DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 antep müdafası

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DELPHIMAKER
Admin
Admin
DELPHIMAKER


Erkek Mesaj Sayısı : 834
Yaş : 50
Location : Alanya
Kayıt tarihi : 13/12/07

antep müdafası Empty
MesajKonu: antep müdafası   antep müdafası EmptyPerş. Ara. 25, 2008 11:40 am

ANTEP MÜCAHİTLERİNİN GAZİLİK DESTANI:
ANTEP MÜDAFAASI

Burası Antep!
Fransızlar
Bütün dünya
Durun!
Burası Kilis yolu Kızılburun
Antep Çetelerinin yattığı yer!

Burası Çınarlı
Bir avuç Antepli�
Göğüsler siper
Taşlar, tırnaklar silah
Bir nâra duyulur her sabah
Çınarlı harabesinden:
“Allah! Allah!..”

Selam dur tarih!
Burası Şehreküstü
Çeteler insan değil
İnsan üstü!..

Dur dünya!
Selam dur
Burası Antep!
İstiklâli için ayağa kalkan
Madalya, mükâfat istemeyen
Şehitlerin, gazilerin şehri!
Bu topraklarda kahraman bereketi
Burası Karayılan’ın
Burası Kâmil’in
Burası Şahin Bey’in memleketi!..

Duy ey dünya!
Hem de iyi duy
O şehitlerin kanları
Dalgalanır sancakta!
Bir gün yine Antep düşerse dara
O şehitlerin torunları
Vatan için, namus için
Yine burada
Dimdik ayakta!..
15 Ocak 1919 Antep’in İşgali
I. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmış olmasına rağmen İtilaf Kuvvetleri Anadolu’yu işgale devam ederler. 15 Ocak 1919’da Antep’e önce İngilizler gelir. Fransızların ‘Güneydoğu Anadolu topraklarının kendilerine bırakılması gerektiği’ ısrarı neticesinde, işgal devletleri arasında ihtilaf başlar. Bir süre sonra anlaşmazlık çözülür ve İngilizler tamamen Güneydoğu Anadolu’dan çekilirken, işgal ettikleri toprakları da Fransızlara bırakırlar. Böylece Fransızlar, 29 Ekim 1919’da Kilis’i, 5 Kasım’da da Kolejtepe Amerikan Hastanesi’ne yerleşerek Antep’i işgal ederler.

Bu tarihten sonra Antep’in ileri gelenleri Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine 23 Kasım 1919’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurarlar. Antep halkı gizli toplantılarda yemin ederek, akın akın bu cemiyete üye olmaya başlar. Cemiyet çığ gibi büyümeye başlar ve bir süre sonra da tek yetkili olarak, Heyet-i Merkezî’yi seçerler. Heyet’i Merkezî, harbin sonuna kadar ayakta kalır ve direnişi örgütleyip Antep Müdafaası’nı idare eder.

30 Aralık 1919 Büyük Miting
30 Aralık 1919 tarihinde belediye önünde büyük bir kalabalık toplanır. Tekkelerin sancakları açılır ve binlerce kişi hep bir ağızdan haykırmaya başlar: “La İlahe İllallah!.. Fransızlar, Antep’ten çekip gitsin!..” Şehri 27 semte ayırırlar. Halktan toplanan para ile Suriye’den silah ve cephane getirmeye, civar köylerden de erzak toplamaya başlarlar. Fransızlar bütün bu gelişmelerden tedirgin olur ve Katma’daki tümenlerinden acil yardım isterler. Heyet-i Merkezî de Kilis yolunu tutmak için Teğmen Mehmed Said (Şahin Bey)’i görevlendirir.

21 Ocak 1920 Küçük Kâmil Şehit Edilir
Maraşlı Sütçü İmam’ın taşıdığı asil kan, Anteplinin de ar damarında dolaşmaktadır; hem de çocuklarına kadar�

14 yaşındaki Kâmil, annesiyle birlikte Fransız askeri fırınının önünden geçerken sarhoş 3 Fransız askeri, Kâmil’in annesi Hacer’in peçesini açmak ister. Kâmil, Fransız askerlerine karşı koyar ve saldırır. Fransızlar Kâmil’i süngüleyerek orada şehit ederler. Antep’te kıyamet kopar. Halk baltayla, kazmayla, sopayla fırına koşar. Kapıyı kırıp içeri girmek isterler. Jandarma Komutanı Çopur Kemal ile Komiser Hakkı yetişir: “Kapıyı kırmayın. Zamanı gelince hep birlikte ayağa kalkacağız. Biraz sabredin.” diyerek halkı teskin eder.

Fransız Komutanı Albay Saint Marie, harbin başlayacağından korkarak Kâmil’in babası Ökkeş Efendi’ye 200 altın vermek ister. Ökkeş Efendi, “Benim çocuğumun intikamını milletim alacaktır!” diyerek, bu teklifi sert bir şekilde geri çevirir.

28 Mart 1920 Şehit Şahin Bey
Asıl adı Mehmed Said olan Şahin Bey, Yemen Cephesi’nde savaşmış, kahramanlığı dillere destan olmuş, er iken subaylığa terfi ettirilmiş bir yiğittir. Topladığı çetelerle Kilis yolunu tutan Şahin Bey, Fransız konvoylarını iki kez yenip, geri püskürtür. 25 Mart günü, 400 nakliye arabalı modern silahlı Fransız Alayı’nı, 3 gün durdurur. 28 Mart günü tek tüfekli çeteler çokça şehit vererek dağılırlar. Şahin Bey, Elmalı Köprüsü’nde son fişeğini de Fransız’a sıktıktan sonra ellerini göğe kaldırıp: “Ya Rab! Vatanımızı kurtar! Toprağımızı kâfirlere çiğnetme!” diye haykırır. Bir süre sonra Fransız askerleri Şahin Bey’i yakalar ve süngüleyerek şehit ederler.

Şahin Bey’in şahadetinden önce 21 Şubat’ta Fransız Garnizon Komutanlığına yazdığı mektup, tarihimizin şeref vesikalarından biridir:

“Kirli ayaklarınızın bastığı topraklarımızın her zerresinde bir damla Türk kanı vardır. Her bucağında bir gazinin mezarı vardır. Adı belli olmayan zamanlardan beri Türkler bu topraklarda yaşamaktadır. Türk bu topraklara, bu topraklar da Türk’e ısındı, kaynadı. Sade siz değil, bütün dünya bir araya gelse bizi bu topraklardan ayıramaz. Sonra siz hiç ömrünüzde ‘Türk esir yaşamaz!’ diye duymadınız mı? Namus ve hürriyet için ölüme atılmak, ağustos sıcağında soğuk su içmekten, bize daha tatlı gelir. Sizler canı kıymetli insanlarsınız. Çatmayın bize. Bir an evvel topraklarımızdan savuşup gidin. Yoksa kıyarız canınıza.”

28 Mart 1920’de şehitlik mertebesine yükselen Şahin Bey’in ölümü, Fransızları büyük bir sevince boğsa da, o tarihten sonra Anadolu’nun her toprağı Antep, her yiğidi de ‘Şahin’ olur.

Dokurcum Değirmeni’nde 14 Şehit
Şahin Bey’in şehit olmasından hemen sonra bir Fransız birliği sabah saatlerinde Dokurcum Değirmeni’ne gelir. Kapıyı kırıp içeri girerler. İçeride 16 yaşlarında 14 çocuk bulunmaktadır. Bu çocuklar, Şahin Bey’in Kilis yolundaki savaşı devam ederken, cepheye fişek ve yiyecek getiren çocuklardır. Bir önceki gece değirmende kalmışlar ve gün aydınlanınca da yola çıkacaklardır. Fakat Fransızlar değirmende önlerini keserler. Bu gencecik çocukları kayaların önüne dizip, sorgu sual bile etmeden önce kurşunlarlar sonra da süngüden geçirirler.

Nisan 1920 Şehirde Savaş Başlar
Kilis yolunun düşmesiyle Nisan’da şehirde savaş başlar. Antep’te 400’er kişilik Yıldırım ve Şimşek Taburları oluşturulur ve başlarına da Antepli yedek subaylar getirilir. Şehir çember altındadır.

26 Nisan’da Ermeni Albayı Norman kumandasında takviyeli 4 tabur ve 2 tank daha gelir. Şehir şiddetle bombalanmaktadır. Norman; 400 piyade, 2 tank ve süvarileriyle Mağarabaşı Mevkii’ne saldırır. Taarruz 2 saat sürer, Antep Çeteleri düşmanı püskürtmeyi başarır.

24 Mayıs 1920 Karayılan’ın Şahadeti
Karayılan’ın asıl adı Molla Mehmed’dir. Kürt kökenli Kabalar Aşireti’ne mensuptur. Erzurum Cephesi’nde savaşır ve yara alır. Antep’e düşman gelince, hiçbir davet beklemeden çetesini alıp Fransızların yolunu tutar ve Maraş’a gitmekte olan 40 arabalı nakliye kolunu vurup, cephanelerini zapt eder. Antep Müdafaası esnasında kahramanca dövüşüp, Fransızlara ciddi zayiatlar verdirir.

Sarmısak Tepe’nin gerisinde düşmanın birkaç nakliye arabasının bulunduğu haberi ulaşınca, Karayılan ve Boyno oğlu Memik Ağa Çeteleri, tepeyi almaya memur edilir. 24 Mayıs 1920’de gece karanlığından yararlanarak mezarlar arasından hücuma kalkarlar. Fransızlar aydınlatma fişeği kullanır. Toplar ve makineli tüfekler ortalığı cehenneme çevirir. Sarmısak Tepe Taarruzu’nda en önde olan Karayılan, 32 yaşında şehit olur.

Şahadetinden sonra ise geriye; bir gümüş saplı kamçı, bir küçük Kuran-ı Kerim, 4 gümüş mecidiye ve halkın yaktığı türküler kalır:

“Karayılan der ki harbe oturak,
Kilis yollarından kelle getirek,
Nerde düşman varsa orda bitirek,
Vurun Kürt Uşakları namus günüdür!
Vurun Antepliler namus günüdür!..”

11 Ağustos 1920 Antep’e Bombalar Yağıyor
Tarih 11 Ağustos 1920’yi gösterdiğinde, 29 Mayıs’ta imzalanan ateşkes bozulur ve Antep amansız bir şekilde tekrar bombalanmaya başlar. Bombardıman ayakta kalan binaları da iyice harabeye çevirirken, Fransızlar şehrin teslim olmasını ve kaleye beyaz bayrak çekilmesini isterler. Heyet-i Merkezî adına Cepheler Komutanı Özdemir Bey, Karatarla Camii avlusunda, halkın reyine başvurmaya karar verir.

15 Ağustos’ta Antep halkı Karatarla Camii avlusunda toplanır. Aralarında “Şehrimizi daha fazla harap ettirmeyelim, verdiğimiz şehitler yeter.” diyenler olsa da halkın büyük bir çoğunluğu, “Biz bir kere kefenimizi boynumuza asmışız! Tek kişi sağ kaldıkça Fransız Antep’e giremeyecektir!” nâraları duyulur. Son noktayı ise Özdemir Bey koyar: “Bizim topumuz, tankımız, cephanemiz yok ama ölmek için yeminimiz var! Antep düşer, vatan yaşar!”

Bülbülzâde Hacı Abdullah Hoca ellerini Allah’a kaldırmış ağlıyordur: “Yarabbi! Dinimizi, vatanımızı, yavrularımızı sen esirge!..” Antepliler, kadınların zılgıtları, çetelerin haykırışları arasında Antep kalesine çıkarak, kalenin en yüksek burcuna büyük bir al sancak çekerler.

31 Ağustos 1920 Hiçbir Yerden Yardım Gelmiyor
Mustafa Kemal Paşa’ya ve TBMM’ye telgraf çekilir: “Düşman bombardımanı gece gündüz devam ediyor. Şehir harabe haline geldi. Şehitlerimizi kanlı elbiseleriyle üst üste, koyun koyuna gömüyoruz. Antep’i kurtarmaya gelmeyecekseniz, biz de şehri yakalım ve çıkalım. Ağlayarak makine başında cevabınızı bekliyoruz.”

Telgrafa Ankara’dan şu cevap gelir: “Türk vatanının mukadderatı şu anda Türk Yunan harbinin sonuna bağlıdır. Bu nedenle Antep’e yardım edilmesine imkân yoktur.”

Ankara’dan gelen bu cevaptan sonra Antepliler bütün dünya milletlerine telgraf çekerler: “Bütün bu cinayetler insanlığın gözleri önünde işlendiği halde, hiçbir yerden insanlığın sesinin yükseldiğini işitmiyoruz. Eğer insaniyet âlemi bu haksızlıklara susacaksa, biz de bu medeniyete lanetler okuyarak, kefenlerimizi boyunlarımıza asıp, ölümü selamlamaya koşacağız!”

Hiçbir yerden cevap gelmez. İnsanlık susmuştur�

Şeyh Camii Hastanesi
Belediye Hastanesi Fransız toplarıyla yıkılınca, Antep Müdafaası süresince Şeyh Camii hastane olarak kullanılır. Doktorlar bir araya gelip, evlerinden kendi alet ve ilaçlarını getirirler. Bir süre sonra hastanede yokluk başlar. Gazlı bez biter; hoca efendilerin başlarından çıkardıkları sarıklar, gazlı bez olarak kullanılır. Pamuk biter; halk yataklarındaki pamuğu çıkartıp getirir. Ameliyat olacaklar için kloroform ve eter biter; gelen yaralıları demir karyolalara iplerle bağlayıp, bayıltmadan kol bacak kesilir. Yaralılar bağırır, doktorlar ağlar, Antep’in feryadı göklere çıkar.

20 Kasım 1920 General Gobo Tümeni Geliyor
5 Ekim tarihinde Fransızlar Çınarlı Camii cephesini önce 400 obüs mermisiyle döver, sonrasında ise özel olarak hazırladıkları birlikle Kendirli Kilisesi’nden hücuma kalkarlar. Tamamen harap olmuş caminin bahçesine girdiklerinde, enkaz yığınlarının arasından 8 Antepli kahraman çıkar ve biri subay olmak üzere 20 Fransız askerini öldürür. Aradan bir hafta geçtikten sonra Fransızlar 12 Ekim’de bir daha taarruz ederler fakat Antepliler bir kez daha zafer kazanır ve düşmanı püskürtür.

Ardı ardına gelen başarısızlıklardan sonra Fransızların başkenti Paris karışır, kıyamet kopar. Bu kez Antep’in üzerine General Gobo komutasındaki 4. Fransız Tümeni’ni gönderirler. Antep’teki düşman sayısı artık 20 bini geçmiştir. 13 piyade taburu, 1 alay süvari, 6 uçak, 4 tank, ağır toplar, 300 makineli tüfek ve 1500’de Ermeni Gönüllü Alayı vardır. Antep’in bütün kuvveti ise vatanı ve namusu için ölümü göze almış 2070 silahlı, 850 silahsız toplam 2920 mücahittir!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://delphin.yetkin-forum.com
DELPHIMAKER
Admin
Admin
DELPHIMAKER


Erkek Mesaj Sayısı : 834
Yaş : 50
Location : Alanya
Kayıt tarihi : 13/12/07

antep müdafası Empty
MesajKonu: Geri: antep müdafası   antep müdafası EmptyPerş. Ara. 25, 2008 11:40 am

Fransız askerleri bütün tepeleri tutarak Antep’i çelik bir çember
içine alır. Tepeler boyunca her 20 metrede bir tane asker vardır.
İçeriden dışarıya kuş bile uçurtulmaz. Niyetleri bu çelik çember içinde
Antep’i aç ve susuz bırakmaktır.

Özdemir Bey, 2. Kolordu Tümen Komutanı Albay Hayri Bey’den yardım ister ama cevap yine olumsuzdur.

Tarih
6 Şubat 1921’i gösterdiğinde artık 10 aylık mücadelenin sonuna
yaklaşılmıştır. Antep’te yiyecek bitmiş, cephane tükenmiş, eli silah
tutanların çoğu da düşman çemberini yarıp hârice çıkmıştır. İşte tam bu
sırada şehirde kalanlar, “Açlıktan öleceğimize, düşmanın kurşunuyla
ölelim.” diyerek huruca (düşmanı yarıp çıkma) karar verirler. 6
Şubat’ı, 7 Şubat’a bağlayan gece son huruç yapılır; düşman çemberi
yarılır ve 800 muharip dışarı çıkar. Yine birçok şehit verilir ve
Fransız çemberi yine kapanır. 8 Şubat sabahı her şey biter, Antep
teslim olur. Antep’in asıl teslimiyeti ise düşmana değil, açlık ve
yokluğadır.

Kefen Bayraklı Kale
Teslim teklifini Fransız
Komutanı Albay Andria’ya Hoca Tevfik ile Halit Bey götürür. Albay
başlangıçta teklife inanamasa da sonradan büyük bir memnuniyet duyar:
“Teklifiniz doğruysa kaledeki Türk Bayrağı’nı indirin, beyaz teslim
bayrağı çekin. Sonra gelin şartları görüşelim.” der. Albay Andria’nın
bu sözleri üzerine Halit Bey, “Türk Bayrağı’nı indirmeye kadınlarla
çocuklar bile razı olmaz. İsterseniz Antep’i bir daha yıkın!” Aylardır
bu anı bekleyen Albay, “Peki, o halde bayrağınızın yanına beyaz bir
bayrak asınız.” der.

Kaledeki Türk Bayrağı’nın yanına, Şeyh Camii Hastanesi’nden alınan kefenlik bezin çekilmesiyle bombardıman artık durur.

25 Aralık 1921 Antep’in Kurtuluşu
Antep;
Fransız Ordusu’nun tanklarına, toplarına, uçaklarına karşı kendi
evlatlarıyla 10 ay 8 gün dayanır ve 6317 şehit verir. 20 Ekim 1921’de
Türkiye ile Fransa’nın Ankara Antlaşması sonunda istiklâline kavuşur.
59. Türk Alayı sevinç ve gözyaşları içinde 25 Aralık 1921’de GAZİ
Antep’e girer.

ANTEP MÜDAFAASI’NDAN LEVHALAR

İngiliz Levis, ‘Yıldırım Yusuf’ Oluyor
Antep
Müdafaası olmazı olur kılan insanların gerçek hikâyeleriyle doludur.
Fransızların Antep’e çevrilmiş 300 makineli tüfeğine karşı Anteplilerin
ise sadece mavzerleri vardır.

Tüfekçi Yusuf Usta, Antep
Harbi’nden önce Çanakkale’de Zeytinburnu Silah Fabrikası’nda
çalışmıştır. Bundan dolayı da Antep’in İmalat-ı Harbiye Fabrikası’nın,
silah bölümünde görev alır. Harp esnasında İngilizlerden kalma 4 adet
Levis marka makineli tüfek vardır. Fakat uygun mermi olmadığı için bu
tüfekler kullanılamamaktadır. Yusuf Usta, Heyet-i Merkezî’ye “Bana
verin bu tüfekleri, Osmanlı mermisi kullanır duruma getireyim.” der.
Kendisine inanmazlar ve ‘devlet malı’ diyerek, Yusuf Usta’yı geri
çevirirler.

Yusuf Usta’nın bir arkadaşı makineli tüfek çavuşu
olarak Gazze Cephesi’nde bulunmuştur. Antep Müdafaası esnasında da
silah deposunun sorumlusudur. Levis’lerden birini kapıp, Yusuf Usta’ya
getirir: “Yahu usta!.. Makineliye şiddetle ihtiyaç var. Hallet şu
tüfeği.” der.

Yusuf Usta, eski bir muaddel tüfeğin namlusunu
Levis’e takıp, kaynak eder. Yusuf Usta’nın imal ettiği İngiliz Levis,
başlar Osmanlı mermisi yakmaya. Başarıyı haber alan Heyet-i Merkezî bu
sefer Yusuf Usta’ya kendi ayaklarıyla giderek, diğer 3 adet Levis’i de
emanet bırakır. İngilizlerin 4 adet Levis markalı makineli tüfeği,
Antep Müdafaası’nın sonuna kadar Fransızlara ölüm kusar, bu tüfeklere
de “Yıldırım Yusuf” adı verilir.

Antep Müdafaası’nda yer alan Veysel Sertkaya’dan
“Kadınları
mağaralara, geniş kuyulara saklıyorduk. Her 10 kadının yanına da
bıçağına kuvvetli bir ihtiyar koyduk. Fransızlar gelirse bu kadınları
öldürecek, onlara vermeyecekti.”

Antep Müdafaası’nda yer alan Ökkeş Hacerlioğlu’ndan
“Allah
o günleri geri getirmesin. Çok acı çektik. Aç kaldık, çıplak kaldık.
Bir gün bizim Köroğlu Bostancı’nın beygiri ölmüştü. Açlıktan bu
beygirin etini parça parça bölüştük. Beygirin karnından bir de yavrusu
çıktı. Onu da paylaştık. Aç kalan insan, ayakta kalmak için neler
yapmazmış�”

Antep Müdafaası’nda yer alan Öğretmen Tevfik Üner’den
“Aydınbaba
Cephesi’nde 11 yaşındaki Tilki Mehmed’in oğlu Şerif, babasına ekmek
getirmişti. Düşman bombardımanında cepheler arasındaki telefon telleri
kopmuştu. Tamir için başka tel de yoktu. Küçük Şerif; ‘Bana tel kesecek
bir alet verin, size tel getireyim.’ dedi. İnanmamıştık ama gene de
Ökkeş Bahri Bey çocuğa bir keski verdi. 11 yaşındaki Şerif, keskiyi
almış, direğe tırmanmış, düşmanın telini kesip, bize getirmişti. Bu
çocuk daha sonra cepheye mermi götürürken şehit oldu.”

Antep Müdafaası’nda Yıldırım Tabur Komutanı olan Kâmil Bey’den
“Yazıcık
mıntıkasına gitmiştim. Siperde muharipler ateş ederken 10-12
yaşlarındaki çocukların, ziyan olmasın diye boş kovanları siperde, ateş
altında topladıklarını görerek hüngür hüngür ağlamıştım�”

Mavzer İçin Kızını Evlatlık Veren Antepli
Asrın
modern silahları ile donanmış düşman karşısında Anteplinin silahı azdı,
kırık döküktü, eskiydi. Öyleyse neyle, nasıl karşı koyacaktı düşmana?..

Meşhur
Yusuf Usta’nın oğlu Mustafa Yıldırımdemir anlatırken ağlıyordu: Ben 12
yaşımda iken babamın dükkânında çıraktım. Bir adamcağız gelirdi yanına.
Büyük bir hürmetle babam ayağa kalkar, yemeğini yedirir, harçlığını
verir, yolcu ederdi. Bir gün “Baba, bu adam kim ki?” diye sordum.

“Ben Antepliyim
Şahinim ağam!
Mavzer omzuma yük
Ben yumruklarımla dövüşeceğim!
Yumruklarım memleket kadar büyük.

Bu dağlarda biz yaşarız
Bu dağlar bizim dağımız
Namusumuz temiz, bayrağımız hür!
Anamız, karımız, kızımız
Burada erkekçe dövüşür!

Bu kaçıncı kurşundur?
Bu kaçıncı Bismillah?
Bu kaçıncı ölüdür?
Bir türkü söylenir siperlerde her sabah
Vurun Antepliler namus günüdür!
“Sen
onun Antep Harbi’nde ne yaptığını bir bilsen, yanında hiç oturmazdın.”
dedi ve anlatmaya devam etti; “Harp içinde bir gün bu adam bana geldi.
‘Ağa’ dedi. ‘Ben de dövüşeceğim ama tüfeğim yok. Satacak bir şeyimde
kalmadı. Ne olur bana bir tüfek ver.’ Bende de yok ki vereyim. Ne
yapmış bilirsen? 8 yaşında bir kızı varmış. Onu giydirmiş, anasının
elini öptürmüş, alıp Halep’e götürmüş. Onu, çocuğu olmayan bir Arap
aileye 5 altın lira karşılığında evlatlık vermiş. Almış oradan da bir
mavzer geldi buraya. Katıldı savaşa, şehit de olmadı, harbin sonuna
kadar da dövüştü. İşte bu adam, o adam!”

Neden Madalya Alamadılar?
Antep
gazi oldu ama ona şerefi kazandıran mücahitlerin çoğu İstiklâl
Madalyası alamadılar. Madalya, yasaya göre 15 Mayıs 1919 ile 9 Eylül
1922 tarihleri arasında, Türkiye Askerlik Şubesi’nden birinde kaydı
bulunanlara veriliyordu. Oysa Antep kahramanlarının bir kısmı daha
askerliği gelmemiş gençler, bir kısmı da askerlik çağı geçmiş
yaşlılardı. Geri kalanlarda nizami asker değil; silahını eline almış,
fişeğini cebine koymuş, ekmeğini çıkınlayıp beline bağlamış gönüllü
mücahitlerdi. Pek azının Heyet-i Merkeziye’de kaydı vardı. Çoğunun
kayıtları da düşman eline geçip harp esiri sayılmasınlar diye, huruçtan
önce çuvallara doldurulup yakılmıştı. Bu nedenle birçoğu madalya
alamadılar. Daha sonra dövüştüğü cepheden iki şahit getirip, mahkeme
kararı ile alanlar da oldu.

Antep’in Kurtuluşu’ndan sonra
Ankara’dan bir heyet gelir. “Harpte savaşanlara madalya vereceğiz. Üçer
altın verin, kanun hükmü.” derler. Anteplilerin bu teklife cevabı sert
olur: “Bey! Bey! Biz madalya için dövüşmedik. Allah için, namusumuz ve
vatanımız için dövüştük! Biz bir tüfek, üç beş fişek almak için
yatağımızı, yorganımız sattık. Ne parası istiyorsun?! Madalya sizin
olsun!”

Sözün Özü

* 20 bin kişilik modern silah ve
teçhizatlarına sahip Fransız Ordusu ve Ermeni Taburları’na karşı,
toplam 2920 kişilik Antep Mücahitleri’yle, 10 ay 8 gün savaşılır.
* Fransız Ordusu’nun çeşitli çapta toplarına karşı Ramazan topu ile karşı durulur.
* Mavzere karşı, av tüfeğiyle dövüşülür.
*
Tüm silahların can damarı barut bittiğinde; söğüt ağacı kömürü, kükürt,
güherçile, kara taş havanlarda dövülerek barut yapılır.
* Yemek yenen 2 bakır sahandan, sahan bombası yapılır.
* Ölmüş hayvan eti, sebze kökü, ot yiyerek, 10 ay 8 gün dayanılır.
* Tahtadan yapılan ‘tak-takı’nın makineli tüfek sesi ile düşmana taarruz edilir.

Antep’in
kurtuluşunun 87. yılı vesilesiyle son sözü Yavuz Bülent Bakiler’in
mısralarına bırakır; GAZİ Antep Mücahitlerini, dünyevi bütün sahte
makam ve şereflerden münezzeh sayarak, Allah’ın kullarına bahşettiği en
büyük mertebelerden olan ‘gazilik’ ve ‘mücahitlik’ vasıflarıyla
selamlar, Yüce Mevla’dan rahmet dilerim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://delphin.yetkin-forum.com
 
antep müdafası
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: TARİH-
Buraya geçin:  
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar