DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 HÛD SÛRESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

HÛD SÛRESİ Empty
MesajKonu: HÛD SÛRESİ   HÛD SÛRESİ EmptyPerş. Haz. 26, 2008 10:17 am

Euzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanir rahim



1, 2. Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan
ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem
(eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına
kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:)
"Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve
müjdeleyiciyim."


3. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin ki
sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde
yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin.
Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından
korkuyorum.


4. Dönüşünüz ancak Allah'adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.



5. İyi bilin ki onlar, O'ndan gizlenmek için, kalplerindeki
düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri
zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da
bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.


6. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a âit olmasın.
Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten
konulacakları yeri de o bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i
Mahfuz'da yazılı) dır.


7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi
imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün
içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken "Ölümden sonra şüphesiz
diriltileceksiniz" desen, inkarcılar "Mutlaka bu apaçık bir büyüdür"
derler.


8. Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar
geciktirsek, o zaman da mutlaka "Onu ne alıkoyuyor?" derler. İyi bilin
ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha uzaklaştırılmaz ve
alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.


9. Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra
bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir.


10. Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet
tattırırsak mutlaka, "Kötülükler benden gitti" diyecektir. Çünkü o
şımarık ve böbürlenen biridir.


11. Ancak sabredip salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.



12. (Ey Muhammed!) Belki de sen, (müşriklerin) "Ona bir hazine
indirilseydi veya beraberinde bir melek gelseydi ya!" demelerinden
dolayı sana vahyolunanlardan bir kısmını gözardı edeceksin ve o yüzden
göğsün daralacak. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye
vekildir.


13. Yoksa "onu (Kur'an'ı) uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer doğru
söyleyenler iseniz, haydi Allah'tan başka gücünüzün yettiklerini de
(yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre getirin."


14. Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse, bilin ki o (Kur'an)
ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka hiçbir ilah
yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?


15. Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara
yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir
eksikliğe uğratılmazlar.


16. İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey
olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir.
Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir.


17. Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık
isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit
(Kur'an) ve bir de ondan (Kur'an'dan) önce bir önder ve bir rahmet
olarak (indirilmiş olan) Mûsâ'nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir.
İşte bunlar ona (Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan her kim onu inkar
ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz
o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir. Fakat insanların çoğu
inanmazlar.


18. Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar,
Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de, "Rablerine karşı yalan
söyleyenler işte bunlardır" diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah'ın lâneti
zalimler üzerinedir.


19. Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili
göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar ahireti inkâr edenlerin ta
kendileridir.


20. Onlar yeryüzünde (Allah'ı) âciz bırakabilecek değillerdir.
Onların Allah'tan başka sığınabilecekleri bir yardımcıları da yoktur.
Azap onlar için kat kat artırılacaktır. Çünkü onlar (gerçekleri)
işitmeğe tahammül edemiyorlar, hem de görmüyorlardı.


21. İşte bunlar, kendilerini ziyana uğratan kimselerdir.
Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerini yüz üstü bırakıp kaybolup
gitmiştir.


22. Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.



23. İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden
bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi
kalacaklardır.


24. Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten
kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu?
Hâlâ düşünmez misiniz?


25. Andolsun, biz Nûh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."



26. "Allah'tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum."



27. Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, "Biz, senin ancak bizim
gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak
en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı
herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler
olduğunuzu sanıyoruz" dediler.


28. Nûh dedi ki: "Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden
gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O kendi katından bana bir
rahmet vermiş de, siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz
halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?"


29. "Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da
istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah'a âittir. Ben o iman edenleri
(teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine
kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum
olduğunuzu görüyorum."


30. "Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah'tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?"



31. Size ben, "Allah'ın hazineleri yanımdadır", demiyorum; gaybı
da bilmem. "Ben bir meleğim" de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz
kimseler için, "Allah onlara asla hiçbir hayır vermez" de diyemem.
Allah onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem o
zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum.


32. Dediler ki: "Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın.
Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin
azabı getir."


33. Nûh dedi ki: "Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah'ı) âciz bırakamazsınız."



34. Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak
istemişse, öğüdüm size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O'na
döndürüleceksiniz.


35. (Ey Muhammed!) Yoksa "Onu (Kur'an'ı) kendisi uydurdu" mu
diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuşsam, suçum bana âittir. Ben de sizin
işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım."


36. Nûh'a vahyolundu ki: "Kavminden daha önce iman etmiş
olanlardan başka, artık hiç kimse iman etmeyecek. O halde, onların
yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme."


37. "Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler
hakkında bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."


38. (Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman
yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Bizimle alay
ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay
edeceğiz."


39. Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini,
kimin üzerine sürekli bir azabın ineceğini ileride anlayacaksınız.


40. Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular
coşup taşınca) Nûh'a dedik ki: "Her cins canlıdan (erkekli dişili)
birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar
dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle." Ama, onunla beraber
sadece pek az kimse iman etmişti.


41. (Nûh), "Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah'ın
adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
dedi.


42. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh,
ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, "Yavrucuğum, bizimle beraber sen de
bin, inkârcılarla birlikte olma" diye seslendi.


43. O, "Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" dedi.
Nûh, "Bugün Allah'ın rahmet ettikleri hariç, onun azabından korunacak
hiç kimse yoktur" dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu
boğulanlardan oldu.


44. "Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu" denildi. Su
çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî'ye oturdu ve "Zalimler topluluğu
Allah'ın rahmetinden uzak olsun!" denildi.


45. Nûh Rabbine seslenip şöyle dedi: "Rabbim! Şüphesiz oğlum da
âilemdendir. Senin va'din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en
iyi hükmedenisin."


46. Allah, "Ey Nûh! O asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı,
iyi olmayan bir iştir. O halde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi
benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim" dedi.


47. Nûh, "Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi
istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan,
şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum" dedi.


48. Ona denildi ki: "Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte
bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden)
in. Daha bir takım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada)
yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap
dokunacak."


49. İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan
önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü (iyi)
sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.


50. Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u gönderdik. Hûd şöyle dedi: "Ey
kavmim! Allah'a kulluk edin. Ondan başka sizin hiçbir ilahınız yoktur.
Siz, sadece iftira ediyorsunuz."


51. "Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim
ücretim, ancak beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı kullanmayacak
mısınız?"


52. "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe
edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın.
Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin."


53. Dediler ki: "Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz
de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek
de değiliz."


54, 55. Biz sadece şunu söyleriz: "Seni, ilahlarımızdan biri fena
çarpmış." Hûd dedi ki: "İşte ben Allah'ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit
olun ki, ben sizin Allah'ı bırakıp da O'na ortak koştuğunuz şeylerden
uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz
açtırmayın."


56. "İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah'a
dayandım. Yer-yüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun
perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol
üzerindedir."


57. "Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size
tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi sizin yerinize
getirir ve siz ona bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her şeyi
koruyup gözetendir."


58. Helâk emrimiz gelince, Hûd'u ve beraberindeki iman etmiş
olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan
kurtardık.


59. İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. Onun
peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular!


60. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete
uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz
ki Hûd'un kavmi Âd Allah'ın rahmetinden uzaklaştı.


61. Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber gönderdik. Dedi
ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız
yok. O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında
görevli (ve buna donanımlı) kıldı.Öyle ise ondan bağışlanma dileyin;
sonra da ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap
verendir.


62. Onlar şöyle dediler: "Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit
beslenen bir kimseydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize
yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın şeyden derin bir
şüphe içindeyiz."

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

HÛD SÛRESİ Empty
MesajKonu: Geri: HÛD SÛRESİ   HÛD SÛRESİ EmptyPerş. Haz. 26, 2008 10:18 am

63.
Salih dedi ki: "Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından
apaçık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet
(peygamberlik) vermişse ona karşı geldiğim takdirde beni Allah'dan kim
koruyabilir? Demek ki zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz."


64. "Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın dişi bir devesi.
Bırakın onu, Allah'ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük
dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar."


65. Derken onu kestiler. Salih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha
yaşayın. (Sonra helak olacaksınız.) İşte bu, yalanlanamayacak bir
tehdittir."


66. (Helâk) emrimiz geldiğinde Salih'i ve beraberindeki iman etmiş
olanları tarafımızdan bir rahmetle helaktan ve o günün rezilliğinden
kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet
sahibidir.


67. Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.



68. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi
Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Semûd kavmi Allah'ın
rahmetinden uzaklaştı.


69. Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim'e müjde getirip
"Selâm sana!" dediler. O, "Size de selâm" dedi ve kızartılmış bir
buzağı getirmekte gecikmedi.


70. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve
onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: "Korkma, çünkü biz
Lût kavmine gönderildik."


71. İbrahim'in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak'ı müjdeledik; İshak'ın arkasından da Yakûb'u.



72. Karısı, "Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da
bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu çok şaşılacak bir
şey!" dedi.


73. Melekler, "Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve
bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O
övülmeye layıktır, şanı yücedir." dediler.


74. İbrahim'in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı.



75. Çünkü İbrahim çok içli ve Allah'a yönelen bir kimseydi.



76. Elçilerimiz, "Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri
kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap
gelecektir" dediler.


77. Elçilerimiz Lût'a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve "Bu çok zor bir gün" dedi.



78. Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru
koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri
yapıyorlardı. Lût dedi ki: "Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la
nikahlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah'a karşı gelmekten
sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı
başında bir adam yok mu?"


79. Onlar, "İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun" dediler.



80. (Lût da:) "Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim" dedi.



81. Konukları şöyle dedi: "Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar
sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür.
İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.)
Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da
gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil
midir?!"


82, 83. (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik.
Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar
yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.


84. Medyen halkına da kardeşleri Şu'ayb'ı peygamber gönderdik. O
şöyle dedi: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir
ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk
içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından
korkuyorum."


85. "Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların
eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk
yaparak karışıklık çıkarmayın."


86. "Eğer inanan kimselerseniz Allah'ın bıraktığı helâl kazanç
sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim."


87. Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut
mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı
emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir
adamsın."


88. Şu'ayb şöyle dedi: "Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben
Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana güzel bir
rızık vermişse!... Ben size yasakladığımı kendim yapmak istemiyorum.
Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak
Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece ona tevekkül ettim ve sadece ona
yöneliyorum."


89. "Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya
Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir
felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lût
kavmi sizden uzak değildir."


90. "Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir."



91. Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem
biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı seni taşa
tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin."


92. Şu'ayb şöyle dedi: "Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah'tan
daha itibarlı mı ki, O'na sırt çevirdiniz. Şüphesiz Rabbim sizin
yaptıklarınızı kuşatmıştır."


93. "Ey Kavmim! Elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de (elimden
geleni) yapacağım. Rezil edici azabın kime geleceğini ve kimin yalancı
olduğunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Şüphesiz ben de sizinle
beraber gözlüyorum."


94. (Azap) emrimiz gelince, Şu'ayb'ı ve onunla birlikte iman
edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç
(uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında dizüstü çökekaldılar.


95. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi
Allah'ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da uzaklaştı.


96, 97. Andolsun, biz Mûsâ'yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize
ile Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber gönderdik de
ileri gelenler Firavun'un emrine uydular. Halbuki Firavun'un emri doğru
değildi.


98. Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası!



99. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek!



100. (Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden
bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var,
yıkılıp gidenler de.


101. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler.
Rabbinin azap emri gelince Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları
kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlahları onların sadece ziyanlarını
artırdı.


102. Zulme sapmış memleketlerin halkını yakaladığında, Rabbinin
yakalaması işte böyledir! Şüphesiz onun yakalaması can yakıcı ve
şiddetlidir.


103. Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret
vardır. Bu, insanların (hesap ve ceza için) toplanacakları bir gündür.
Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir gündür.


104. Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz.



105. O gün geldiği zaman Allah'ın izni olmadan hiçbir kimse
konuşamaz. Onlardan mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu
(cennetlik) olanlar da.


106. Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır.



107. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak
kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin
istediğini yapandır.


108. Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde
ebedi kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu
onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.


109. (Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu
konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı
gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını eksiksiz
olarak tastamam vereceğiz.


110. Andolsun, biz Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) vermiştik de onun
hakkında ayrılığa düşülmüştü. Eğer daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş
olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlar da (müşrikler de) o
Kur'an hakkında derin bir şüphe içindedirler.


111. Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını
tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla
haberdardır.


112. Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe
edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın.
Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür.


113. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin
Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.


114. (Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze
yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu,
öğüt alanlar için bir öğüttür.9


115. Sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını zayi etmez.



116. Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları)
yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden
kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler ise
içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler
oldular.


117. Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez.



118, 119. Rabbin dileseydi insanları (aynı inanca bağlı) tek bir
ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar
ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin,
"Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla)
dolduracağım" sözü kesinleşti.


120. (Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle
senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz.
Bunlarda, sana hak, mü'minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.


121. İman etmeyenlere de ki: "Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız."



122. "Bekleyin, biz de bekleyeceğiz."



123. Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a mahsustur. Bütün
işler ona döndürülür. Öyle ise ona kulluk et ve ona tevekkül et. Rabbin
yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
 
HÛD SÛRESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: HAK DİN İSLAM :: DUA - AYET - HADİS :: KUR'AN-I KERİM MEALİ-
Buraya geçin:  
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar