DELPHIN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DELPHIN


 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
İstatistik
Konu Yazan GöndermeTarihi
Paz Ağus. 30, 2009 5:57 am
Perş. Haz. 18, 2009 2:24 pm
C.tesi Haz. 13, 2009 3:42 pm
Cuma Haz. 12, 2009 11:53 pm
C.tesi Mayıs 30, 2009 5:34 am
C.tesi Mayıs 30, 2009 4:47 am
Cuma Mayıs 22, 2009 5:16 pm
C.tesi Mayıs 16, 2009 8:34 am
Perş. Mayıs 14, 2009 6:55 pm
C.tesi Mayıs 09, 2009 10:04 am
Çarş. Mayıs 06, 2009 12:49 pm
Ptsi Mayıs 04, 2009 2:29 pm
Cuma Nis. 24, 2009 9:10 am
Cuma Nis. 24, 2009 5:57 am
C.tesi Nis. 11, 2009 11:47 am
Cuma Nis. 03, 2009 4:35 pm
Paz Mart 29, 2009 11:22 am
Salı Mart 17, 2009 2:18 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:15 pm
Salı Mart 10, 2009 11:49 am

 

 BİLGİSAYAR VE İMAN

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
tatardayı
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
tatardayı


Erkek Mesaj Sayısı : 586
Yaş : 57
Location : Denizli
Kayıt tarihi : 31/12/07

BİLGİSAYAR VE İMAN Empty
MesajKonu: BİLGİSAYAR VE İMAN   BİLGİSAYAR VE İMAN EmptyÇarş. Şub. 25, 2009 7:54 pm

BİLGİSAYAR VE İMAN

Cami imamı
Abdullah hoca , bir iş için resmi dairelerden birine gider.

Kendisinden TC kimlik numarası istenince, en yakın
internet- cafenin yolunu tutmak zorunda
kalır.
Cafenin kapısından girerken levhada yazılı isim
'fesubhânallah' lar,estagfirullah'lar çektirir
hoca efendiye, hem de peşpeşe:
CEN.NET CAFE

Cafe işleten delikanlıya:

- Evlâdım T.C. kimlik numarası istediler benden, yardımcı
olabilir misin?

- Tabi
amcacım, siz şuraya oturun, şu işimi hemen bitirip sizinle ilgilenirim.

Abdullah hoca başlar
beklemeye. Böylelikle bulundugu mekânı inceleme fırsatı da geçer eline.

Demek ki gençlerin girip bir türlü çıkmak bilmedikleri, internet-cafe
denilen yer burasıdır.

Gözüne takılan
her detaydan rahatsız olarak, huzursuz bakışlarla etrafını süzer durur.

Evin bodrumunda kurduğu fare tuzakları
gelir aklına. Küçücük bir peynire tutsak olan fareler

nasıl kapandan çıkamıyorlarsa, ayrı telden, ayrı telden
oyunlara yakalanan gençlerin de

buradan
çıkamadıklarını düşünür. Bir 'fesubhanallah'

Bir 'fesubhânallah' daha çeker ve:
- Ähir zaman fitneleri işte
canım,
der kendi kendine.

Hoca
efendinin huzursuz olduğunu fark eden delikanlı hemen bir çay söyleyince,
kendisine
ikram
edilmesinden memnun olur.

En azından bu
da bir hürmet ifadesidir. 'Aferin' derken içinden,
hayıflanır, istemeden:

- Yazık oluyor bu gençlere, hayatlarını heder ediyorlar.

Boşa hayıflanmanın, vah vah
demenin, bir faydası olmayacağını bildiği için, delikanlıyla
hasbihal etmeye karar verir:
- Delikanlı sana bir şey
soracağım ama bilmem ne düşünürsün?

- Buyurun amca, ne
soracaktınız?

- Sen Allah'ı bilir misin?
Birbirine girmiş, hiçbir şekle benzetemediği jöleli
saçları,

her baktığında bir
'fesubhanallah'
daha çektiği sakal şekliyle
bu delikanlıdan aldığı cevap, hoca efendiyi
pek şaşırtır.

Cafeyi işleten delikanlı
gülümseyen gözlerle bakarak:

- Kul,
kendisini yoktan var edip hayat bahşeden, düşünecek akıl, görecek göz veren
Rabbini
nasıl bilmez amca?

Hayretle sormaktan alamaz
kendisini:

- Biliyor musun? Peki neyle biliyorsun Allah'ı, bana bir
anlatır mısın?

Delikanlı eliyle
cafedeki bilgisayarları göstererek cevap verir:

- Bu bilgisayar ile biliyorum
amca.

- Bunlarla mı? Pek anlayamadım.

- Bu bilgisayarların varlığı benim
nazarımda Allah'ın varlığının en açık delillerinden biridir.

Bilgisayar kullananlar gayet iyi bilirler amca,böyle bir
makine, ancak bir mühendis ve üstün bir
teknoloji ile var olabilir.
Ateistin en önde gidenine sorsan, bu zımbırtının tesadüf
eseri oluşmayacağını,

mutlaka birisi
tarafindan yapılmış olduğunu söyler sana.

Meselâ Darwin kalkıp dirilse, şu laptopu göstersen, desen
ki:

'Bu Älet, şu hesap makinesinin
tesadüfler zinciriyle evrimleşmiş hâlidir.'
Darwin bile 'çüş
lan deve'
der.

Abdullah Hoca delikanlının anlattıklarından hoşlanmıştır.
Keyiflenir:

-
Bilgisayarın kendiliğinden yapıldığını kabul etmeyen
adam, onu yapan insanın yaratılmış olduğuna gelince
kıvırıveriyor değil mi
evlâdım?

- Bak amca, burada 20 tane bilgisayar
var, bunlar bir sistemle birbirine bağlı, hepsi bir
program tarafından idare ediliyor.

Bu sistemi ben kurdum, burayı ben çekip
çeviriyorum. Buradaki düzen benden sorulur;

Yani bir anlamda da farzi muhal buranın rabbi benim.

Bazen oyun oynayıp, interneti kullanıp
para ödemeden sıvışmaya kalkanlar oluyor.

Hemen yakaliyorum onları. 'Gel bakalım! Nereye
gidiyorsunuz böyle?

Buranın
nimetlerinden faydalanıp başıboş bırakılacağınızı mı zannettiniz?

'Paramız yok
abi!
' derlerse; 'Yok öyle yağma! ' deyip cezalandırıyorum.

İnternet-cafeyi temizletiyorum: paspas
yapıyorlar, camları silip tuvaleti temizlettiriyorum.

Bir saat oyunun, internetin bedeli olur, bunun hesabı
sorulur da, sayısız nimetlerle dolu koca
bir
ömrün hesabını sormazlar mı insana?

Bir cafenin bile işlerini düzenleyen, tertip eden biri
varken, koca kâinatı
kusursuz
işleyen bu sisteminin bir kurucusu olmaz mı?

Olmaz diyenin ahmaklığını bütün noterler tasdik etmez
mi?

- Vallahi evlâdım pek takdir ettim seni. Peki Allah'ı
nasıl bilirsin, neye benzetirsin?

-Ben Allah'ı hiçbir şeye
benzetmeden bilirim amca.

- Bunun böyle olacağını nasıl bildin
evlâdım?

Delikanlı eliyle
bilgisayarları işaret etti:

- Yine bunlar sağ
olsun. Bu bilgisayarları yapan mühendisler başka, bilgisayarlar başkadır.

Birbirlerine benzemezler.

Programı yazan insan başkadır, ortaya
konulan program ise bambaşka.

Bilgisayarda yüklenmiş bilgiler vardır, fakat benim
bilmem yine başkadır.

Kamerası vardır,
ses düzeni vardiır, ama benim gözlerim ve duyup konuşmam farklıdır.

Abdullah amca çocuğun
feraset ve anlayışını çok beğenmişti.

Sorduğu sorulara aldığı cevaplar, gayet mantıklıydı ve
berrak bir imana işaret ediyordu.

Aslında buradaki işi bitmiş, kimlik numarasını çoktan
almıştı; ama muhabbete devam etmek
istedi.

- Peki varlığına inandığın Rabbin için ne yapman
gerektiğine dair ne biliyorsun?

- Ne yapmam gerektiğini biliyorum amca,
fakat ne kadarını yapabildiğim hususunda

kendimi yeterli görmüyorum.

- Ne bildiğini söylersen, neler yapabileceğine
dair yardımcı olabilirim belki evlâdım.

- Neler yapmam gerektiğine dair şuradan
biliyorum amca:

Öncelikle, Rabbim bana
bir gönül vermiş. Kendisini bilmeyi nasip edip muhabbetini gönlüme
yerleştirmiş.
Ben de gönlümde sadece O'na ve sevdiklerine yer
vermeliyim,

O'nun istemeyeceği şeyleri
gönlümden uzak tutmalıyım.

İkinci olarak
bana verdiği dili razı olmayacağı sözlerden korumalıyım. Her zaman O'nu
soylemeli, O'nu anlatmalıyım.

Son olarak bana verdiği bu bedeni onun
razı olacağı şekilde kullanmalı, bir gün toprak olacak
vücudumu
O'nun yolunda eskitmeliyim.
Benim bildigim bundan ibaret.

- Ee evlâdım daha ne
yapacaksın, başka bir şey kalmadı ki!

- Efendim yapmalıyım, etmeliyim diyorum
ama, bal demekle ağız tatlanmıyor ki!

Gidilecek yolu bilmek ayrı, usuluyle yolda yürüyebilmek
apayrı bir şey

Yine bilgisayar
tabirleriyle söylemek gerekirse,

Şeytan
denilen melun HACKER, benim sistemimde ki NEFS virusunu aktif hale getiriyor.

Üstesinden gelebilene aşk olsun. Etkili bir antivirus
programı bulmam lazım belki de..

- Ben biliyorum, dedi
Abdullah Hoca ve ekledi: ""NAMAZ""

- Eveeet amca, ""NAMAZ""
anti-virus programlarından birisidir.

Hayat sistemine kurup, günde beş kere de bağlanırız
Böylece sürekli
güncellenir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
timsah55
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
timsah55


Erkek Mesaj Sayısı : 397
Yaş : 44
Location : şifalı
Kayıt tarihi : 17/12/07

BİLGİSAYAR VE İMAN Empty
MesajKonu: Geri: BİLGİSAYAR VE İMAN   BİLGİSAYAR VE İMAN EmptyÇarş. Şub. 25, 2009 9:31 pm

Yani bu bilgisayar şeytan icadı değilmiymiş Very Happy
güzeldi abi sağolasın
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
BİLGİSAYAR VE İMAN
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DELPHIN :: SERBEST KÜRSÜ-
Buraya geçin:  
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar