir kavim olmaları sebebiyledir.


7. Allah'a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir
ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle
antlaşma yaptıklarınız başkadır. Bunlar size karşı dürüst davrandığı
sürece, siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah kendine karşı
gelmekten sakınanları sever.


8. Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün
gelselerdi, ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü)
gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa
kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir.


9. Allah'ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları
onun yolundan alıkoydular. Bunların yapmakta oldukları şeyler gerçekten
ne kötüdür!


10. Bir mü'min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma
(yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta
kendileridir.


11. Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık
onlar sizin din kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme âyetleri işte böyle
ayrı ayrı açıklarız.


12. Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil
uzatırlarsa, küfrün ele başlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine
riâyet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.


13. Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve
üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz
mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -eğer siz gerçek
mü'minler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.


14, 15. Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap
etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü'min
topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi
gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


16. Yoksa; Allah içinizden, Allah'tan, Resûlünden ve mü'minlerden
başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin cihad edenleri ayırt etmeden
bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla
haberdardır.


17. Allah'a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri
şahitlik edip dururken, Allah'ın mescitlerini imar etmeleri
düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî
kalacaklardır.


18. Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan,
namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan
kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları
umulur.


19. Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ın bakım ve
onarımını, Allah'a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden
kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit
olmazlar. Allah zâlim topluluğu doğru yola erdirmez.


20. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla
cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte
onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir.


21. Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve
kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir.



22. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükafat vardır.



23. Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse,
babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim
onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.


24. De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz,
eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından
korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan,
peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık
Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru
yola erdirmez."


25. Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size
yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu
çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen
size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp
kaçmıştınız.


26. Sonra Allah, Resûlü ile mü'minler üzerine kendi katından güven
duygusu ve huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve
inkar edenlere azap verdi. İşte bu, inkârcıların cezasıdır.


27. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini
kabul eder. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.


28. Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten
ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar.
Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin
kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman
etmeyen, Allah'ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak
din İslam'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi
elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.


30. Yahudiler, "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hırıstiyanlar
ise, "İsa Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla
söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha
önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları
kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!


31. (Yahudiler) Allah'ı bırakıp, hahamlarını; (hırıstiyanlar ise)
rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa, bunlar da
ancak, bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka
hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.


32. Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa
kafirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye
razı olmaz.


33. O, Allah'a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün
dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle
gönderendir.


34. Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu,
insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah'ın yolundan
alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah
yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.


35. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların
alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, "İşte bu,
kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım
biriktirip sakladıklarınızı"! denilecek.


36. Şüphesiz Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında,
Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır.
İşte bu Allah'ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize
zulmetmeyin. Fakat Allah'a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn
savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah,
kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.


37. Haram ayları ertelemek, ancak inkarda daha da ileri gitmektir
ki bununla inkar edenler saptırılır. Allah'ın haram kıldığı ayların
sayısına uygun getirip böylece Allah'ın haram kıldığını helal kılmak
için Haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu
çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkarcı
toplumu doğru yola iletmez.


38. Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size "Allah yolunda sefere
çıkın" denilince, yere çakılıp kaldınız.Yoksa ahiretten vazgeçip dünya
hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az
bir şeydir.


39. Eğer Allah yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap
ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise
ona hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.


40. Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz
ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke'den) çıkardıkları
zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada
bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, "Üzülme, çünkü Allah bizimle
berâber" diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur
indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu
desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü
ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.


41. Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere
çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer
bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.


42. Eğer yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı,
(sefere katılmayan münafıklar da) mutlaka sana uyarlardı. Fakat
meşakkatli yol, onlara uzak geldi. Gerçi onlar, "Eğer gücümüz yetseydi,
elbette sizinle beraber çıkardık" diye Allah'a yemin edeceklerdir.
Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. Allah biliyor ki onlar
kesinlikle yalancıdırlar.


43. Allah seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup,
yalancıları bilinceye kadar beklemeden niçin onlara izin verdin?


44. Allah'a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve
canlarıyla cihad etmekten geri kalmak için senden izin istemezler.
Allah kendine karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir.


45. Ancak Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye
düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler senden izin
isterler.


46. Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir
hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi
de onları geri bıraktı ve onlara, "Oturun oturan acizlerle beraber"
denildi.


47. Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size
bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek
için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek kişiler de
vardı. Allah zalimleri hakkıyla bilendir.


48. Andolsun bunlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve sana
karşı türlü türlü işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar
istemedikleri halde Allah'ın dini galip geldi.


49. Onlardan "Bana izin ver, beni fitneye (isyana) sevketme" diyen
de vardır. Bilesiniz ki onlar (böyle diyerek) fitnenin ta içine
düştüler. Şüphesiz ki cehennem kâfirleri elbette kuşatacaktır.


50. Sana bir iyilik gelirse, bu onları üzer. Eğer başına bir
musîbet gelirse, "Biz tedbirimizi önceden almıştık" derler ve sevinerek
dönüp giderler.


51. De ki: "Bizim başımıza ancak, Allah'ın bizim için yazdığı
şeyler gelir. O bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü'minler, yalnız Allah'a
güvensinler."


52. De ki: "Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere)
ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah'ın kendi
katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz.
Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz."


53. Yine de ki: "İster gönüllü, ister gönülsüz olarak harcayın,
sizden asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz fasık bir topluluksunuz."


54. Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah'ı ve Rasûlünü
inkar etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce
harcamaları engel olmuştur.


55. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bununla
ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak
çıkmasını istiyor.


56. Kesinlikle sizden olduklarına dâir Allah'a yemin ederler. Oysa
onlar sizden değillerdir. Fakat onlar korkudan ödleri patlayan bir
topluluktur.


57. Eğer sığınacak bir yer veya (gizlenecek) mağaralar yahut
girilecek bir delik bulsalardı, hemen koşarak oraya kaçarlardı.


58. İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var.
Kendilerine ondan bir pay verilirse, hoşnut olurlar; eğer kendilerine
ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar.


59. Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup,
"Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine
verir. Biz yalnız Allah'a rağbet eder (onun ihsanını ister)iz"
deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu.


60. Sadakalar (zekatlar), Allah'tan bir farz olarak ancak
fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam'a
ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler,
borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular
içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


61. Yine onlardan peygamberi inciten ve "O (her söyleneni
dinleyen) bir kulaktır" diyen kimseler de vardır. De ki: "O sizin için
bir hayır kulağıdır ki Allah'a inanır, mü'minlere inanır (güvenir).
İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah'ın Resûlünü
incitenler için ise elem dolu bir azap vardır."


62. Sizi razı etmek için, Allah'a yemin ederler. Eğer gerçekten
mü'min iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü'nü razı etmeleri daha
önceliklidir.


En son nida_ül islam tarafından Salı Haz. 24, 2008 4:11 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

TEVBE SÛRESİ Empty
MesajKonu: Geri: TEVBE SÛRESİ   TEVBE SÛRESİ EmptySalı Haz. 24, 2008 4:08 pm

63. Allah'a ve Resûlüne karşı gelen kimseye,
içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte
bu, büyük bir rezilliktir.


64. Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça
haber verecek bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki:
"Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır."


65. Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, "Biz sadece
lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk", derler. De ki: "Allah'la,
onun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?"


66. Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra
küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek
bile, suçlarında ısrar etmeleri sebebiyle, diğer bir zümreye azap
edeceğiz.


67. Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir
(birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip, iyiliği yasaklarlar,
ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; Allah da onları
unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir.


68. Allah erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kafirlere,
içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. O, onlara yeter.
Allah onlara lanet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap vardır.


69. (Ey münafıklar!), siz de tıpkı, sizden öncekiler gibisiniz:
Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha fazlaydı. Onlar
paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin, paylarına
düşenden faydalandığı gibi siz de payınıza düşenden öylece
faydalandınız ve onların daldığı gibi, siz de (dünya zevkine) daldınız.
İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar
ziyana uğrayanların ta kendileridir.


70. Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd
kavimlerinin; İbrahim'in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan
şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler
getirmişti. (Ama inanmadılar Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki
Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.



71. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.
İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı
verirler. Allah'a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah
merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve
hikmet sahibidir.


72. Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, ebedi olarak
kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok
güzel köşkler vadetti. Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha
büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.


73. Ey peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve
onlara karşı çetin ol. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir
varış yeridir orası!


74. Bir şey söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki
o küfür sözünü söylediler ve (sözde) müslüman olduktan sonra inkar
ettiler. Ayrıca başaramadıkları şeye (peygamberi öldürmeye) de
yeltendiler. Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin
kıldığı için intikam almaya kalktılar. Eğer tövbe ederlerse kendileri
için hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse Allah onları dünyada ve
ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. Artık onlar için
yeryüzünde ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.


75. İçlerinden, "Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse
mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz" diye
Allah'a söz verenler de vardır.


76. Fakat Allah lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler.



77. Allah'a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri
için o da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek)
bir nifak soktu.


78. Allah'ın, içlerinde gizlediklerini ve fısıltılarını bildiğini
ve Allah'ın gaybleri çok iyi bilen olduğunu bilmediler mi?


79. Sadakalar hususunda gönüllü bağışta bulunan mü'minlerle,
güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay
edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar
için elem dolu bir azap vardır.


80. Onlar için ister bağışlanma dile ister dileme (farketmez.)
Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları asla
affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş olmaları
sebebiyledir. Allah fasık topluluğu doğru yola iletmez.


81. Allah'ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri
bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla
canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi ve "Bu sıcakta sefere
çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennemin ateşi daha sıcaktır." Keşke
anlasalardı.


82. Artık kazandıklarının karşılığı olarak, az gülsünler, çok ağlasınlar.



83. Eğer (bundan böyle) Allah seni onlardan bir zümrenin yanına
döndürür de, onlar (sefere) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki:
"Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacak ve benimle birlikte
hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız. Çünkü siz baştan yerinizde
oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalan (kadın ve çocuk)larla
birlikte oturun."


84. Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında
durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak
öldüler.


85. Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah
bunlarla ancak, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kafir
olarak çıkmasını istiyor.


86. "Allah'a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin" diye bir
sûre indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin
istediler ve "Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım" dediler.



87. Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.



88. Fakat peygamber ve beraberindeki mü'minler, mallarıyla,
canlarıyla cihat ettiler. Bütün hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar
kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.


89. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.



90. Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine izin verilsin
diye geldiler. Allah'a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile
belirtmeden) oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem dolu bir
azap isabet edecektir.


91. Allah'a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde,
güçsüzlere, hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara
(sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. İyilikte bulunan
kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir.


92. Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana
geldikleri zaman, senin, "Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum"
dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı
üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk
yoktur.


93. Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin
isteyenleredir. Bunlar, geri kalan (kadınlarla) birlikte olmaya razı
oldular. Allah ta kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.


94. Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki:
"Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize
sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da
Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene
döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek."


95. Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için
size Allah adıyla yemin edeceklerdir. Artık onların peşini bırakın.
Çünkü onlar pistir. Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer
de cehennemdir.


96. Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. Siz
onlardan razı olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı
olmaz.


97. Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah'ın
peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha
yatkındırlar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


98. Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda)
harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve (bundan kurtulmak için) size
belalar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun. Allah
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.


99. Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe
inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin
dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında)
onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz
Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.


100. İslâm'ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle
onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O'ndan razı
olmuşlardır. Allah onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî
kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.


101. Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine
halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz
onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba
itileceklerdir.


102. Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih
amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah
tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir.


103. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve
temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan
onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir.


104. Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın
Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah
olduğunu bilmediler mi?


105. De ki: "Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de,
mü'minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen
Allah'ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz
şeyleri haber verecektir."


106. (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, Allah'ın emrine
bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder.
Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


107. Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek,
mü'minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne
karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar,
"Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok" diye de mutlaka yemin
ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.


108. Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva
(Allah'a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba
mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada
temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz onları sever.


109. Binâsını takva (Allah'a karşı gelmekten sakınmak) ve onun
rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa
binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte
kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler
topluluğunu doğru yola erdirmez.


110. Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça
olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam
edecektir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


111. Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını,
kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar
Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat'ta,
İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü
Allah'tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu
alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.


112. Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç
tutanlar, rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten
alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır.
Mü'minleri müjdele.


113. Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan
sonra, -yakınları da olsalar- Allah'a ortak koşanlar için af dilemek ne
Peygambere yaraşır ne de mü'minlere.


114. İbrahim'in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir
söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli
olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir
kişiydi.


115. Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri
kendilerine apaçık bildirmedikçe, Allah bir toplumu saptıracak
değildir. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.


116. Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah'ındır. O
diriltir ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir
yardımcı vardır.


117. Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının
kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan
muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların
tövbelerini kabul etmiştir.


118. Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti.
Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da
kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah(ın azabın)dan yine ona
sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine)
dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah,
tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.


119. Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.



120. Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere,
Allah'ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün
tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk,
yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları
ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay
yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel (in sevabı) yazılmış
olmasın. Şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını elbette zayi
etmez.


121. Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir
vadiyi katetmezler ki (bunlar), Allah'ın, yaptıklarının daha güzeliyle
kendilerini mükafatlandırması için hesaplarına yazılmış olmasın.


122. (Ne var ki) mü'minlerin hepsi toptan seferber olacak
değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda
köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini
uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar.


123. Ey iman edenler! Kafirlerden (öncelikle) yakınınızda
olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki Allah
kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.


124. Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir
şekilde) "Bu hanginizin imanını artırdı?" diyenler olur. İman etmiş
olanlara gelince, inen sûre onların imanını artırmıştır. Onlar bunu
birbirlerine müjdelerler.


125. Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik
katmış (küfürlerini artırmış), böylece kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.


126. Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belaya
çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret
alırlar.


127. Bir sûre indirildi mi, "Sizi bir kimse görüyor mu?" diye
birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışıp giderler. Anlamayan bir
toplum olmalarından dolayı, Allah onların kalplerini çevirmiştir.


128. Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir
ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün,
mü'minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.


129. Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka
hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arşın
sahibidir."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
 
TEVBE SÛRESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: HAK DİN İSLAM :: DUA - AYET - HADİS :: KUR'AN-I KERİM MEALİ-
Buraya geçin:  
Bedava forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar