DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 İman-Ahlak

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nida_ül islam
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
nida_ül islam


Mesaj Sayısı : 611
Kayıt tarihi : 17/12/07

İman-Ahlak Empty
MesajKonu: İman-Ahlak   İman-Ahlak EmptySalı Ocak 08, 2008 5:03 pm

Ahlâk Za'fiyeti Îmanın Zatına Delildir


İman; kişiyi iyiliklere yönelten ve kötülüklerden alıkoyan bir
kuvvettir. Bunun içindir ki Allah (c.c.), kullarını iyiliğe davet,
kötülükten men ederken bunu kalblerdeki îmanın bir gereği kılan
Kur'an'da bunun misalleri pek çoktur.
Cenab-ı Hakk'ın mü'min
kullarına "Ey îman edenler" diye başlayan emirler vermesi ve onlara
"Allah'tan sakının ve sâdıklarla beraber olun"(11) buyurarak îmanlarına
hitap etmesi inanç ve aksiyon arasındaki bağı göstermesi bakımından
dikkat çekicidir.
Risalet sahibi (s.a.v.) güçlü îmanın mutlak olarak güçlü ahlakı
gerektirdiğini, ahlaksızlığın îman za'fından veya yokluğundan
neticelendiğini îzah buyurmuşlardır.
Resulullah (s.a.v.) arsızı, kötü yolda olanı, rezalete bulaşanı,
kimseden haya etmeyeni şöyle vasıflandırmıştır: "îman ve haya birbirine
bağlı ve eşittirler. Biri gidince diğeri de gider. (12)
Komşusunu inciten, onlara kötülük edenler hakkında İslâm şiddetli hükümler koymuştur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Allah'a yemin olsun ki îman etmemiştir! (Bunu üç kez tekrarlamış ve):
- "Kim? Ey Allah'ın Resulü", denilince de:
- "Komşusu, kötülüklerinden emin olmayan"(l3) demiştir. Resulullah (s.a.v.)'ı, etbâına bâtıldan yüz çevirmeyi hurafe
ve gevezelikten uzaklaşmayı emrederken şöyle buyurduğunu görürsün!
"Kim Allah'a ve âhiret gününe îman ediyorsa, ya hayır söylesin, ya da sussun."(14)
İşte, Allah Resulü (s.a.v.) îmanın kemâl ve sadâkâtına güvenerek,
semeresini verinceye kadar faziletleri empoze etmeye, böyle davranıp
devam ediyordu.
Böyle olmasına rağmen cemiyetimizde dindar sayılanların bir kısmı,
ibadetlerin îfa edilmesini, bunların tatbikini çok kolay
görmektedirler. Böyle görmelerine rağmen, bunlar, aynı zamanda gerçek
îman ve güzel ahlakın hilâfına bazı amellerde bulunurlar, İşte bunlar;
ibadetlerin ruhuna erişmeyen, zirvesine varamayan, ancak şeklen ve
taklid icabı yapan kimselerdir. Nice çocukların namaz hareketlerini
gördükleri ve duydukları şekilde yapabildikleri gibi... Nice
tellalların hac menasikini yapmacık bir tevazu ile yapabildikleri
gibi... Tabii ki bunlar sağlam inanç ve yüce maksatlar için kâfi
değildir. Doğru bir istikametle fazilet derecesinde bir hüküm
verebilmek için şaşmaz bir mihenk gerek, o da yüce ahlaktır...
Bu konuda Resulullah (s.a.v.)'den şu, vârid olmuştur: Bir adam:
"- Ey Allah'ın Resulü! Falan kadın namaz, oruç ve sadakayı çokça yerine
getirmekle anılıyor. Ancak o, diliyle komşusuna eziyet ediyor" dedi.
Resulü Ekrem (s.a.v.):
"O, ateşliktir," buyurdu. Sonra adam devamla:
"Falan kadın da az namaz kılıp, oruç tutup, peynirden de (büyük
miktarda) sadaka vermekle anılıyor. Fakat komşularına eziyet etmiyor "
deyince, Allah Resulü (s.a.v.):
- "O da cennetliktir" buyurdu.(15)
Bu cevap yüksek ahlâkın kıymetini takdir etmekte ve aynı zamanda
sadakanın da içtimâi büyük bir ibadet olduğunu îzah etmektedir.
Sadakanın faydası başkasına da sirayet ettiği için namaz ve oruçta az
miktarın farz olunması, sadakada farz kılınmamış ve az bir miktar ile
yetinilmemiştir. İslâm Peygamberi ahlâk ile gerçek îman ve ibâdetin
alâkasını beyan etmekle ilgili suale cevap vermekle yetinmemiş, bilakis
ahlâkı dünya ve âhiret salahı için esas kılmıştır. Bundan dolayı ahlâk
meselesi önemli bir konudur. Fikir ve akidede iyice yerleşmesi için
devamlı irşad ve aralıksız nasihata ihtiyaç vardır, Îman, salâh ve
ahlâk birbiriyle içice ve birbirine bağlı unsurlardır. Birini
diğerinden ayırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Peygamber (s.a.v.) bir
gün ashabına: "-Müflis kimdir, bilir misiniz?" diye sorar. Ashâb: "-
Bize göre o, para ve eşyası olmayandır," deyince Resulü Ekrem:
"- Müflis; ümmetimden namaz, zekât ve oruçla gelen, fakat bununla
beraber, şuna sövmüş, buna iftira etmiş, diğerinin malını (gasbetmiş),
başkasının kanını akıtmış ve bir başkasını da dövmüştür. Tüm hak
sahiplerine onun hayırları verilir. Üzerindeki borcu tükenmeden
hayırları tükenir ve alacaklının günahlarından ona yüklenir ve sonra da
ateşe atılır." (İşte esas müflis budur) (16) buyurur.
Evet, işte müflis budur. Bu, bin liralık mala sahip olup üzerinde iki
bin liralık borç olan kimse gibidir. Nasıl olur da bu miskin, zengin
sayılabilir?
Bazı ibâdetleri yapan ve dindar görünen biri, bunun yanında da kötülük
aracı, asık suratlı ve zulümle içice olursa nasıl takvâlı bir insan
sayılabilir? Resulullah (s.a.v.) bu durumla ilgili olarak şöyle
buyurmuşlardır: "İyi ahlâk suyun buzu erittiği (veya buzun suya dönüp
eridiği gibi) günahları yok eder. Kötü ahlâk da sirkenin balı bozduğu
gibi iyi) amelleri mahveder."(17)
Zarar ve çirkefliğiyle tüm rezaletler birinde bulunursa, bu insanın
dini, elbisenin vücuttan çıkarıldığı gibi çıkar gider. Böylesine îman
iddiası da yalan sayılır. Ahlâktan yoksun bir îmanın ne kıymeti var ki!
Allah'a bağlanmak iddiasıyla birlikte bu fesadın manası nasıl îzah
edilebilir?
İmanla ahlâkın bu açık alâkası hususunda Resulü Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Kimde üç haslet bulunursa o münafıktır, İsterse namaz kılsın, oruç
tutsun, umrede bulunsun ve " Ben müslümanım desin (değişmez):
1. Konuşunca yalan söylerse,
2. Va'dini yerine getirmezse,
3. Emanete hıyanet ederse." (18) Başka bir rivayette de: "Münafığın
alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, vadini bozar, emanete hıyanet
eder. Bunları yaptıktan sonra, ister namaz kılsın, oruç tutup müslüman
olduğunu da iddia etsin (değişmez)." O (s.a.v.), yine şöyle buyurmuş:
"Kimde dört haslet varsa o hâlis münafık olur. Kimde bunlardan biri
bulunursa, onu terkedinceye kadar onda bir münafıklık alâmeti var
demektir:
1. Emanete hıyanet eder,
2. Konuşunca yalan söyler,
3. Söz verdiği zaman tutmaz,
4. Mücadele ve düşmanlık yaptığı zaman haktan ayrılır."


_______________
(10) Tâhâ, 74-76
(ll)Tevbe, 119
(12) Hâkim, Taberâni, K. Sitte 17/582
(13) Buhari, Edep, 29
(14) Buharı, Edep, 31,85
(15) Ahmed b. Hanbel, ihya, 3/116
(16) Müslim, Kitâbul-Birr ves-sıla,59
(17) Beyhakî, İhva,3/ll9
(18) Buhâri, K. İman
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.herkul.org/
 
İman-Ahlak
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: HAK DİN İSLAM-
Buraya geçin:  
forum kurmak | Bilişim ve Internet | Computers | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar