DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ugly_lord
Admin
Admin
ugly_lord


Erkek Mesaj Sayısı : 193
Yaş : 35
Kayıt tarihi : 13/12/07

Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür) Empty
MesajKonu: Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür)   Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür) EmptySalı Tem. 01, 2008 4:19 pm

MERKÜR

Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür) Merkr_2_2


Çıplak gözle görülebilen gezegenler arasında en az dikkat çeken
Merkür’dür. Büyük olasılıkla onu görmemiş birçok insan vardır, çünkü
onu görebilmek için doğru saatte doğru yere bakmak gerekir. Şehirlerde
ve endüstri bölgelerinde yaşayan kişilerin onu görebilme sansı
neredeyse hiç yoktur.(bütün şehrin elektrikleri kesilmedikçe)

Merkür aslında birçok yıldızdan hatta Sirius’tan bile daha parlak
olabilir. Sorun onu asla karanlık bir zemin üzerinde göremememizdir.
Durumu zorlaştıracak şekilde her zaman Güneş’e çok yakın bir yerdedir.
Dolayısıyla çıplak gözle görülebilmesi sadece günbatımından hemen sonra
batıda ve gün doğumundan hemen önce doğuda ufka çok yakın bir
noktadayken olanaklıdır. Merkür bir yıl içinde çıplak gözle ancak
onbeş-yirmi görülebilir.

Eski araştırmacılarında farkında oldukları gibi güneye inildikçe
Merkür’ün görülmesi kolaylaşır. İlk zamanlarda sabah Merkür’ü ile akşam
Merkür’ünün iki farklı gök cismi olması gerektiği düşünülüyordu; ama
sonradan ikisinin aynı olduğu anlaşıldı. Gezegen çok hızlı hareket
ettiğinden ona “tanrıların habercisi” Hermes’in adı verildi. Yunan
tanrısı Hermes Roma tanrılarından Merkür ile özdeşleştirilir.

Yakın geçmişe kadar Merkür’ün yüzey şekilleri hakkında çok az şey
biliniyordu. 4870 km kadar olan çapıyla oldukça küçüktür; Güneşten
ortalama uzaklığı 58.000.000 kilometredir, yani Dünyaya 80.000.000
kilometreden fazla yaklaşamaz. Aslın yüzeyiyle ilgili tüm bilinenler,
tek bir uzay aracının yani 1973 ve 1974’te üç ölçüm yapmış olan Mariner
10’un gönderdiği verilere dayanır.

Hareketlerini ve kütlesin belirlerken bir sorunla karşılaşmıyoruz.
Merkür’ün Güneş etrafındaki dolanım süresi, yani bir Merkür yılı 88
Dünya günüdür; çapı da daha önce belirttiğim gibi 4870kmkadardır.
(Karşılaştırma yapılabilmesi açısından Ay’ımızın çapı 3472 km.dir. )
Kütlesi ise Dünyanın kütlesinin 0,38’i kadardır. Dünyadaki ağırlığımız
80 kg ise Merkür’de bu 20 kiloya düşer.

Mariner 10’un dillere destan yolculuğundan önce, Merkür’ün yüzeyinde
Ay’daki gibi dağlar ve kraterler olduğu düşünülüyordu ama bu konuda
kesin bir bilgi yoktu. Küçük ve uzak olduğunu bir kenara atsak bile
Merkür, Dünya’dan gözlemlenmeye uygun bir gök cismi değildir. Bize en
yakın olduğu anda yani alt kavuşum noktasındayken karanlık yüzü bize
dönüktür ve evre büyüdükçe görünen çapı küçülür. Dolun olduğunda,
güneşin arkasındadır ve kesinlikle görülemez. Teleskopla çalışan
gözlemciler hep bu tür zorluklarla uğraşmak zorunda kalırlar.

Sistemli olarak yürütülen gözlemlerin ilki. 18. yüzyılın sonlarına
doğru William Herschel tarafından gerçekleştirilmiş ama pek de başarılı
bir sonuç elde edilememişti. Yine aynı tarihlerde Alman J. H. Schöter
teleskopla yaptığı gözlemler sonucunda Merkür’ün yüzeyinde yükselen
dağlar gördüğünü öne sürdü; her ne kadar Schöter’e saygımız sonsuz olsa
da ve dürüstlüğünden şüphe etmesek de bu sonucu ciddiye almamız pek
mümkün değil. Sonra sıra enerjik bir İtalyan olan Giovanni Virginio
Schiaparelli’ye geldi. 1881’de başladığı seri gözlemlerini 1889 yılına
kadar sürdürdü. Milan’da yaptığı çalışmalarında 22 ve 50 santim
açıklıklı mercekli teleskoplar kullandı.

Merkür’ün çıplak gözle görülebildiği anlarda ufka çok yakın bir noktada
bulunduğunu ve bu yüzden gözlem koşullarının elverişsiz olduğunu
şüphesiz Schiaparelli de biliyordu. Bu durumda tek seçenek Merkür’ün
tepede olduğu anlarda yani gün ışığında gözlem yapmaktı. Schiaparelli
de bu yöntemi kullanıyordu; hatta gezegenin aydınlık ve karanlık
alanlar olarak adlandırdığı bölgelerini gösteren bir haritasını bile
çıkarmıştı. Ayrıca Merkür’ün dolanım süresi ile dönme süresinin eşit
olduğunu(88 Dünya günü) yani gezegenin hep aynı yüzünün güneşe dönük
olduğunu öne sürdü.

Ama gezegenin bir yarısının sürekli aydınlık diğer yarısının ise
sürekli karanlık olduğunu söylemek doğru olmaz, çünkü Merkür’ün
yörüngesi dairesel değil, dikkat çekecek kadar dışmerkezli bir
elipstir. Güneş’ten uzaklığı günberi noktasında 45,8 milyon km, günöte
noktasında 85,2 milyon km olmak üzere iki değer arasında değişiyordu.
Bu da dönüş hızı değişmezken yörüngesel hızın değiştiği anlamına gelir.
Yani yörüngedeki konum ve dönüş miktarı zaman zaman birbirlerine ayak
uyduramazlar. Sonuçta Merkür tıpkı ay gibi yavaşça öne arkaya doğru
sallanır. Bu duruma sallantı (librasyon) adı verilir. (Bu konuda IV.
Bölüm’de “Ay” konusunda daha ayrıntılı olarak bahsedilmiştir.) Bun
durumda Merkür üzerinde, sürekli gündüz olan bölge, sonsuza kadar
karanlık olan bir bölge ve bu ikisinin arasında Güneş’in ufukta bir
görünüp bir kaybolduğu ince bir alacakaranlık olacaktır. (Alacakaranlık
kuşağı Merkür’ün dayanılabilir sıcaklığa sahip tek bölgesidir.)

Antoniadi, 1934’te Merkür hakkında içinde gezegenin yüzey haritasının
da bulunduğu bir kitap yayınladı. Bu kitapta tartışılabilir pek çok
konu vardı bunlardan birisi de Merkür’ün fark edilebilir bir atmosfere
sahip olduğu iddiasıdır. Bu ilk bakışta pek olabilirmiş gibi
görünmüyor. Bir gök cisminin atmosfer tutabilmesi iki etkene bağlıdır:
Sıcaklık ve kurtulma hızı. Pek değişmeyen sıcaklığı ve saniyede 11,2
kilometrelik kurtulma hızı ile Dünya kalın bir atmosfer
tutabilmektedir. Ay ise 2,4 olan kurtulma hızı yüzünde bu konuda
başarısızdır. Merkür’ün kurtulma hızı saniyede 4,2 kilometredir ki bu
da büyük bir olasılıkla sınır değere çok yakındır. Ama gezegen çok
sıcak olduğundan ve sıcaklık arttığında atmosferdeki moleküllerin
hızları artacağından, bu moleküllerin kaçma olasılıkları da artacaktır.

Antoniadi, Merkür üzerinde sık sık kararmalar görüldüğünü ve Merkür’ün
bulutlarının Mars’ınkilere göre daha yoğun ve etkili olduğunu; bu
bulutların bazen günlerce yok olmayıp “Solitudo Criophori” gibi
karanlık bölgelerin durduklarını iddia etmişti. ama ne yazık ki
bulutlarının kalıcı olduğu şüpheli.

Peki o zaman hayat, var mıydı? Antoniadi bu konuda “Merkür’ün
kutuplarına yakın bölgelerinde, mikrop gibi, az gelişmiş hayat
biçimleri yoktur diyemeyiz, her ne kadar olmayabilirlerse de bu mümkün”
diyor. Kitabında geçtiği şekliyle Merkür’ü tarif edişine bakmak ilginç
olabilir.

Akla yatkın ama ne yazık ki tamamen yanlış. Bu gün bu betimlemenin
Merkür’e zerre kadar bile benzemediğini biliyoruz. Son otuz yılda
yapılan keşifler, Merkür’ün pek misafirperver olmadığını gösteriyor.

Merkür’ün gerçek yüzüne dair ilk bilgi, 1962 yılında W.E. Howard ve
meslektaşlarının Michigan’da yaptıkları çalışmalar sonucu alındı.
Merkür’den yansıyan uzun dalga ışınımları (kızılötesi ışınlar) ölçen
ekip, gezegenin karanlık yüzünün hiç güneş ışığı almaması durumunda
olması gerektiği kadar soğuk olmadığı sonucuna vardı. Daha sonra Rolf
Dyce ve Gordon Pettengill tarafından yürütülen ve Porto Riko’nun
Arecibo kentinde, doğal bir çanak içine yerleştirilmiş güçlü bir
yansıtıcı kullanılan radar çalışmalarından da bu iddiayı destekleyici
sonuçlar elde edildi.

Merkür küçük ve anlaşılması zor bir hedefti ama, 1960’ların ortalarında
radar menzili içine girmişti. Sinyaller dönmekte olan bir cisimden geri
yansıdıklarında, elde edilen yankı dönüştürülerek cismin dönme hızı
bulunabilir. Arecibo ekibi, dönme süresinin, 88 değil 58,7 Dünya günü
olduğunu buldu. Yani sürekli güneş alan bölge veya sonsuza kadar gece
olan bir bölge yoktu, ayrıca alacakaranlık kuşağı da yoktu.

Merkür’ün Güneş sisteminin ilk zamanlarında şu andakinden daha hızlı
dönüyor olduğu ve Güneş’in çekim kuvveti tarafından yavaşladığı
varsayımı son derece mantıklıdır. Ama rastlantı sonucu olup olmadığı
belli olmayan garip bir ilişki daha vardır. En basitinden de olsa
matematiksel araştırmalara girmek istemiyorum, dolayısıyla elimden
geldiğince kısa bir biçimde durumu özetlemeye çalışacağım:

1. Merkür’ün kavuşum dönemi ortalama 116 Dünya günüdür.

2. Dönme süresi (58,7 Dünya günü), dolanım süresinin üçte ikisine eşittir(88 Dünya günü)

3. Merkür’de iki Güneş doğuşu arasındaki süre 176 Dünya günü, yani 2 Merkür yılıdır
.

4. Bu aralık, yani 176 Dünya günü, kavuşum döneminin yaklaşık 1,5 katıdır.

5. Buradan çıkacak sonuç şöyledir: Her üç kavuşum döneminden sonra Merkür’ün aynı yüzü, aynı evreyi geçirecektir.

6. Şimdi de rastlantısal olan duruma bakalım. Tabii böyle bir rastlantı
olabilirse! Merkür’ün üç kavuşum dönemi toplamı, yaklaşık bir Dünya
yılı etmektedir. Netice olarak, Merkür’ü gözlemlemek için en uygun
zaman, her üç kavuşum döneminde bir gerçekleşmektedir. Şimdi beşinci
maddeye tekrar bakalım. Sizin de farkettiğiniz gibi, Merkür’ün gözleme
en uygun olduğu anlarda, hep aynı yarıküreyi görüyoruz. Yani yüzey
üzerinde hep aynı konumda olan aynı izler.

Bundan başka, Merkür takvimi de oldukça tuhaftır. Daha önce bahsettiğim
gibi belirgin bir şekilde dış merkezlidir. Bu nedenle yörüngesel hızı
günberi noktasında saniyede 58 km, günöte noktasında saniyede 38 km
olmak üzere iki değer arasında değişir. Dünya gibi ekseni 23.5 derece
eğik olan bir gezegenin yanında Merkür’ün 2 derece kadar olan eksenel
eğimi ihmal edilebilir; bu da demektir ki Merkür, yörüngesine göre
‘dik’ bir şekilde dönmektedir. Merkür günberi noktasının yakınındayken,
yörünge açısal hızı sabit olan dönme aşısal hızını geçer. Bu durumda
Merkür üzerindeki bir gözlemci Güneş’in yavaşça geriye devindiğini yani
ters yönde hareket etmeye başladığını görür. Her günberi döneminde
tekrarlanan ve Güneş’in daha küçük çapta göründüğü bu süreç, 8 Dünya
günü kadar sürer. Daha sonra Güneş ‘kızgın kutup’ diyebileceğimiz bir
noktanın üzerinde asılı gibi kalır. Merkür’de iki tane kızgın nokta
vardır; gezegen günberi noktasına eriştiğinde, bunlardan biri veya
öbürü tam bir güneş ışının tahribine maruz kalır. Bu ışınım yoğunluğu
ışınımları 90 derecelik bir açıyla alan bölgelerin aldığının 2.5
katıdır.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ugly_lord
Admin
Admin
ugly_lord


Erkek Mesaj Sayısı : 193
Yaş : 35
Kayıt tarihi : 13/12/07

Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür) Empty
MesajKonu: Geri: Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür)   Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür) EmptySalı Tem. 01, 2008 4:19 pm

Varsyalım ki ikisi de Merkür’ün ekvatorunda bulunan iki gözlemci var;
ama ikisi de birbirlerinden boylamsal olarak 90 derece uzaktalar.
Gözlemci A, bir kızgın kutupta, bu durumda Merkür günberi
noktasındayken, gözlemcinin başucunda başka bir deyişle, tam tepesinde
olacaktır. Yani Güneş, Merkür günöte noktasına yaklaştığında doğacak ve
görünen çapı en küçük halinde olacaktır. Güneş gözlemcini başucuna
yaklaştığında yavaşlayacak ve çapsal olarak büyüyecektir. Başucunu
geçtikten sonra ise duracak ve ters yönde hareket etmeye başlayacaktır;
tekrar normal hareket yönünde dönene kadar 8 Dünya günü geçecektir.
Doğduktan 88 Dünya günü sonra, ufukta batmak üzere olduğundaysa çapı
iyice küçülmüş olacaktır.

90 derece uzakta olan Gözlemci B ise, Güneş’i en büyük haliyle doğuyor
olarak gördüğünde, Merkür de günberi noktasında olacaktır. Son derece
garip olan bu gün doğumunda Güneş, görüş alanına girdikten hemen sonra,
neredeyse hiç görünmez oluncaya kadar tekrar batar. Daha sonra ise
gökyüzünde yükselmeye başlar ve gözlemcinin başucuna yaklaştıkça
küçülür. Tam tepesinden geçerken herhangi bir ‘havada asılı kalma
durumu’ olmaz; ama günbatımı biraz uzun olacaktır. Merkür tekrar
günberi noktasına geldiğinde, Güneş bir an için ufukta yok olup sonra
sanki veda etmek için geri dönmüş gibi ortaya çıkacak ve nihayet 88
Dünya günü boyunca tekrar doğmamak üzere batacaktır.

Garip olan bir başka durum ise yıldızların gökyüzünde Güneş’in ortalama
hızından üç kat daha hızlı hareket etmeleridir. Bir Merkürlü bu olan
biteni anlamlandırmak için ne kadar uğraşacağını düşünmek bile sıkıntı
verici!

1960’ların sonlarında Merkür’ün pek de bizim tahmin etmediğimiz bir yer
olduğunu öğrenmiş, ama hala yüzey şekilleri hakkında kesin bir bilgi
edinememiştik. Yıllar içinde çizilen çeşitli haritalarda, Antoniadi’nin
haritasına yeni bir şey eklenememişti. Bir sonraki adım, 1973’te
Mariner 10’un yani Merkür’ü ziyaret eden ilk ve şimdilik tek uzay
sondasının fırlatılmasıyla atıldı.

3Kasım’da yola çıkan sonda, Venüs’le 5Şubat’ta gerçekleşen
karşılaşmasına doğru salınarak ilerlemeden önce Ay’ın birkaç kaliteli
pozunu çekti. Venüs’e 5800 km uzaklıktan geçerken, gezegenin
çekim-yardımıyla, kendisini 29Mart’ta Merkür’ün yakınından geçirecek
olan yörüngede ilerledi. Böylece Merkür’ün yüzeyindeki kraterleri ve
dağları gösteren ilk fotoğraflar tahmin edilenden beş gün önce, Mariner
henüz gezegenden 4800000 kilometre uzaktayken alındı. Uzay aracı,
gezegene en fazla yaklaştığı geçişten sonra Güneş etrafında bir kez
dönerek geri geldi ve 21Eylül’de Merkür’ün yanından bir kez daha geçti.
Üçüncü randevu 16 Mart 1975’teydi; ama bu arada araçtaki cihazların
gücü de tükenmeye başlamıştı. 24Mart’ta araçla olan bağlantı kesildi.
Mariner 10’un hala Güneş etrafında dönmekte olduğundan ve düzenli
olarak Merkür’ün yanından geçtiğinden hiç şüphe yok; ama bununla
beraber bir gün onunla tekrar bağlantı kurabilme olasılığı da yok.

Tabii ki tüm yüzeyin haritasını çıkaramazdı. Her geçişte hep aynı bölge
güneş alıyordu. (Antoniadi’nin haritasında Solitudo Hermae Trismegisti
olarak gösterilen alan ise görünmüyordu.) Bugün bile yüzeyin yarısından
azının haritası çıkarılabilmiş durumda. Ama bunun yanı sıra, geri kalan
kısmın da bundan çok farklı olabileceğini düşünmemizi gerektiren
herhangi bir neden yok.

Mariner 10’dan aldığımız bilgilere göre Merkür yüzeyi ilk bakışta Ay
yüzeyine çok benziyor; ama ayrıntılı olarak incelendiğinde bazı önemli
farklılıklar olduğu görülüyor. Merkür’de Ay üzerindeki gibi, bizim
yanlış olduğunu bildiğimiz halde deniz demeyi sürdürdüğümüz geniş lav
düzlükleri bulunmaz. Ama içinde yer alan kraterciklerden dolayı biraz
engebeli ve hepsi aşağı yukarı aynı seviyede olan dalgalı alanlar
vardır. Ayrıca dalgalı uçurumlar adlandırabileceğimiz yüzlerce
kilometre boyunca uzanan yılankavi izlere rastlanır. Bu izler dönen
yapılarıyla Ay yüzeyine hiçbir oluşuma benzemez. En çok göze çarpan
yüzey şekli Caloris Havzası’dır. Günberi döneminde Güneş’in tam tepede
bulunduğu kızgın kutuplardan birinde olduğu için Caloris adı verilen
havza 1300 kilometrelik bir alanı kaplar. Havzanın etrafı 1,5-2
kilometre yüksekliğindeki dağ halkalarıyla çevrelenmiştir.

Kraterlerden bazıları oldukça büyüktür; sözgelimi Beethoven’in çapı
yaklaşık 650 kilometredir. Çapları 20 kilometreyi geçmeyen küçük
kraterler, -diğerlerinin ortalarında tepeler varken ve kenarları kat
kat yükselirken- düzgün birer çanak şeklindedirler. Ayrıca Ay’dakilere
benzer ışınsal kraterler de vardır. Mariner 10’un gezegene
yaklaştığında tespit ettiği ilk şekil bunlardan biri olmuştur. Bu
kratere şimdi uzay çalışmalarında öncülük etmiş olan Gerard Kuiper’in
anısına Kuiper adı verilmiştir. Kuiper krateri yaklaşık 65 km
genişliğindedir.

Bilindiği üzere şu anda Merkür’de hiçbir faaliyet yok. Kraterler bir
şekilde oluşmuşlar; ya çoğu gök bilimcinin inandığı gibi göktaşı
bombardımanlarıyla ya da küçük bir azınlığın iddia ettiği gibi içsel
tepkimelerle. Uzun zaman önce bir çok volkanik faaliyet görülmeli tabii
ki. Yapılan hesaplarla Caloris Havzası’nın yaşı yaklaşık 400 milyon yıl
olarak belirlenmiştir; ayrıca esas aktif dönem de Havza’nın oluşumundan
kısa bir süre sonra erişmiştir. Bugünkü Merkür bomboş hiç değişmeyen
bir yerdir.

Atmosferin beklenildiği gibi önemsenmeye değmez olduğu kanıtlanmıştır.
Atmosferinin basıncı bir milibarın milyarda biri kadar bile değildir.
İçerdiği ana element büyük bir ihtimalle güneş rüzgârlarıyla taşınmış
olan helyumdur. Daha da şaşırtıcısı, Merkür’de zayıf ama ölçülebilir
bir manyetik alanın tespit edilmiş olmasıdır. Bizimkiyle aynı türden
olan bu alan, Dünya’nın manyetik alanının yüzde biri kadar güçlüdür.
Manyetik eksen, dönüş eksenine göre 14 derece daha eğiktir. Bir
manyetik alanın varlığı, Merkür’ün göreceli olarak büyük (Ay’dan bile
büyük olabilecek) ve ağır bir demir çekirdeğe sahip olduğu anlamına
gelir. Erimiş veya katı olabilecek olan çekirdeğin -hakkında herhangi
bir bilgi yok- üzerindeki kabuk tabakası da birkaç metre çökerek
‘regolit’ olarak adlandırılan oluşuma neden olmuştur.

1991’de Mariner sonuçlarına değil, çalışmalarını New Mexico’daki
radarlarla sürdüren gökbilimcilerin elde ettiği verilere dayanan çok
şaşırtıcı bir açılama yapıldı. Burada Very Large Array (VLA) olarak
adlandırılan, çok geniş bir alana yayılmış 27 antenden oluşan bir
sistemle karşılaşıyoruz. VLA ile -özellikle diğer araçlarla birlikte
kullanıldığında- çok yüksek ayrım elde edilebilir. Bu çalışma sırasında
hedef olarak Merkür seçilmiş ve gezegenin kuzey kutbu yakınlarından
alınan yankılar düpedüz ‘buz’un varlığını gösterdiği bulunmuştur!

Merkür gibi bir gezegende buzul bulunabileceği pek tahmin edilemezdi.
Ancak kutuplara yakın, zeminleri hep gölge olan ve oldukça soğuk olması
beklenen bazı kraterle de var. Bununla birlikte itiraf etmeliyim ki,
Merkür’de hiç bir zaman su bulunamamış gibi görünüyor; su olmadan buz
da olmaz.

Amatör bir gözlemci söz konusu olduğunda, Merkür’den pek fazla bir şey
beklenmemesi gerektiğini kabul etmeliyiz. İlgi çekebilecek tek şey,
gezegenin evrelerini izlemek ve dairesel dış kenarın veya gün ışığı
alan bölge ile karanlık bölge arasındaki ara çizginin durumunu not
etmek olabilir.

Güneş’in tam önünden geçişi, hep Mayıs ve Kasım ayları içinde
gerçekleşir. Sözgelimi, bir önceki geçiş 6 Kasım 1993’te
gerçekleşmiştir. Günümüze en yakın geçiş ise 15 Kasım 1999’da olmuş0.

Geçiş sırasında Merkür çıplak gözle görülmeyecek kadar ufaktır; gözlem
ancak bir teleskop, projektör olarak kullanılarak yapılabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gezegenler Hakkında Tüm Bilgiler! (merkür)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: UZAY & BİLİNMEYENLER-
Buraya geçin:  
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar